SUR'dan RUS Çıkar mı?

 Kemalist Türk kodlarıyla büyümüş olsaydım, Tahir ELÇİ'nin katilini elimle koyar gibi bulurdum.

Apoist Kürt kodlarından etkilenmiş olsaydım, Kemalist kardaşlarımın robot resmini çizdikleri katilin daha kaba çizgilerle çizilmiş Çin usulü çakmasını bulurdum.

İkisinin yolunun kesiştiği, birbirlerinden beslendikleri, bilinen bir hakikat.

Batı'da Kemalistler kendilerine Ulusalcı sıfatını yakıştırırken, Doğu'da Apoistler, Partiya Karkerên Kürdistan, yani Kürdistan İşçi Partisi ismini kullanır öteden beri.

Bu salt bir isim benzerliği mi, duygudaşlık mı, yoksa Hacivat Karagöz oyununun kuklacısının tek kişi olmasıyla mı değerlendirilmeli, orası siz değerli okuyucularımın takdirine kalmış.

İkisi de milliyetçi takılır; toplumun dinine savaş açmayı kutsal vazife bilir.

İkisi de emekçi takılır; halkın emeğini iliklerine kadar sömürür.

İkisi de…

Neyse uzatmadan asıl konumuza dönelim.

Tahir ELÇİ'yi kim katletti?

Evvela katilleri, azmettiricileri, katillerin arkasındaki zihniyeti en üst perdeden lanetlediğimi belirtmek istiyorum ve piyonlarla uğraşmaktansa zihniyetin masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum.

Ancak komplo teorilerine açık bu cinayetle ilgili şaibeleri sıralamakta da bir sakınca görmüyorum.

Hatırlanacağı üzere RUS uçağının düştüğü dönemde tehditle havada uçuşuyor, dünya ajanslarına düşen son dakika haberlerinin başında sürekli bu haberle ilgili detaylar bulunuyordu

Gündemin bu kadar sıcak olduğu bir anda Diyarbakır'ın SUR ilçesindeki olay, gündeme bomba gibi düştü.

Şimdi büyük harflerle RUS ve SUR sözcüklerini yazın.

Sözcükleri yan yana koyarak olayın olduğu haftayı bir film şeridi gibi gözünüzün önünde canlandırıın.

Katilin silüeti belirdi mi?

Netleşmediyse, biraz daha odaklanın.

Katilin RUS kimliğiyle eylem yapmayacağını da unutmayalım.

Taşeron firma hem daha az maliyet gerektirir, hem de eylemcinin eylem için hareket kabiliyeti daha rahat olur.

Bütün iş taşeron bulmaya kalır.

Rusya, taşeron bulmak için kara kara düşünmeye gerek görmedi bile.

“Bijî Serok Obama!” diye slogan atan zihniyetin RUS menşeli sol zihniyetin çekim alanında olduğunu gayet iyi biliyor Bolşevik zihniyet.

Yıllarca “Go Home Yankee!” dedikleri ABD'nin bir göz kırpmasıyla “Bijî Serok Obama!”ya dönüşen slogan, Rusya'yı ürkütmekten ziyade sevindirmişti.

“Bir göz kırpma ile düşmanına bağrını açan bir zihniyet, eski aşkının bir makasına neyini vermez ki diye düşündü, RUS strateji uzmanları.

RUS analistler, böyle düşünedururken Tahir ELÇİ'nin ölümünden iki gün önce “Kürtler yüzünü RUSYA'ya dönmeli.” diyen milletvekilinin sözünü yabana atmamışlardır herhalde.

Taşeron arayışına başlamadan önce ilkokul çocukları gibi parmak kaldırmış bu gönüllü, firmanın kullanıma açık olduğunun mesajını vermişti bir anlamda.

Milletvekilinin adı mı?

Yazmama gerek yok, Google ellerinizin altında.

Polislerin tavrını nereye koymak gerekir diyen değerli okuyucularıma gelince…

Haklısınız, zaten taşeronun Kürtlerden müteşekkil olduğunu söylemediğim gibi yazının başından beri kodların benzerliği üzerinde durdum.

Olay bir bağlamda yankesicilerin eylem tarzına benzer.

Hani yankesicilerin başvurdukları basit bir plan vardır: Yapay bir kavgaya tutuşup onları ayıracak kurbanlarını beklerler.

İyi niyetli kurban araya girince, cüzdanının çalındığını çok sonra fark eder, ancak iş işten geçmiştir.

SUR'da da PKK militanlarıyla polis arasında bir çatışmanın yaşandığı, kesin bir vak'a.

Çatışmadan habersiz, gafil avlanan polislerin varlığı da muhakkak.

Tam bu sırada, uzaktan bir kurşun Tahir ELÇİ'nin kafasına isabet eder.

Uzaktan gelen tek kurşunun RUS menşeli olmadığını kim iddia edebilir.

RUS'ların eylem yeri olarak SUR'u tercih etmesinin de özel bir anlamı olabilir mi?

Komplike savaşların sübliminal şekilde de sürdüğü bir dönemde komplo teorilerini yabana atmamak gerek.

Her şey olabilir.

Neden olmasın!..

OLAY TEK, ZAVİYELER ÇEŞİT ÇEŞİT

Tahir ELÇİ'nin katledilmesiyle ilgili herkes içinde ne varsa ortaya döktü.

Ölüm ve gözyaşının olmadığı zamanlarda insanların içini dökmesinin yararlı olduğuna inanırım.

Ancak ceset üzerinden siyaset, mide bulandıran necasete götürür.

Mirgun CABAS: “Devlet onu hedefe koydu.”

Ahmet ŞIK: “Devlet teröristtir.”

Gülşen ÖZBEK: ”Tahir Elçi, Allahu Ekber sloganlarıyla katledildi.”

HDP'li milletvekili Ziya PİR: “Tahir ELÇİ arkadaşımızın katili Recep Tayyip Erdoğan'ın dilidir.”

Cümleleri bir araya getirirsek, şöyle bir sonuç çıkar:

Terörist devlet, katil Erdoğan'ın ‘Allahu Ekber' sloganlarıyla Tahir ELÇİ'yi öldürttü.

Ancak bomba söz, yine günlerdir sinüzit bahanesiyle ortalıkta görünmeyen Selahattin DEMİRTAŞ'a aittir şüphesiz.

DEMİRTAŞ, failden ziyade sebebe işaret etmiş(!) kendince.

Ne demişti seçim sonrası sırra kadem basan Demirtaş?

“Tahir ELÇİ'nin katili devletsizliktir.”

Hükümete yakın medya, cümleden hiçbir şey anlamamış olacak ki, “Demirtaş ağız değiştirdi, katil devlettir demedi.” ifadesini manşetine taşıdı.

Demirtaş'ın “devletsizlik” ifadesiyle federatiften bağımsız Kürdistan'a terfi ettiğini ya anlamadılar veya Kandil'den gönderilen metnin Demirtaş tarafından okunduğuna ihtimal vermediler.

Türkiye partisi oyununu oynayan Demirtaş'ın “devletsizlik” söylemi, Batı'da desteğini çekenlere bir küskünlük alameti,  kendisini dışlar gibi pozisyon alan KCK'ye de bir gülücüktü aslında.

Günlerdir ortalıkta görünmemesinin sebebi de Kandil'in ona biçtiği elbisenin prova çalışmalarından kaynaklanıyordu şüphesiz.

Özyönetimden bağımsız Kürdistan söylemine rücu etti bir bakıma.

Şimdi Demirtaş'ın niyetinin ne olduğunu bir kenara bırakarak iddia ettiği “devletsizlik” krizi çözülünce, Demirtaş'ın düşünü kurduğu devlette aşağıdaki sorunlar çözülecek mi çözülmeyecek mi onu merak eder her vatandaş:

         Ölümün her türlüsünün denendiği Yasin BÖRÜ ve arkadaşlarının katledilme şekilleri ortadan kalkacak mı veya yeni bir ölüm çeşidi mi planlanacak?

         Haraca bağlanan vatandaşlar haraç ödemedikleri takdirde infaz veya göç tehdidinden kurtulacak mı?

         PKK'nın kontrolündeki uyuşturucu trafiği kapatılacak, uyuşturucu müptelaları topluma kazandırılacak mı?

         Kepenk kapatmalar son bulacak, büyük alış-veriş merkezlerine kepenk kapatma adına yönlendirilen vatandaşların küçük esnafa dönüşü sağlanacak mı?

         Küçük çocukların dağa götürülmesi son bulacak mı?

         Köstebek yuvalarına dönen sokaklardaki hendekler kapatılacak mı?

         Örgüt içi infaz edilen on binden fazla militan ve katledilen on beş bin vatandaştan özür dilenecek mi?

         Devlet başkanlığına aday gösterilen Demirtaş, ‘' Zorla oy alanların Allah belasını versin.'' dediğinde yüzü kızaracak mı?

Yüksekova, Cizre ve Nusaybin'deki halkın duygularını dile getirebildikleri bir platform oluşturulabilirse sorularımın cevabını bulmuş olacağım sanırım.

7 Haziran seçimlerinde HDP'ye çıkmayan oyun faturasının kesilip köyünden sürülen imamın varlığından da bîhaber olsaydım, HDP'nin mutlu düşüne(!) meftun olabilirdim.

Karanlığa küfretmektense bir mum yakma gayretiyle konuyu burada kapatıyorum.

Tahir ELÇİ cinayetiyle birlikte ortalıkta dolaşan pis kokuların lağıma dönüştüğünü müşahede ediyor, olayı gerçekleştiren baron tetikçisi taşeronları bir kez daha lanetliyor, Tahir ELÇİ'nin kederli ailesine baş sağlığı diliyorum.

HER FERHAT AŞK ADAMI DEĞİLDİR

Vur kazmayı Ferhat dedim, kazma çıktı bizim Ferho.

Aşk adamı Ferhat dendi, çakma çıktı bizim Ferho.

Munzur'u aşkla delmek de mümkün, Munzur'un eteğinde hınzır olmak da.

Tıynet meselesi.

Ferhat, dağları deler; Ferho bir tilki kurnazlığınca rol çalma peşinde.

Ferhat'ın yolu aşka, Ferho'nun amacı başka.

Ferhat, bir umudun sembolü, Ferho güneşin önüne perde gerer.

Ferho, karanlık bir zihniyetin tetikçisi.

Ferho kör dövüşün fırsatçısı.

Kardeş kavgasında ölenlerin mirasının hesabında…

Her ölümü bir kâr, her çocuğu bir dağ yolcusu, ölüme amade bir can görür Ferho.

Zihinleri bulandırmak, biricik gayesi.

Acaaaip ürker Kur'an'dan, kâbusu olur.

Bilir Kur'an'ın bir adının da Furkan olduğunu.

Furkan ki hak ile batılı ayıran.

Namerdi mert olarak sunmayan.

Söylemi ayan beyan.

Turnusoldür, mertlik iddiasında olana.

Ferho'nun Ferhat olmadığının beyanı.

Alçaklığı tavan yapan müptezelin yüzüne ayetler şamar gibi iner.

Ferho, söndü gözünün feri.

Kalmadı gözünde fer.

Fer söndü ho kaldı.

Ho… Hoooo!...

BEKİR COŞKU'NUN KORKUSU

Korkuyoruz diyordun.

Anlamlandıramıyorduk.

Tehlikedeyiz diyordun; acaba neyi kastediyor diyorduk.

Bir keresinde sırtı açık yatmıştır dedim iyimser duygularla.

Vatansever, ulusalcı, Atatürkçü takıldın yıllar yılı.

Takıldın ne kelime, harbiden kıldın.

Vatanseverken bir anda vatansövere döndün.

Atatürk sözcüğünün son üç harfi, temel felsefenmiş aşikâr.

Ama o ulusal kimliğinin içindeki “sal” sözcüğüne yüklediğin anlam bizi ziyadesiyle rahatsız ediyor.

Seni rahatlatan salgı, zamanla algına dönmüş koçum.

Normal bir salma da değil.

ULU -SAL!

Oha!...

***

Korktuğunu defalarca söyledin, okumuş cahiller fikir adamı sandı seni, hikmet aradı sözlerinde.

Doğalgazın kesilme ihtimaline karşı k.çının soğuktan donacağını söylemiş ve oldukça korktuğunu ifade etmişsin.

Okuyucuların sendeki korkunun kaynağını anladı umarım.

Fazla söze ne hacet!

Sal, bizi düşünme; rahat et!...

SONRADAN GURME celal Şengör

Son kullanma tarihi geçen az kullanımlık kahramanlar(!),  kullanım süreleri dolunca gündemden düşerler ve bir anda kendilerini büyük bir boşlukta görürler.

Gündeme gelmek için de olmadık şaklabanlıklar yaparlar.

Günün anlam ve önemine binaen rol verilmiş bu bîçareler, kendilerine verilen payenin farkında olmaktan uzak olduklarından ellerindeki paye alınınca pespayeleşirler.

Gün gelir “ayakkabıdan kurban olur” der her türlü kullanıma açık bir zevat, gün gelir ekranlarda ana avrat düz geçer bir sefil.

Ekran fırsatını yakalayamayan aynı semerin sahibi de çaresizlikten yemek mönüsünü açıklayıp gündeme oturdu.

Mönüyü açıklamak bir yana dışkının faziletlerini de sıraladı.

Kenan EVREN'e yaranarak bir yerlere gelen kullanımlık zevatın bilmediği bir hakikat var.

Anadolu insanı yiyeceğini anlatmaz.

Bakmayın yemek sofralarının resmini facede paylaşanlara.

Onlar de genellikle SONRADAN GURME insanlardır.

Senin sonradan gurmeliğini bildiğimden face sayfana bakmamaya özen gösteriyorum.

Başlıkta ismini bilerek küçük yazdım, zira hiçbir özelliğin yok yemek mönünden başka.

Sana isyan eden kürdanın hakkını da vermek için yazmak gerekirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.