Türkçe Ezan, And ve Reşit Galip (2)

1933'te başlatılan “and” okutma uygulaması 2013'e kadar devam etmiş; ama metin birkaç kez değişime uğramıştır. Özellikle 1972'deki değişim ilginçtir. O zamana kadar “yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir” ifadesi “yurdumu, milletimi, canımdan çok sevmektir” şeklinde değiştirilmiştir.

“Türk milleti” kavramının bir etnisiteyi kastetmediği iddiasında bulunanların metnin ortaya çıkış dönemindeki ırkçı-kafatasçı zihniyetin ne olduğunu anlamadığını ya da bilerek gerçekleri gizlediğini düşünüyorum.

İlk metinde geçen “Budun” kelimesi şu anlama geliyor: Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu, kavim. Ve hala birileri insanların zekâsıyla alay edip bu metnin ırkçı olmadığını iddia edebiliyor.

Okul çocuklarına “ant” okutulması uygulamasının altında imzası olan Reşit Galib'in bununla yetinmediği başka uygulamalara da öncülük ettiği biliniyor.

“Türkçe Ezan” ve “Türkçe ibadet” konusunda da Reşit Galib'in ismi zikredilir.

Bazıları bu konunun daha Osmanlı döneminde 1878'de ölen Jöntürk'lerin önemli ismi Ali Suavi tarafından dile getirildiğini söyler. Evet, Ali Suavi bir Türkçüdür; ama savunduğu görüşün kaynağı fıkıhta Ebu Hanife'nin bazı içtihatlarına dayandığı için meselenin Reşid Galib zihniyetiyle pek alakası yoktur.

Bir de Ziya Gökalp meselesi var.

Diyarbakır/Çermik doğumlu olan ve 1924'te ölen Ziya Gökalp “Vatan” isimli şiirinde şunları yazmaktadır:

“Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar manasını namazdaki duânın...

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!”

Atatürk'ün, “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tır” dediği söylenir. Buna göre Atatürk'ü Türkçülük konusunda etkileyen Reşit Galip değil, tam tersine Reşit Galib'i etkileyen kişi Atatürk'tür.

Dedik ya, Ziya Gökalp'in ölüm tarihi 1924 iken, “Türkçe Ezan” genelgesinin tarihi 1932'dir.

“Türkçe Ezan” fikrinin ciddi olarak gündeme geldiği tarihler tam olarak şöyledir:

“Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelgesi ile ezan'ın Türkçe okunmasına karar verildi; ama bunun fiilen uygulanması genelgeden yaklaşık bir yıl öncedir. 1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde İsmet İnönü'nün başbakanlığı döneminde dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı'nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı.”

4 Şubat 1933'te buna uymayanların cezalandırılacağına dair bir genelge yayınlandı.

1941 yılında çıkarılan 4055 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'nun 526. maddesine bir fıkra eklenmiştir. Değişikliğe göre, Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler, üç aya kadar hapsedilecek ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ödeyeceklerdi. (ilginç bir ayrıntı olarak, F. Başkaya “Paradigmanın iflası” isimli kitabında o yıllarda Kürtçe konuşanlara her kelimeye karşılık 5 kuruş ceza kesildiğini söyler)

Haziran 1950'de dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın engelleme çabalarına rağmen Başbakan Adnan Menderes'in çabalarıyla Arapça ezan üzerindeki yasak kalkar. Yanlış anlamanın önüne geçmek için şunu da belirtelim: Demokrat Parti, “Türkçe ezan” saçmalığını kaldırmadı, ezanın asıl şekliyle okunmasının önündeki yasağı kaldırdı. (Kürtçe ile ilgili yasaklar ise resmi olarak ancak 1991'de Turgut Özal tarafından kaldırıldı.)

18 yıllık yasaktan sonra yaklaşık 70 yıldır Ezan-ı Muhammedi asli şekliyle okunuyor.

Bazıları Danıştay kararından sonra içlerindeki baskıcı faşist düşünceleri ortaya döktü ve “Türkçe ezan” özlemi içerisinde olduğunu söyledi.

Bir tanesi Reşit Galip'lerin yetişeceği eğitim kurumlarını hayal ettiğini söyledi.

Bir de şu var.

Dünya görüşünden dolayı Din-i Mübin İslam ile ibadetler ile bir yakınlığı olmayan tiplerin “Türkçe ezan, Türkçe ibadet” talepleri artık ciddi biçimde mide bulandırıyor.

Tabii tüm bunlar bir yana…

Böyle hastalıklı tiplerin böyle hayallere kapılmasına imkan veren bir siyasi ortam oluşturanların da yaptıklarını bir daha gözden geçirmeleri gerekir.

Yöneticilere tavsiyemiz şudur:

Eğer rahmetle anılmak istiyorsanız Kemalist despotizme tavizler vermek yerine Rabbinizi razı edecek ameller işlemeye gayret edin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.