Şehid Dudayev’den Günümüze Çeçen Mücadelesi

Şehid Dudayev’den Günümüze Çeçen Mücadelesi

“Devlet ve özgürlük için mücadele verirsek bizi gruplara bölemezler. Çünkü her grup özgürlüğü ister. İslam’i renge bürünürsek bizi mezheplere, tarikatlara, kabilelere bölecekler. En iyisi, bir Müslüman olarak özgürlük için mücadele vermemiz. Tüm dünya özg

Riyad Makaev/Doğruhaber

21 Nisan 1996 akşamın sonlarına doğru Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nın ilk Cumhurbaşkanı General Cevher Dudayev, bir uluslararası terörist saldırı sonucu şehadet şerbetini içti. Burada Cevher Dudayev’in biyografisini anlatmak istemiyorum. Burada onun başlatmış olduğu özgürlük mücadelesinin ne hale getirildiğini dile getirmek istiyorum...

Merhum Dudayev, Çeçenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı olarak halk tarafından çok sevilen bir lider idi. Halk Dudayev’i çok sevmişti. Yeni doğan erkek çocuklara “Cevher” ismi veriliyordu. Halktan idi. Halkını seviyordu. Memlekete hasretle uzakta yaşayan her bir Çeçen, Dudayev’i anlar zaten. Dudayev, Çeçen halkının kalbinde ta Şeyh Şamil döneminden kalan özgürlük ruhunu yeniden canlandırmıştı. İhaneti sevmezdi ve ihanet etmezdi, ikiyüzlülüğü asla kabul etmezdi. Bir öğretmen gibi, halkı özgürlük yolunda karşılaşılacak tüm zorluklar karşısında nasıl davranılması gerektiğini öğretiyordu. “Köle olarak yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim” sözünü yiğit Çeçen gençlerin zihnine kazımıştı. Devlet olmanın önemini, özgürlüğün önemini anlatıyordu. Groznıy İslam Enstitüsü’nde bir konferansta şu sözleri söylemişti: “Bizler özgür olmazsak, bir devletimiz olmazsa, bu yüce dini yaşamaya imkân vermeyecekler. Bir Müslüman hür olmalı, devlete ve özgürlüğe sahip çıkmalı. Ben bugün Allah’ın huzurunda sizlere söz veriyorum, bu can bedenimden çıkmadıkça devletimiz için mücadele vereceğim. Biliniz, devletimiz için verdiğimiz mücadeleyi dinimiz için veriyoruz.”

Dudayev, halkı birleştirmeyi başarmıştı. Herkesi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı olmuştu. Nineler hep ona dua ederdi. Babalar oğullarına onu örnek gösterirdi. Halk ile iç içe idi. Köy köy gezerek halkın derdini dinlerdi ve çok cömert idi. Her problem karşısında “Allah var problem yok” derdi. Başkanlık sarayından çıkarken her gün onu görebilmek için, onunla selamlaşmak için gelen binlerce insan olurdu. Hiçbir zaman onlara ilgi göstermeden onları dinlemeden gitmezdi.

HALKINA ÇOK ÇOK GÜVENİYORDU; HALK DA ONA
Halkına çok güveniyordu. “Siz var oldukça sırtımız yere gelmez”, derdi. Ancak karşı olan, onu sevmeyen yok değildi. Rusya her fırsatta ona karşı suikastlar düzenliyor, satılmış haysiyetsiz kişiliklere, halktan görünen halk düşmanlarına, onu öldürmek ve devirmek için yardım ediyordu.

Halkın birliği ve liderin samimiyetinden dolayı Allah (C.C) dedelerin ve ninelerin, miskinlerin ve fakirlerin dualarını kabul ediyordu. Çeçenistan her gün güçlenerek özgürlük yolunda ilerliyordu. Ancak fasıkların fitnesi, satılmışların niyetleri Kremlin tarafından da kabul görüyordu. 11 Aralık 1994’te Rusya Çeçenistan’a karşı savaş başlattı. Çeçenistan işgal edilmişti. Ancak Dudayev çok iyi bir general idi. İyi bir ekip kurmuştu. Ekibin içinde ihanetçi yoktu. Özgürlük mücadelesini şerefle yürütüyorlardı. Halkın desteği hiç düşmedi. Halk topyekûn işgalcilere karşı koydu.

Rusya, Dudayev karşısında güçsüz kalmıştı. Tüm istihbarat birimlerini onu diskalifiye etmek için seferber etti. Dudayev’in başına dünya servetleri vaad ettiler. Şeytanın çağrısına “Lebbeyk” diyen her zaman çıkar. Dudayev’e karşı terörist saldırının ABD ve Rusya istihbarat servislerinin işbirliğinde ve her iki ülkenin üst düzey askeri ve siyasi liderlerinin doğrudan müdahalesiyle yapıldı. Çeçen devlet başkanının telefon görüşmelerini dinlemekte olan Clinton yönetimi ve Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) Dudayev’in uydu telefonu ile konuşurken bulunduğu yerin koordinatlarını doğrudan Ruslara verdi. 21 Nisan gecesi Dudayev roket saldırısı sonucunda şehit edildi. Terörist saldırıyı planlayan ve gerçekleştirenler Yeltsin’in kendisi tarafından “Rusya Kahramanları Altın Yıldızları” ile ödüllendirildi.

DUDAYEV ARDINDA SAĞLAM BİR KADRO BIRAKMIŞTI
Kremlin, Dudayev’i öldürerek Çeçen direnişini kıracağını ve savaşın işgal ordusu lehine sona ereceğini ümit ediyordu. Ancak sonraki olaylar gösterdi ki Kremlin’in umutları arzulanan semereyi vermedi. İşgalciler yine yenildi ve Çeçenistan dışına sürüldü. Dudayev, kendisinden sonra iyi bir ekip bırakmıştı. Dudayev’in çizdiği yola harfiyen uyarak özgürlük yolunda ilerliyorlardı. Selimhan Yandarbiev, Aslan Mashadov, Dudayev’in yolunu devam ettirdiler. Rusların hilelerini biliyorlardı. Küçük mücadele bitmiş, büyük mücadeleye geçilmişti. İşte yine şeytan ortaya çıkmış ve kendini göstermeye başlamıştı. Yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktı. Çeçen Halk Kongresi Aslan Mashadov’u Cumhurbaşkanlığına aday göstermişti. Daha savaş havasından çıkmayan Çeçenistan’da AB ve Rusya demokrasi adı altında halkı bölmeye kalkıştı. İlk buna icabet edenler bugün İslam renginin arkasına saklanıp, yeni oluşumları ortaya atanlardır. Bunların, iktidar uğruna herkesle anlaşabileceğini sezen Aslan Mashadov, Selimhan Yandarbiyev ve Şamil Basaev’i de seçimlere sokarak Rusların istediği adayının kazanmasını engelledi.

AMA HAİNLER HİÇ BİTER MİYDİ?
Seçimi Aslan Mashadov kazanmıştı. Özgürlük yolunda Dudayev’in çizdiği yol doğrultusunda ilerliyordu. Ancak Çeçenistan’da yeni bir oluşum meydana geldi. Seçimde yüzde iki oy alan şahıs, “İslam Şurası” adı altında bir yeni örgüt kurdu. Aslan Mashadov’a karşı çıktılar. “Cumhuriyet tağuttur” dediler. Aslan Mashadov’un Rus yanlısı olduğunu ve Şeriat’a karşı durduğunu söylüyorlardı. Çeçenistan’ı değil, tüm Kuzey-Kafkasya’yı Ruslardan kurtarmamız gerekir diyordu. Kuzey-Kafkasya Cumhuriyetlerinden gençleri askeri kamplara getirerek “Tüm Kafkasya ayaklanıyor”, “Halklar İslam istiyor” diye kendilerinin kurmuş olduğu televizyon kanallarında propagandaya başladılar. Rusya buna “uluslararası terör” demeye hazırlık yapıyordu. Çünkü İslam Şurası’nın kurmuş olduğu kamplarda her milletten adam bulmak mümkündü. Rusya, ayrıca, Aslan Mashadov’a “Ülkende terörist kamplarına izin veriyorsun” diye baskı yapıyordu. Aslan Mashadov öyle bir pozisyonda kalmıştı ki, bu örgüte müdahale ederse “İslamcılara” karşı çıktı diyeceklerdi ve iç savaşa sebep verirdi. Diğer yandan Rusya ise Rus asıllı vatandaşları bahane ederek, müdahale edecekti. Bunu iyi bilen Mashadov “Şura” ile diyalog arıyordu. Yanlış yapmayacakları konusunda söz almıştı.

Rusya kendini toparlamış ve tekrar Çeçenistan’i işgal etmek için haklı olacağı bir bahane yaratmak için kollarını sıvamıştı. Sonuçta, “İslamcılar” Rusya ve Çeçenistan arasında yapılan barış antlaşmasını hiç umursamadan, Aslan’a verilen sözü tutmadan asıl şeriatın gereğini çiğneyerek, Çeçenistan topraklarından Dağıstan’a girdiler. Kendi televizyon kanallarında övünerek “İlk defa, Müslümanlar Ruslara karşı savaş açtı” diye çatışma görüntüleri yayınlıyorlardı. Günlerce Rus askerlerinin “kafa kesme” görüntüleri yayınladılar. Bu Rusların ekmeğine sürülmüş olan bir bal idi. Rusya bunu bahane göstererek Çeçenistan’ı yeniden işgal etti. Yüzbinler katledildi, yüzbinler mülteci durumuna düştü. Bugün nasıl Kırım’da Rusya bahane gösterdiyse, Çeçenistan’da aynı senaryo uygulandı.

MÜSLÜMANLARI GRUPLARA, MEZHEPLERE, CEMAATLERE, KABİLELERE BÖLDÜLER
Seçimde yüzde iki alan şahıs hem de İslam adına kendi elleriyle Çeçenistan’ı dünya kamuoyunun önünde suçlu pozisyona sokmayı başardı. Çeçen devleti ve özgürlük için gerçek mücadele veren liderler tek tek öldürüldü. Müslümanları gruplara, mezheplere, cemaatlere, kabilelere böldüler. Müslümanlara müşrik, mürted, kafir, vahhabi, selefi, mücahit, direnişçi, kaderi, nakşi, harici diye isimler takıldı. Kardeşi kardeşe vurdurttular. Dudaev’in başlattığı özgürlük mücadelesi unutuldu, yeni hedef ortaya atıldı: “Yeryüzünde İslam hükümleri sahip oluncaya kadar kafire karşı cihat etmek.” Böyle olmamalıydı. Hem de, hiç kimsenin, Allah’ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştırıcı inançsızlığı musallat edenin Allah (C.C) olduğu gerçeği ortadayken nasıl bunu yaptılar? Bugün tüm buna sebep olanlar hala yurtdışında Çeçen gençlere kurmuş olduğu internet sitelerinde, “kafirlere karşı savaşın” mesajları vermeye devam ediyorlar. Dudayev şöyle derdi: “Kölelikten çıkmak istemeyen, iki kere köleliği hak eder.”

Gerçek liderin yolu apaçık idi. Dudayev şöyle diyordu: “Devlet ve özgürlük için mücadele verirsek bizi gruplara bölemezler. Çünkü her grup özgürlüğü ister. İslam’ın rengine bürünürsek bizi mezheplere, tarikatlara, kabilelere bölecekler. En iyisi, bir Müslüman olarak özgürlük için mücadele vermemiz. Tüm dünya özgürlük mücadelemizi destekler. Tek başımıza Rusya’ya karşı koyamayız.” Allah(cc), Dudayev’e rahmet eylesin, herkese basiret bahşetsin!

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler