Sebeple değil sonuçla uğraşanlar

Başkanlık sistemiyle eli güçlenen Erdoğan'ın nasıl bir yol haritası çizeceği henüz net değil. Eski mantıkla yoksa yeni bir versiyonla mı hareket edeceğinin şifreleri net değil. Seçim öncesi verilen sözü yerine getirme babında kaldırılan OHAL'ın yerine OHAL'ı aratmayan yeni düzenlemelerin çıkarılması, kafalarda soru işaretlerini bırakmış durumda. Yeni strateji ne olursa olsun Türkiye'nin kalıplamış köklü sorunları vardır. Türkiye'nin asıl sorunları siyasî, ekonomik sorunlardan ziyade köklü ve varoluşsal gerçeklerle yüzleşme sorunudur. Örneğin “Kürt meselesinin” nedenlerini ortadan kaldırmayıp sonuçlar üzerinden meseleye yaklaşmak bir kırk yıl daha kaybettirir.

Sonuçlardan yola çıkarak, köklü bir sorunu asla çözemezsiniz. Bırakınız çözmeyi, sorunu doğru teşhis edemez, kalıcı çözüm önerileri geliştiremezsiniz. Mesela sebeplerini tespit etmeden ve cemaatleri yok etmeye çalışan FETÖ üzerinden bütün cemaatleri töhmet altında bırakmak isteyen kesimin oyununu fark edememek onların değirmenlerine su taşımak bu ülkenin selamet kolonlarına dinamit yerleştirmektir.

Köklü sorunlara, geçici ve sadece sonuçları eksene alan çözüm önerileri geliştirmek, asıl sorunu atlamakla, dolayısıyla sorunun kaynağını, nedenini görememekle sonuçlanır. Kalıcı sorunlara geçici çözüm önerileri geliştirmek, sorunları daha da derinleştirir, kangrene çevirir ve içinden çıkılamaz hale getirir ki bugün yaşadığımız tablo tam da budur.

Bu sorunları hem kavrayabilmek hem de hal yoluna koyabilmek için, önce içinde yaşadığınız toplum dinamiklerini, etrafımızdakileri, dost veya düşmanlarımızın isteklerini ve bunları değerlendirirken sorunların kaynağını çok iyi tanımak zorundasınız. Sorunları “sonuçlar” üzerinden değerlendirip yanlış teşhis yaparsanız, uygulayacağınız tedavi ile bırakınız “hasta”yı iyileştirmeyi tam tersi öldürmeye yol açarsınız. Sorunu doğru teşhis edemezseniz, doğru soru soramazsınız, kalıcı çıkış yolları sunmanız mümkün değildir.

Dahası, sorunun teşhis ve tespitinde de realiteye uygun hareket edilmez, hem de sorunların nereden kaynaklandığını belirleme konusunda çözüm endeksli adımlar atılmazsa kalıpsal ve hamaset söylemleri sorunu çözmez. Bu ülkenin sorunlarını teşhis, tespit ve tedavisinde, en temel sorunumuzun “bakış açısı” sorunu olduğunun ne kadar farkındayız? Bilmiyorum doğrusu. O yüzden bir asırdır köklü, varoluşsal sorunları bile geçici pansumanlarla iyice kangrene çevirmiş ve çıkış yolları tıkanıyor.

Tam bu noktada; 16 yıldır iktidarda olan Erdoğan'ın eli “başkanlık sistemiyle” çok daha güçlendi. Sorunların temeline inerek ve “nedenlerden” yola çıkarak çözmesi bu halkın önceliğidir. Örneğin; halkın büyük talebi karşısında “başörtünün” her türlü remi kurumda serbest olması gibi meseleler anayasal güvence altına alınmalıdır. Toplumu ilgilendiren meseleler anayasal güvence altına alınması gerekirken; siyasi sonuçları olan başta “Kürt meselesi” olmak üzere sebeplerini göz önünde bulundurarak sorunu kökten çözmelidir. Hakeza toplumu ayakta tutan cemaatlerin varoluşsal gerekliliğini FETÖ'ye kurban etmek isteyenlere yol vermek veya bu menfi girişimleri görmezden gelmek, içinden çıkılmaz zedelenmelere yol açar. Bunu görmeyecek bir Erdoğan'ın güveneceği “koyun postundaki kurtlar” kendisini sonuçlarla uğraştırıp enerjisini kırıp onu bitirmek istemekteler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.