Su mecrasını bulur mu?

Seçimden sonra işler rayına oturacak diye, beklenti yüksekti. Ancak birbirinden çok farklı beklentiler içerisinde olanlar da vardı. Beklentilerin makasının birbirinden oldukça fazla açık olması, olası bir rahatlama sürecini epey ileriye erteledi. Normal hayatın döngüsünün içinde oldukça zor günler geçiren vatandaş ise umutla beklemeye devam ediyor.

İstanbul seçimlerindeki belirsizlik, ortamı biraz daha germeye yetti. Gerginlik ise istikrarsızlığa davetiye çıkarmaktır. İstikrarsızlık beraberinde güvensizliği ve umutsuzluğu getirir. Oysa bu bölgemizde en son olması gereken istikrarsızlıktır. Hele güvensizlik ve dışarının müdahalesine açık kapı bırakmak, kelimenin tam anlamıyla basiretsizliktir.

15 Temmuz darbesini atlatmış, etrafımızın yangın yerine döndüğü, vahşi saldırı ve işgallerin rutin hale geldiği bir dönemde çok daha basiretli hareket edilmesi gerekmektedir. Dünyanın başka yerlerindeki birçok ülkenin işgallerle, darbelerle ve ekonomik krizlerle hizaya getirildiği bir süreçte, hala ayrılıktan medet ummanların, çokta milletin derdinde olmadıkları anlaşılmaktadır.

İstikrarlı (iyi-kötü) bir ülke olarak kendi coğrafyamızda ayakta kalma mücadelesi verirken, dört tarafımızdan çekiştirildiğimizi, kaos ve krizlerin yakamıza yapışması için gece gündüz karanlık odaklar tarafından hazırlıklar yapıldığını unutuyoruz. Emperyalizmin ilk hedefinin, Türkiye'nin 'Suriyeleştirilmesi' olduğunu bilmemiz gerekir. Bütün bunlara rağmen içimizden birilerinin istikrarsızlaştırmaya yönelik söylemleri ve gayretleri net olarak görülmelidir.

İşte böyle zamanlarda liderlik vasfı önem kazanır. Basiretli davranmak ülkeyi ve milleti selamete ulaştırır. Adaletli uygulamalar ve yaklaşımlar kaynaştırmayı artırır. Ferasetli adımlar ve hakkaniyetli politikalar içerideki sorunları en aza indirdiği gibi, dışarıdan içeriye uzanacak olan kirli elleri ve emelleri de kesecektir. Adalet tek çözüm reçetemiz olmalıdır. Herkesin haktan ve hukuktan yana emin olduğu 'bir zemin' ülkemizin her tarafında net olarak hissedilmelidir.

İşte İstanbul seçimleri bu çerçevede değerlendirilmeli, hukukun üstün olduğu bir karar ortaya konulmalıdır. Bu süreç, bir an evvel bitirilmeli, muğlaklık ve dedikodulara son verilmelidir. Kim hak etti ise bir an evvel hizmete başlamalıdır. Millet ekmek derdindedir. Geçinmek, insanları iki büklüm haline getirmiş durumdadır. Ekonomik bir rahatlama hepimizin özlemini çektiği bir 'Kaf dağına' ulaşma hikâyesine dönüştü.

Artık 'su mecrasını bulsun' diyoruz. Bu mecranın önüne suni olarak oluşturulmaya çalışan bariyerler, tez elden ortadan kaldırılmalıdır. Adaletin hâkim olduğu bir mecrada, herkes yaptığının karşılığını alacaktır. Suiistimal varsa, adalet bu işin cezasını kesmelidir. Birilerinin rantı elden gidiyorsa yine adalet onların yakasına yapışmalıdır. 'Bu ülkede adalet var' anlayışı herkesçe görülmelidir.

Hukuk, ağırlığını ortaya koymalı, aldığı kararlarla herkese güven vermeli ve herkesin vicdanen rahat olduğu bir süreç başlatılmalıdır. Hukuk hepimize lazımdır. Hukukun verdiği karar tarafsız olmalıdır ki, tartışmasız da olsun. İlla birilerinin memnun olacağı bir karar değil, hukukun üstünlüğünün net olarak görüldüğü bir karar olsun. Yetki sahipleri bu kararın yerinde, şeffaf ve tarafsız olması yönünden birinci dereceden sorumludurlar.

Sabırla, adaletin/suyun mecrasını bulmasını bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.