Siyaset Gemisi: Che'nin Kemikleri Sızlıyor

Basında dikkatimi çekti bir haber ve acı acı gülümsemedim, ibretle baktım.

Haber şöyle:

Yunanistan Savunma Bakanlığı'ndan Rus sitesi Sputnik'e konuşan bir kaynak, İncirlik üssündeki NATO ve ABD güçlerinin Girit'teki üsse taşınması konusunun karmaşık bir konu olduğunu belirtip şunu söyledi:

"Üssün İncirlik'ten çıkarılmasına ilgi duyuyoruz çünkü bu Türkiye'yi zayıflatır ve konumunu sarsar."

Sol'un içler acısı haline bakın!

Gençti, ataktı, solun umuduydu.

O kadar keskin bir komünistti ki, geleneği bırakmış ve İncil üzerine yemin etmemişti.

Seçildiğinde bizdeki sol da epey heyecanlanmıştı.

Pardon; ama bir ara NATO'ya karşıydık.

Peki, acaba NATO'nun emperyalist kimliğinde bir değişiklik oldu da biz mi göremedik?

Bu kaçıncı darbe anlamadım.

Revizyonizmin de artık bir anlam ifade etmediği çıktı ortaya.

PKK ve bilumum sol örgütlerin Amerikan şemsiyesi altında geliştirdikleri “devrimci savaşım”dan sonra Yunanistan'ın komünist Çipras hükümeti işe el attı.

Türkiye düşmanlığı işin sosu, doğrusu ilkelerin tepetaklak olduğu, diyalektiğin ortadan çatladığı gerçeğidir.

Marks ve Lenin'in değil belki; ama muhtemelen Che'nin kemikleri sızlamıştır.

 

HERKES KENDİNE BAKSIN!

Alın size bir garip haber daha…

“Bu hafta Paris'te gerçekleştirilen saldırının failinin geçen yıl birçok kez Türkiye'ye gidip geldiği bildirildi.”

Reuters'in iddiasına göre bu bilgiyi davayı soruşturan savcı vermiş.

Eeee, yani ne demek istiyorsunuz?

Yani Türkiye'ye gidip gelmişse… yani kem küm…

Türkiye'de problem vardır, bunu bilmeyen yok! Hele 15 Temmuz girişimi sonrası halen yeterince toparlanamadığına dair görüşler de var.

T.C polisinde eskiden olduğu gibi işkenceli sorgulara özlem duyan tiplerin arttığını da son zamanlardaki olaylardan yola çıkarak söyleyebiliriz.

Askerin durumu dersen zehirlenme vakalarından yola çıkarak çok şey söylenebilir.

Yani gözle görünen problemler var; ama buna rağmen ciddi operasyonlara da imza attıklarını söyleyebiliriz.

Peki ya burnundan kıl aldırmayan Fransa…

Adam Türkiye'ye gidip geliyormuş!

İyi de bu adam Fransız vatandaşı ve Paris'te yaşıyor.

Her nereye gidip geliyorsa ardından döndüğü yer Paris.

Bu Fransız savcısı neden Fransız istihbaratının ya da polisinin ne yaptığını sorgulamıyor acaba?

 

CHP MİTİNGİNDE İÇKİ YASAK!

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun MİT TIR'ları davası kapsamında tutuklanması sonrası tepki olarak başlatılan “Adalet yürüyüşü” devam ediyor.

Doğrusu bu kadar devam edeceğini ummazdım, yanıldığımı kabul ediyorum.

Marjinal sol gruplar, tek sermayesi Erdoğan karşıtlığı olanlar, yeni “Gezi Parkı” eylemi hayaliyle yaşayanlar yavaş yavaş Kemal Beye yanaşıyorlar.

En son HDP de hatta PKK'de yürüyüşe destek açıklaması yaptı.

Sanıyorum bu Kemal beyi tedirgin etti.

CHP Genel Başkanı, başlattığı 'Adalet Yürüyüşü'nün 13'üncü gününde provokasyonlara karşı 12 maddelik bir genelge yayımlandı. Genelgede "Bu yürüyüşün sloganı 'Hak, Hukuk, Adalet'tir" dendi. Ayrıca yürüyüş ve konaklama yerlerinde alkollü içki içilmesinin de "yasaklandığı" belirtildi.

Kılıçdaroğlu genelgeyle ilgili olarak "Şu veya bu nedenle bizi protesto edenlere bir saldırı, bir şiddet, bir ağır söz kullanmayın. Ne söylerlerse söylesinler, sadece onları alkışlayın' dedik" açıklamasında bulundu.

Fesuphanallah!

CHP mitinginde içki yasak!

İçki yoksa, Erdoğan'a küfretmek yoksa, kırıp dökmek yoksa bu yürüyüş yine de devam eder mi? Bazıları sadece bunun için yürüyüşe iştirak etmiyor mu?

Kırıp dökmeden protesto mu olurmuş?

Öyle görünüyor ki, İstanbul'a yaklaştıkça gerginlik ve hoşnutsuzluk artacak.

Ya Kılıçdaroğlu, kalabalığı kontrol edemez hale gelince “Benden bu kadar” deyip çekilecek, ya da parti içindeki kökü dışardaki vekillerin gazına gelip olayı protesto sınırlarının dışına çıkaracak.

Her iki seçenek de kritik!

Yürüyüşün sonunda CHP'de bir “Genel başkanlık krizi” başgösterebilir.

 

BU KADAR SAÇMALIK!

İyi bir araştırmacı olan Ruşen Çakır'dan sonra sol kesimin İslam ve Müslümanlar ile ilgili değerlendirmelerinde eskisi gibi absürt (saçma) şeyler söylemeyeceğini tahmin ediyorduk; ama yine bizi yanılttılar.

Aslında absürtlük ideolojik duruştan kendi dışındakileri tanımlamaya kadar her yerde kendini gösteriyor.

Mesela adamlar “Biz Aleviyiz” diyorlar; ama İslam'a düşmanlık yapıyorlar.

“Alevilik, Hz. Ali taraftarlığı ise o zaman bir İslam mezhebidir” diyoruz, “Hayır” diyorlar, “Bizimkisi Ali'siz Alevilik” diye garip şeyler türetiyorlar.

Gazetelerinde mebzul miktarda böyle ayrıntı var.

Bakın bir gazeteleri Diyanet İşleri Başkanlığı'nın “Yaz Kur'an Kursları” programı ile ilgili şunları yazmış:

“Yaz Kuran kursu programında, İslami kurallar açısından katı tavrı nedeniyle Ortodoks Hıristiyan mezheplerine benzetilen Şafiilik mezhebinin anlatılmasına özel önem verilmesi dikkat çekti.

Kurslarda, ‘İbadet Alanının Kazanımları' başlığı altında, kedi köpek beslemeyi haram, televizyon izlemeyi günah, kadın ve erkeğin el ele tutuşmasını ise ‘mekruh' ilan eden Şafii mezhebinin ibadet alanındaki farklı uygulamalar çocuklara anlatılacak.

Şafiiliğe özgü ibadet uygulamalarının anlatıldığı programda, Alevilik ve diğer mezhepler yok sayıldı.”

Şimdi bunun neresini düzeltelim Allah aşkına!

Bir defa şunu merak etmiyorum ‘Şafiiliği Ortodoks Hıristiyan mezheplerine benzeten'lerin kim olduğunu, çünkü öyle bir şey yok!

Selefiliği, Hıristiyanlığın katı bir uygulaması olan Ortodoksluğa benzeten kimi oryantalistler olmuş; ama bu bile ayağı yere basan bir teori değildir.

Haberi yazan kişinin kaynağını gerçekten merak ediyorum!

Şu aptalca değerlendirmeye bakar mısınız?

Şafiilik kedi köpek beslemeyi haram sayıyormuş!

Bekçi ve çoban köpeği besleyen dinine son derece bağlı Şafiiler olduğu gibi, Şafii mezhebini taklid eden bir aile olarak bizim evde de birkaç adet kedi mevcuttur.

Televizyon izlemek harammış! Sadece “hadi ordan!” diyorum.

Kadın ve erkeğin el ele tutuşması Şafiilerde mekruhmuş!

Ey Hanefiler, ses verin! Yoksa sizde kadın ve erkeğin el ele tutuşması caiz mi?

Estağfirullah!

Son cümle müthiş!

“Şafiiliğe özgü ibadet uygulamalarının anlatıldığı programda, Alevilik ve diğer mezhepler yok sayıldı.”

Alevilik ve müntesipleri bulunan diğer mezheplerin yok sayılması kabul edilemez! Bu konuda çok ciddiyim. Diyanet, Alevi çocukları için de gerekirse Cem evlerinde “Yaz Kur'an kursları” düzenlemesi yapmalı ve o çocuklara “İslam içinde bir Alevilik” eğitimi verilmelidir. Çocuklara başka mezhep dayatmasında bulunmak insani ve ahlaki değildir.

Herkesten vergi alan devletin Diyanet aracılığıyla böyle bir yükümlülüğü de bulunmaktadır.

O yüzden baştaki saçmalamaları unutup bu son cümleye odaklanmak daha faydalı olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.