Tırnaklarımız sökülüyor; canınız acımıyor mu?

Tırnaklarımız sökülüyor; canınız acımıyor mu?

Âlimin ölümü âlemin ölümü iken Bangladeş'te âlimler asılarak katlediliyor. Muti'ur Rahman Nizami idama giderken ümmete seslendi: Tırnaklarımız sökülüyor; canınız acımıyor mu?

Doğruhaber

Bangladeş'te laik Hasina rejimi Cemaat-i İslami lideri Muti'ur Rahman Nizami'yi tüm tepkilere rağmen idam etti. İdam haberini kamuoyuna duyuran Şehid Nizami'nin oğlu Nakibur Rahman Cemaat-i İslami mensuplarını itidalli olmaya ve şehid babası için dua etmeye davet etti.

İTİDALLI OLACAĞIZ

Nizami'nin büyük oğlu olan Nakibur Rahman, Dakka'daki Merkez Cezaevi yetkililerinin kendisini arayarak babasının idam edildiği haberini ilettiklerini bildirdi. Rahman, Cemaat-i İslami mensuplarını itidalli olmaya davet ederek, “Babamızın şehit olduğuna inanıyoruz. Onun göstermiş olduğu yolu takip edeceğiz. Bütün Müslümanları babam için dua etmeye davet ediyorum.” dedi.

Bangladeş rejimi, şimdiye kadar 19 kişi hakkında idam kararı aldı. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerlerini savunan en büyük partisi Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor. Bu isimlerden üçü infaz edilirken bir kişi cezaevinde vefat etti.

2009 yılında iktidara gelen Hasina'nın 1971'de yaşanan iç savaş dosyasını açması ve kendisine bağlı olan (her ne kadar adı uluslararası olsa da yerel bir hüvviyete sahip olan) Savaş Mahkemesinde bu kararları çıkarttırmasının asıl nedeninin Cemaati İslami'nin son dönemde hızla büyümesi ve Batı tarafından desteklenen laikçi uygulamaların karşısında doğal bir set olarak görülmesinden kaynaklandığı ifade ediliyor.

HEM SİYASETÇİ HEM ÂLİMDİ

Muti'ur Rahman Nizami, Dünya İslami hareketinin lideri ve Bangladeş Cemaati İslami'nin Genel Başkanlığını yürütüyordu. Nizami, 2001-2006 yılları arasında Bangladeş Milliyetçi Partisi önderliğindeki hükümette İçişleri Bakanlığı görevini de yürütmüştü. 31 Mart 1943'te Bangladeş'te dünyaya gelmiş olan Nizami, uluslararası çapta tanınan bir lider, düşünür, yazar ve önemli bir İslam âlimiydi.

OLAYLARIN GEÇMİŞİ…

Hindistan'dan 1947 yılında ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Pakistan'ın doğusu ile batısı arasında 1971'de başlayan iç savaş, bağımsız Bangladeş devletinin kurulmasıyla son bulmuştu. Pakistan, ülkenin doğusundaki halkın bir bölümünün bağımsızlık talep etmesi üzerine bölgeye çok sayıda asker göndermişti. İç savaş sırasında Doğu Pakistan'dan yaklaşık 10 milyon sivilin evlerini terk ederek Hindistan'a göç etmesi üzerine Hindistan hükümeti, Aralık 1971'de bugünkü Bangladeş olarak bilinen Doğu Pakistan'ı işgal etmişti. Pakistan askerlerinin Dakka'da Hindistan güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından 16 Aralık 1971'de Doğu Pakistan Bangladeş adıyla bağımsızlığını ilan etti.

LİDER  HEDEF ALAN YARGILAMALAR VE İDAMLAR

2009'da Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, şimdiye kadar 19 kişi hakkında idam kararı aldı. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerlerini savunan ve ülkenin en büyük partisi olan Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor.

Mahkeme tarafından suçlu bulunan ve idam cezasına mahkûm edilen ilk kişi, Cemaat-i İslami Partisi'nden Abdülkelam Azad olmuştu. Ülkeden ayrıldığı için gıyabında yargılanan Azad, Ocak 2013'te idam cezasına çarptırılmıştı.

Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkûm edilmiş, 17 Eylül'de cezası Temyiz Mahkemesi tarafından idama çevrilmişti. Molla, 12 Aralık 2013'te asılarak katledilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu.

Bir diğer mağdur ise kukla mahkemenin 90 yıl hapse mahkûm ettiği Cemaat-i İslami'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam olmuştu. Azzam 23 Ekim 2014'de hapishanede vefat etmişti.

Hasina hükümetinin kurduğu mahkeme, 29 Ekim 2014'te Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Nizami'yi, 2 Kasım 2014'te de partinin Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Mir Kasım Ali'yi bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan idama mahkûm etmişti. Cezası, Yüksek Mahkeme tarafından 3 Kasım 2014'te onanan partinin Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman, 11 Nisan 2015'te idam edilmişti.

Mahkeme, ayrıca 18 Şubat 2015'te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Sobhan ile Furkan Malik'e ölüm cezası vermiş, Cemaatin Genel Sekreteri Ali İhsan Mücahid hakkında verilen idam kararını onamıştı

Özellikle 2013'ten beri idamlarla sindirilmek istenen Cemaat-i İslami Partisi de lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna işaret ederek, halkı Hasina hükümetinin “devlet terörüne” karşı çıkmaya çağırıyor. Parti yetkilileri, hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini belirtiyor.

TEFRİKA ZİLLET GETİRMİŞTİR

Abdulkadir Molla ile başlayan idamlar silsilesine İslam dünyası beklenilen düzeyde bir tepki göstermiyor. Suriye'de, Yemen'de, Libya'da, Irak'ta silahlarını birbirine yönelten Müslümanlar İslam dünyasının tüm enerjisini iç çekişmelerle zayi ederken Bangladeş'te âlimler idam edilme sıralarını beklemekte adeta. Müzâkere etme ruhunu kaybeden ve kendi problemlerini konuşarak çözebilme refleksi gösteremeyen İslam dünyasının bu durumu Bangladeş gibi Arakan'da da Müslümanların vahşice katledilmelerinin bir türlü gündeme girememesinin de temel nedeni. Son dönemde yaşanan tefrikalar siyonistlerin Kudüs davasını ayaklar altına almasına neden olduğu halde bu tefrikanın giderilebilmesi adına ciddi adımların atılamamış olması “bir olmamız için daha kaç Abdulkadir Molla kaç Muti'ur Rahman'ın katledilmesi gerekiyor?” yorumlarına neden oldu.

İslam dünyasını yöneten yöneticilerin bu zulme yeterince tepki göstermemesi, idamlar karşısında azgın rejime yönelik hukuki bir yaptırımda bulunmaması laikçi rejimi daha da azgınlaştırmaktadır. 1971'deki iç savaşı bahane eden Hasina hükümetinin bu idamlarla yetinmeyeceği ve Cemaat-i İslami'nin tüm lider kadrosunu yok edip devlet kademesinde olduğu gibi toplumsal hayatta da laikliği egemen kılmak istediği bilinen bir gerçek. İslam dünyasının ve yöneticilerinin sesi daha kaç âlim idam edildikten sonra duyulacak.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: İDAM KARARI VEREN ZİHNİYETİ LANETLİYORUM

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da idam kararıyla ilgili yaptığı konuşmada, “Bangladeş'te 73 yaşında bir mücahide, hiçbir dünyevi günahı olduğuna inanmadığımız insana idam kararı veren zihniyeti lanetliyorum. Her türlü girişimde bulunmuş olmamıza rağmen burada kinin, nefretin bu denli yaygınlaşmasını ve şu ana kadar bu tür idamları yapan bir anlayışı ben ne demokratik bir anlayış, ne de adil bir yönetim olarak görüyorum.” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Perşembe günü yaptığı açıklamada ise Cemaat-i İslami partisi lideri Muti'ur Rahman Nizami'ye Allah'tan rahmet, dünya Müslümanlarına başsağlığı dileklerinde bulundu. Erdoğan şöyle devam etti:  “Biz bu vesile ile Bangladeş Dakka Büyükelçimizi ülkemize geri çağırdık. Şunu unutmayalım zalimler için yaşasın cehennem. Haksızlığa uğrayan herkesin temsilcisi olmaya çalışıyoruz. Mazlumların hakkını savunmazsak bu millet bize hakkını helal etmez.”

Öte yandan Dışişleri Bakanlığı, Bangladeş'te hükûmet tarafından kurulan savaş suçları mahkemesinde yargılanan muhalefetteki Cemaat-i İslami partisinin lideri Muti'ur-Rahman Nizami'nin idam edilmesini şiddetle kınadı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Nizami'nin idam cezasının infaz edilmesinin üzüntüyle karşılandığı belirtilerek, “Nizami'nin böyle bir cezayı hak ettiğine inanmadığımız için infazı şiddetle kınıyor, merhuma Allah'tan rahmet diliyoruz.” ifadesi kullanıldı.

GÖRMEZ: DÜNYANIN SESSİZLİĞİ ÜZÜNTÜ VERİCİ

Başka toplumlarda bir din adamının ayağına diken battığında tüm toplum ayağa kalkar ifadesini kullanan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Cemaat-i İslami Partisi'nin lideri Nizami'nin idamı karşısında dünyanın sessizliğinin üzüntü verici olduğunu belirtti. Görmez şöyle devam etti:

“Bir toplumun mevcut gençlerini baskı altında tutmak için yaşlı insanları bu şekilde haksız yere idam etmek, bugünün dünyasına yakışan bir şey değildir. Bize yakışmayan bir husus da başka dünyalarda bir din adamının ayağına diken battığında ayağa kalkan dünyanın, bu idamlar karşısındaki sessizliğidir. Herkes biliyor ki bu idamların hukukla ilgisi yok, tamamen siyasi idamlar, toplumu baskı altında tutmak için başvurulan yanlış yöntemler. Buna rağmen çağdaş dünyanın hiçbir yerinden ses çıkmamış olması da gerçekten üzüntü verici. Bizim de büyük bir üzüntü ile karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.”

ZULME İSYAN

Bangladeş'te idam edilen Mevlana Nizami için tüm ülkede gıyabi cenaze namazları kılındı. Chittaong'daki gıyabi cenaze namazı sonrasında, polis, namaz kılanların üzerine ateş açtı. Bangladeş'te Müslüman liderlere dönük uygulanan devlet terörü, Türkiye'de de protesto edildi. İstanbul ve Ankara'da toplanan gruplar zulme lanet yağdırdı. Nizami'nin idam edilmesi, İstanbul'da Fatih'teki Saraçhane Parkı'nda protesto edildi. Ankara'da protestonun adresi ise Bangladeş Büyükelçiliği önüydü. Protestoya katılanlar, “Müslüman uyuma kardeşine sahip çık” ve “Zalimler için yaşasın cehennem” sloganları attı.

Türkiye, Büyükelçiyi geri çağırdı

Bangladeş'teki insanlık dışı idama en sert tepki Türkiye'den geldi. Türkiye, Cemaati İslami lideri Muti'ur Rahman Nizami'nin(73)  idamı sonrası Bangladeş'e tepkisini yaptığı açıklamalar ve diplomatik yolla gösterdi. Ankara, Dakka Büyükelçisi Devrim Öztürk'ü de istişârelerde bulunmak üzere başkente çağırdı. Büyükelçi Öztürk'ün gelişmelerle ilgili hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hem de hükümete bilgi vermesi bekleniyor. Büyükelçinin ne kadar Türkiye'de kalacağı ise henüz netleşmiş değil.

İSLAM DÜNYASI SUSKUN AMA FRANSA VE ALMANYA'DAN TEPKİ VAR

İslam dünyası idamlar konusunda duyarsızlık örneği sergilerken bir tepki de Fransa ve Almanya'dan geldi. Fransa Dışişleri Bakanlığı, idam cezasına her durum ve her şartta karşı olduklarını vurgularken, Nizami'nin infazından üzüntü duyulduğu dile getirildi.

Almanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ölüm cezası şeklen insanlık dışı ve zalimce bir ceza olarak nitelendirildi. Federal Hükümet tarafından her türlü idam cezasının reddedildiğine dikkat çekildi.



SON MEKTUP

Öte yandan şehit Muti'ur-Rahman'ın veda mektubu mahiyetindeki vasiyetnamesi de açıklandı. Son mektubunda şehit Nizami İslam dünyasına nasihatlerde bulunurken içinde bulunulan durumla ilgili olarak kırgınlığını da ifade etmiş. İşte şehidin son mektubu…

BEN GİDİYORUM...

Doğduğumda nikâhlandığım ve son nefes diye zaman tayin ettiğim buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Ardımda pişmanlıklarım var, ama üzgün değilim. Kırgınım! Sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, resimlerimizi “layk” için kullanıp gördüklerini yaşanmamış kabul edenlere, zalimin yanında durup mazluma timsah gözyaşları dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza etmek için bahane satanlara, alanlara kırgınım. Bu kırgınlıkları kavuşacağım Rabbime söyleyeceğim.

Vuslat bu. Nerede buluşacağı belli olmuyor insanın. Bazen 14 yaşındaki bir kızı Kudüs'te pazarda buluyor. Kafasına sıkılan bir kurşunla göçüyor. Elbisesine bulaşıyor kan. Huzura çıkmadan önce melekler yıkıyor onu.

“Senin kardeşin benim. Bu katillerle niye anlaşıyorsun?” diyemiyor.

Bazen vuslatına yürümen gerekiyor. Seni evinde bulsun istediğin buluşma için önce evinden ayrılman gerekebiliyor. Sonu görünmeyen bir yolu merakla yürümen gerekiyor. Yol bitip de deniz başlayınca acı acı yutkunmak serbest suya atlamadan önce. Bir kıyıya varıyor elbet denizin sonu. Kıyıya ya canlı varıyorsun ya da cansız vuruyorsun.

“Benim evim sizin hesaplarınızdan daha anlamlıydı. Hırsınızdan büyüktü odalarımız. Niye yaktınız çocuklarımızın gözlerimiz önünde büyüyecekleri resimleri? Mutlu musunuz şimdi?” diyemiyorsun..

Bazen evinde de buluyor seni. Dumanlar yükselmeye başlıyor birden. Zaten taş binada oturmasına izin verilmeyenlerin çabuk tutuşan evlerine ateş sıçrıyor. Bütün seslerin gökyüzünde toplandığını düşünürseniz günün her saati bir “ah” asılır Arakan'dan o gökyüzüne. Çocuklar ölür. Çıplak ayakları ve toza bulanmış yüzlerine bakmayın. Tertemiz gider onlar. Kadınlar ölür. Adamlar ölür. Yanarak ölür, kahırla ölürler. Cennet meyvesi pahalıdır. Kalp, asıl sahibine dönene kadar acır insan. Sonrası umman, kevser, Peygamber (s.a.v)!

“Müslümanlar etle tırnak gibi midir gerçekten? Sökülüyor tırnaklarımız. Etiniz acımıyor mu?” diyemezler…

Ahzab sûresinde övülen adam ve kadınlardan çok anlatabilirim size. Sizin üzüldükleriniz için son diye yazılan haberlerin “son” olduğunu mu zannediyorsunuz? Acıyı onlar çekiyor da size pay düşmeyecek mi zannediyorsunuz? Daha ilkokulda öğretmene şikâyet edilmekten korkanlar! Sizi Allah'a şikâyet etmeye gidiyoruz. Her yaptığınızı, her yapmadığınızı, her söylediğinizi, her sustuğunuzu, her gördüğünüzü, her gözünüzü kapadığınızı, her oturuşunuzu, her kalkmayışınızı bir bir not aldım. Her şeyi anlatacağım.

Ben gidiyorum…

Ardımda bir fikir kalsın istiyorum. Zorla karşılaşınca ölüm korkusundan istikametini şaşıranlarla biz ölümden aynı şeyi anlamıyoruz. Bu bir imtihandı. Kolay olacağını söylemedi kimse. Sancısız olacağını, bedelsiz olacağını. Bu yola baş koymak, sonunda gerekirse bu uğurda o baştan vazgeçmek demekti. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki..!

Kulunu razı etmek için Yaratıcıyı üzecek değiliz!

Ben gidiyorum…

Benden önce giden arkadaşlarımın yanına, Rasulullah'ın yanına. Siz kalacaksınız. Kimin doğru olduğu benim gittiğim yerde çıkacak ortaya…

Ben gidiyorum…

Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah'tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim.

Ben gidiyorum…

İbret alın bu yolculuktan. Bir araya geldiklerinde sadece aynı anda ayaklarını yere vursalar dünyayı sallayacak kalabalıktaki sizler, kardeşlerim. Sizin gözünüzün önünde yürüyeceğim ipe. Korku görmeyeceksiniz. Endişe sezmeyeceksiniz. Öfkemi de beraberimde götüreceğim.

Ben gidiyorum…

Dilerim bu gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın. Mazlumlar için ayağa kalkmanın bir yolunu bulmanızı sağlasın. İpler adedince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar! Boşuna terk etmez canımız bedenimizi. Mükâfatını O'ndan biliriz. Kalanlara ibret olmadığı üzer bizi…

Size son sözlerim şudur;

“Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah'tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami'de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah'ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum. Eğer dünyada bir daha görüşemezsek, cennette görüşeceğimizi ümit ediyorum inşallah.”

Muti'ur-Rahman Nizami

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler