Türkiye'de halk din odaklı yerine ırk odaklı ele alınmıştır

Türkiye'de halk din odaklı yerine ırk odaklı ele alınmıştır

Türkiye'nin Osmanlı'dan bu yana 240 yıllık batılılaşma sürecinde halkın tarih ve din odaklı olmaktan çıkarılıp ırk odaklı ele alındığına dikkat çeken Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Kürd meselesinin temelini bu yanlışın oluşturduğuna dikkat çekti.

Geçtiğimiz günlerde HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun yaptığı çağrıyla tekrar gündeme gelen Kürd meselesine ilişkin İLKHA'ya konuşan Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Şeyhanlıoğlu, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kürd sorunu ve milliyetçiliğinin 1789 yılındaki Fransız İhtilali'yle baş gösterdiğini belirten Şeyhanlıoğlu, Türkçülüğün Ahmet Rıza (Jön Türkler), Kürdcülüğün ise öncelikle Ziya Gökalp ondan sonra Abdullah Cevdet ve İshak Sukuti tarafından getirildiğini söyledi.

"İslamiyet ortak payda olmaktan çıkarılıyor"

Şeyhanlıoğlu, "1908 Darbesi tüm Müslümanlarda kırılma oldu ve bir çözelti oldu. Jön Türk iktidarı bir facia oldu. Abdülhamit’in düşürülmesi bir facia oldu. Pax-Ottomana olarak anılan Osmanlı Barışı bozuldu. Kurtuluş savaşında Kürdler İslam adına Türklerin yanında yer aldı. Mustafa Kemal’in hilafet-şeriat tespitlerinden tutun da Erzurum, Sivas kongresine kadar bu anlamda tamamen İslami bir havadaydı. Süreç 1923’ten itibaren Birinci Meclis'ten, birinci anayasadaki süreçten sonraki 1924’ten itibaren bozuluyor. Yani İslamiyet ortak payda olmaktan çıkarılıyor." ifadelerine yer verdi.

Lozan Antlaşmasındaki kimlik tanımında İslamiyet bir kriter olmaktan çok ümmeti de aşan bir kelime olarak kullanıldığına işaret eden Şeyhanlıoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes Türk’tür" ibaresine vurgu yapıldığını hatırlattı.

"İsmet İnönü ve CHP faktörünü ana aktör olarak görmek lazım"

Sadece Kürdlerin kimlik tanımına değil diğer ırklara da böyle bir muamele yapıldığına işaret eden Şeyhanlıoğlu, "1924’ten itibaren anayasanın laikleştirilmesinden sonra başka bir alana çekiliyor. ‘Türkiye Türklerindir’, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ gibi söylemler kullanılıyor. Hem halk nazarında hem devlet siyasetinde bir takım ırkçılığa sebebiyet veriyor. Tüm bunlarda İsmet İnönü ve CHP faktörünü ana aktör olarak görmek lazım. Zira bunları yapan CHP, ittihatçıların devamı olarak görülür. Bu süreç 1950’ye kadar devam eder. Ve artık merkezi, ulusal, üniter, salt ırkçı bir devlet söylemine sebebiyet veriyor. Dolayısıyla Kürd sorunu dediğimiz mesele bu zamandan itibaren tekrar masa üstüne çıkıyor."

Demokrat Partinin kapatılması sürecinde "1949’lar Olayı'nın yaşandığını ve bu olaylarda Kürd ağaları ve şeyhlerinin tutuklandığını dile getiren Şeyhanlıoğlu, 27 Mayıs Darbesi sürecinde de böyle bir süreç daha yaşandığını ifade etti.

"PKK/HDP ırkçı politikanın sonucunda ortaya çıkmıştır"

Şeyhanlıoğlu, "Zilan olayı, 33 kişinin öldürüldüğü Van olayı, Dersim ve Tunceli olayları… Bunlar CHP’nin icraatlarıdır. 70’li, 80’li yıllara gelindiği zaman süreç biraz daha bozuluyor. Jön Türklerden itibaren 12 Eylül 1980’lerde Kenan Evren’e kadar Kürdlere karşı uygulanan dışlayıcı politika sistematik bir süreçtir. Eti kemikten ayırma politikasıdır. Şeyh Said’in, İskilipli Atıf’ın ve Adnan Menderes’in idamı tüm bunlar Türk'ün Kürd'ü vurması değil; batılılaşma sürecinin sonucudur. Bu nedenle süreci şu şekilde okumak lazımdır. 240 yıllık batılılaşma sürecinde üzülerek söylüyorum, Türkiye’de halkı ‘tarih, gelenek, din’ odaklı olmaktan çıkarıp, ırk odaklı ele alma olmuştur. Bu nedenle siz ister PYD deyin, ister PKK deyin, ister HDP deyin, tüm bu oluşumlar ırkçı politikanın sonucunda ortaya çıkmıştır." diye konuştu.
 

"Bu bir Kürd sorunu değil vatan millet sorunudur"

"Ben çözüm sürecinde HDP/PKK’nin tek muhataba alınmasına karşıyım." diyen Şeyhanlıoğlu, şunları söyledi:

"Hatta buna çözüm süreci ismini vermek bile yanlıştır. Elinde silah olanların muhataba alınması bir yanlıştır. Bölgedeki tüm aktörleri ayırt etmeksizin bir komisyon oluşturarak Türkiye’nin tarihine ve geleneğine uygun olarak bu ülkenin evrensel standartlarda yeni bir ülke konumuna kavuşması için yapılmalıdır. Misalen HDP’yle masaya oturduğunuzda sınır çizemiyor. Peki, ne istiyor? Kürtçenin resmi dil olmasını istiyor. Aslında bu bir Kürd sorunu değil vatan millet sorunudur. Bu işin hal olması bir kesimi muhatap alarak değil bizzat devletin hal etmesiyle çözülür. Bu konuda muhataba alınacak akil insanlar ve kanaat önderleri var. Sadece HDP’nin muhataba alınması çok yanlış. Facia böyle yapılarak baştan başlamış oldu. Peki, yeni bir süreç başlatmaya gerek var mı? Hayır, asla gerek yok."

AK Parti önümüzdeki seçim sürecinden itibaren Kürd meselesine ilişkin çalışma başlatması gerektiğini vurgulayan Şeyhanlıoğlu, "AK Parti HÜDA PAR’ı kendine ittifak olarak alıp birlikte çalışmalı. Bölgedeki diğer kanaat önderleri ve aşiretlerle devlet-halk kaynaşması tarzında ilişki sürdürmeli ve böyle imkânlar da var. Dolayısıyla yeni bir süreç çok yanlış olur. Nerde hata yapıldı, derseniz fazla suskun kalmakla hata yapıldı. Yeni bir sürece, yeni bir programa gerek yok. Devlet üzerine düşeni yapar ve ırkçı politikayı terk eder devlet normalleşirse Süryani, Kürd ve diğer vatandaşların hakları kendilerine verilir ve kimsenin çatışmasına, kimsenin masa kurmasına gerek kalmaz." ifadelerini kullandı. (Emrah Deniz-İLKHA)


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.