Türkiye toplumun temel yapı taşı olan aileyi kaybetmekle karşı karşıya

Türkiye toplumun temel yapı taşı olan aileyi kaybetmekle karşı karşıya

​Türkiye Aile Meclisi, yürürlükte olan kanunlar imzalanan uluslararası sözleşmeler, uygulanan ulusal eylem planları değiştirilmediği takdirde; Türkiye'nin, toplumun temel yapı taşı olan aileyi kaybetmekle karşı karşıya olduğuna dikkat çekti.

Türkiye Aile Meclisi, ülke genelinde "Aileyi yıkan yasalar kalksın", "İstanbul Sözleşmesi iptal olsun", "6284 sayılı yasa kalksın", "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği insanlığa savaştır" temalı kitlesel basın açıklaması düzenledi.

Cuma namazı sonrası düzenlenen basın açıklamalarında yürürlükte olan kanunlar imzalanan uluslararası sözleşmeler, uygulanan ulusal eylem planları değiştirilmediği takdirde; Türkiye'nin, toplumun temel yapı taşı olan aileyi kaybetmekle karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi.

Antalya'nın Alanya ilçesinde düzenlenen basın açıklamasını Türkiye Aile Meclisi Alanya Temsilcisi Mücahid Mecek okudu.

31 Mart 2019 tarihli mahalli seçimlere az bir süre kaldığını belirten Mecek, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de sivil toplumun taleplerini/şartlarını siyasi topluma iletme görevinin; STK'lara, DKÖ'lere, kanaat önderlerine, âlimlere, aydın, entelektüel, akademisyen, muallim, imam, muhtar, esnaf, iş insanı, aktivist, gazeteci ve yazarlara yani önderlere düştüğünü belirtti.

Türkiye'de aile kurumunu S.O.S sinyalini verdiğini belirten Mecek, siyasilerin ve liderlerin, aileyi çözülme/bitme noktasına getiren politikalara son verilmesi için çağrıda bulunulmasının kritik bir önem taşıdığını ifade etti.

Mecek, "Böylesi bir çağrıda bulunmak, tarihi bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirmediğimiz takdirde, çoluk çocuğumuza/gelecek nesillere söyleyecek hiçbir mazeretimiz kalmayacaktır." dedi.

"Ailenin çözülmesi/boşanmaların artması sebebiyle Türkiye'nin yaşadığı ahlâki kriz dramatik boyutlardadır"

"Bugün yürürlükte olan kanunlar imzalanan uluslararası sözleşmeler, uygulanan ulusal eylem planları değiştirilmediği takdirde; Türkiye, toplumun temel yapı taşı olan ailesini kaybedecektir." ifadesine dikkat çeken Mecek, şunları söyledi:

"Bunun yaratacağı faciaları anlatmak kapsamlı bir kitabın konusu olacak kadar derin ve büyüktür. Kaldı ki, şu anda aile müessesesine yapılan emperyalist/sömürü kaynaklı operasyonlar sebebiyle bu aile kurumu zaten uçurumun eşiğine gelmiş durumdadır Ailenin çözülmesi/boşanmaların artması sebebiyle Türkiye'nin yaşadığı ahlâki kriz dramatik boyutlardadır. Eğer, 'Reis' Receb Tayyîb Erdoğan ve emrindeki yetkililer bu felakete son verecek önlemleri almazlar ise millet de aile felaketlerine dur diyemez ise, açıkça söylüyoruz ki, Türkiye 'yumuşak terörün' pençelerinde can çekişecek ve eski Türkiye'yi mumla arar hale gelecektir. Bir felaket senaryosu çizmiyoruz. Olan, olmaya devam eden ve bundan sonra çok trajik hale gelecek olan bir süreçten bahsediyoruz."

Türkiye'de son 15 yılda, 9 milyon 620 bin çift evlendiğini, 1 milyon 789 bin 440 çiftin ise boşandığını aktaran Mecek,  son yıllar dikkate alındığında bugün her 5 evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığını hatırlattı.

"İstismar etme ve istismar görme yaşı hızla düşmektedir"

Çocukların aile ortamından uzak bir şekilde büyümekte olduğunu belirten Mecek, "Bilgisayar, televizyon, akıllı telefon, tabletler, kültür-sanat ürünleri ve online oyunlardan gelen milyonlarca erotik materyalin karşısında savunmasız bulunmaktadır. Ünlü Psikolog Philip Zimbardo bugün itibariyle internette 246 milyon porno site olduğunu söylemektedir. Bunun sonucu olarak cinsellik yaşı, uyuşturucu kullanma yaşı, şiddet uygulama/görme yaşı ve istismar etme ve istismar görme yaşı hızla düşmektedir." İfadelerini kullandı.

"Kendini 'muhafazakâr-dindar' olarak tanımlayan bir parti, aileyi yok edecek feminist politikalar yürütmektedir"

Mecek, "Dünyanın her yerinde yapılan araştırmaların ortaya koyduğu gerçek şudur: Boşanmaların arttığı, ailenin çözüldüğü bir ülkede adli suçlar ve psikolojik sorunlar kaçınılmaz olarak artmaktadır. Francis Fukuyama (2009) aile kurumunun çözülmesiyle suç oranlarındaki artış arasındaki ilişkiyi gösteren bol miktarda kanıt olduğunu söylemektedir. Bu tablonun oluşmasının şüphesiz pek çok sebebi vardır. Ancak bu sebeplerin başında hükümetin uyguladığı toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları gelmektedir. Bu politikalar doğrultusunda imzalanan İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmeye dayanarak çıkarılan 6284 sayılı kanun Türkiye'de aile kurumunu bitirme; çocuklarımızı haz piyasasının sermayesi haline getirme, kadınlarımızı ve erkeklerimizi birbirine düşman etme hedefini gütmektedir. Sözleşmenin imzalandığı 2011 ve kanunun çıkarıldığı 2012 tarihinden itibaren sözünü ettiğimiz trajik tablonun ivmesi artmıştır. Bugün ülkemizdeki aile ve kadın politikaları bir grup feministin eline bırakılmış durumdadır. Bu duruma ilk itiraz etmesi gereken, kendisini 'muhafazakâr-dindar' olarak tanımlayan siyasetçi ve çevreler olmalıdır. Hâlbuki dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir biçimde kendini 'muhafazakâr-dindar' olarak tanımlayan bir parti, aileyi yok edecek feminist politikalar yürütmektedir. Buna da bugüne kadar birkaç küçük grup ve kişi hariç hiçbir itiraz gelmemektedir." diye konuştu.

Türkiye'nin, Batı'nın bütün kültürel/bilimsel operasyonlarına açık bir ülke olduğunu söyleyen Mecek, dahası, çok az bir kesim hariç Türkiye'de siyasal ve kültürel elitin hemen hiç bir gelişmeyle yeterince ilgilenmemekte, bu operasyonlara karşı halkı bilgilendirmemekte, bu operasyonlara karşı direnmemekte olduğunu, cemaatlerin ve 'hocaefendilerin' durumunun ise çok daha vahim olduğunu savundu.

"Cinsiyet eşitliği gibi kavramlara dayanan hukuk eliyle ülke insanı formatlanmaktadır"

Mecek, "Özellikle, kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları, hayvan hakları, cinsiyet eşitliği gibi kavramlara dayanan hukuk eliyle ülke insanı formatlanmaktadır. Tanzimat ve Islahat Fermanı'yla başlayan hukuki metinlerle Türkiye'yi dizayn etme süreci bugün TMK ve TCK'daki değişiklikler, İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun, Hayvanları Koruma Kanunu, Cinsel İstismar Yasa Tasarısı gibi hukuki metinlerle devam ediyor." dedi.

Mecek, bu kanunlar ve sözleşmeler sonucunda Türkiye'nin geldiği durumunun şu maddelerle özetlenebileceğini söyledi.

"6284 Sayılı Kanun tamamen ailenin yok edilmesi amacına yönelik hazırlanmıştır"

"1. Aile dağıtılıyor. Kadın kocasından, koca çocuğundan ayrıştırılıyor. Kısa bir süre sonra çocuk da annesinden ayrıştırılacaktır. Aile kamu denetimine açıldığı gibi, çocuğun kamulaştırılması da söz konusu olacaktır. 6284 Sayılı Kanun tamamen ailenin yok edilmesi amacına yönelik hazırlanmıştır. 

2. İnsan ve hayvanın ontolojik olarak eşitlendiği bir düzen kuruluyor.

3. Cinsellik yaşı düşüyor ve çocuklar LGBT kurumlar tarafından 'ayrımcılık yapmama, nefret söylemine karşı bilinçlendirme, toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilgilendirme' bahanesiyle eşcinselleştiriliyor.

4. Ülkemizde çocuklar manken olarak kullanılıyor ve çocuk mankenlerin kullanıldığı defileler yapılıyor.

5. Eşcinsellik, Anayasanın da üstünde yer alan uluslararası sözleşmelerle legal güvence altına alındı. 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi'nin 4. maddesi bu güvenceyi vermektedir.

"Kadının beyanının esas alınması, pek çok kocanın iftiraya uğramasına da sebep oluyor"

6. 6284 Sayılı Kanun kadının kocası hakkındaki şikayetini 'delilsiz, belgesiz' doğru kabul etmektedir. Kanun bu yönüyle hukukun evrensel ilkesi olan 'masumiyet karinesini' hiçe saymaktadır. Bunun sonucunda her yıl yaklaşık 120-130 bin baba evinden uzaklaştırılmaktadır. İlginç olan şey, kadın şikayetinden vazgeçse bile devlet arabulucu bile kabul etmemekte, süreç kamu davasına dönüştürülmektedir. Kadının beyanının esas alınması, pek çok kocanın iftiraya uğramasına da sebep oluyor.

"Genç evlilik mağdurlarının 9 bin çocuğu yetim"

7. TCK'da 2004'te yapılan değişikliklerle, TCK'dan 'edeb', 'ahlak', 'ırz', 'namus' gibi kavramlar çıkarılmış ve asıl önemlisi 'evlilik içi tecavüz' kavramı getirilmiştir. Bunun sonucunda genç yaşta evlenen babalar devlet tarafından tecavüz suçuyla tutuklanmakta ve 10-15 yıl gibi cezalara çarptırılmaktadır. Dahası, bu kişiler gerçek tecavüzcülerle aynı koğuşa konulmaktadır. Adalet Bakanlığı'ndan elde edilen bilgilere göre 4 bin kocanın 'karısına tecavüz' suçundan hükümlü bulunduğu belirtilmektedir. Bu rakamın çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu genç evlilik mağdurlarının 9 bin çocuğu yetim!

8. 1988 yılında yapılan bir değişiklikle 'süresiz nafaka' uygulaması getirildi. Buna göre koca eşiyle bir gün bile evli kalsa ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalıyor. İnsanlık suçu çocuk haczi zulmü var.

9. 2015 yılında üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dersi zorunlu hale getirildi.

10. Milli Eğitim Bakanlığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği'ne uyumlu bir şekilde yeniden yapılandırılmaya başlandı. Ders kitapları elden geçirildi. Milli Eğitim Bakanlığı, 2016 yılında, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul Standartları El Kitabı'nı yayınladı.

11. 2009 yılında Adalet Bakanlığı ile imzalanan protokolle 326 Aile Mahkemesi Hakimi ve Cumhuriyet Savcısına toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmiştir.  2010 yılında Diyanet'ten Sorumlu Devlet Bakanlığı ile imzalanan protokolle 17 bin din görevlisine toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmiş, 100 bin diyanet personeline de bu eğitimin verilmesi planlanmıştır. Bunun dışında 2006 yılında 71 bin polise eğitim verilmiştir.

"Cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim vb. eğitimler verilmiş ve verilmeye devam etmektedir"

12. AB tarafından fonlanan dernekler tarafından Türkiye'nin dört bir yanında yüzbinlerce kişiye toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim vb. eğitimler verilmiş ve verilmeye devam etmektedir.

13. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşcinsellik konusunda AK Parti, MHP, CHP ve HDP arasında bir farklılık görünmemektedir. Bu konular, ilginç bir şekilde, Meclis'te hiç tartışma konusu olmamaktadır."

Türkiye'nin bugün itibariyle Harari'nin deyimiyle "biyolojik hackleme"nin hedefinde olan bir ülke olduğunu söyleyen Mecek, daha radikal değişimler için Türkiye'de gerekli olan hukuki yapı ve kültürel temelin oluşturulduğunu belirtti.

"Meclis'teki partilerin hiçbiri, manevi değerlere dayanan hiçbir uygulamayı hayata geçirmeye cesaret edemiyor"

Mecek, "Türkiye'de kısa süreli ranta konsantre olmuş politik düzey, insanın yeniden biçimlendirildiği bu yeni sürece yataklık yapmaktan başka bir şey yapmıyor. Meclis'teki partilerin hiçbiri, milli ya da manevi değerlere dayanan hiç bir uygulamayı hayata geçirmeye cesaret edemiyor. Bu konuda atılacak en küçük adım, 'özgürlük', 'homofobi', 'ayrımcılık' gibi sopalarla etkisiz hale getiriliyor. AK Parti'nin oportünist tutumu, yukarıda saydığımız bütün gelişmelere hem siyasi/hukuki meşruiyet kazandırıyor, hem de dindar muhafaza/kâr kitlenin eleştiri/tepki kabiliyeti öldürülüyor. Önce Aile Platformu'nun Önce Aileyi Koru deklerasyonuna imza verenler olarak acil ve öncelikli taleblerimiz; 'Aileyi yok etme!' küresel savaşına karşı başta siyasiler ve hemen sonrasında ise, aydınlar, alimler, STK'lar ve bütün bir millet  olarak hepimiz sorumluyuz." şeklinde konuştu

"Türkiye AB üyeliği sevdasından vazgeçmelidir"

Türkiye için işlemeye devam eden felaket tablosunun durdurulması için güçlü bir iradeye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Mecek, şu öneri ve taleplerde bulundu:

"Türkiye AB üyeliği sevdasından vazgeçmelidir. Uyum yasaları adı altında Türkiye halkının Batılı modelde yeniden inşa edilmesi açık bir ihanettir. 'AB uyum süreci' temelinde imzalanmış, özellikle insana, topluma kültüre aykırı ve fıtrata aykırı başta  toplumsal cinsiyet eşitliği olmak üzere Aileyi yıkan bütün yasalar ve sözleşmeler acilen feshedilmelidir. CEDAW, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı kanun iptal edilmelidir.

"Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu suç olmalıdır"

İnsanlık ayıbı Çocuk Haczi ve süresiz nafaka çözülecek sözünden 200 gün geçti hâlâ zulüm kalkmadı.  Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu (EYS) suç olmalıdır. Velayet babaya verilmeli, olmazsa velayet ortak adil eşit olmalıdır. Nafaka ve mal rejimi kalkmalı veya süreli hale olmalıdır ve hiçbir taraf mağdur edilmemedir.

"Eğitim Batılı kültürel kalıpların dayatmasından kurtulmalıdır"

Üniversitelerdeki ve tüm okullardaki kurslardaki eğitim Batılı kültürel kalıpların dayatmasından kurtulmalıdır. Özellikle sosyal bilimler, bu bağlamda çok ciddi bir filtreden geçirilmelidir. RTÜK, BTK, İçişleri, adalet ve ticaret bakanlıkları vb. kurumlar ahlaksızlık reklamlarına ceza vermelidir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları, hayvan hakları gibi adlar altında yapılanan kurumlar takip altına alınmalı, yurt dışı bağlantıları araştırılmalıdır.

"LGBT vb tüm örgütler acilen kapatılmalıdır"

İnsanlık ve aile düşmanı ahlaksız LGBT vb tüm örgütler acilen kapatılmalıdır. Bu kurumların pedofilik eylemlerle cinayetlerle ilişkileri incelenmelidir.

"Anayasalar, kanunlar Allah'ın sünnetine aykırı olursa zulümlerden kurtulamayız"

Türkiye'de siyasal partiler, STK'lar, cemaatler en azından Batı tahakkümünden kurtulmak gibi ortak bir payda üzerinde hareket etmelidir. İçerideki hiç bir tartışmanın bundan daha hayati olmadığına ilişkin toplumsal bir bilinç var edilmelidir. Bu adımları atarken karşılaşacağımız hiçbir bedelden çekinmemeliyiz. Zira baskılardan vb. cahiliyye kanunlarından korkmanın bedeli, benliğini/kimliğini ailesini/vatanını tamamen kaybetmektir ve Batı tarafından hacklenmek olacaktır. Ailesini koruyamayan vatanını nasıl koruyacak... Zulme karşı sessizlik ve üç maymunluk ateştir ve helâk sebebidir. O Ateş bizi âilemizi, ülkemizi geleceğimizi tüm insanlığı yakar. Anayasalar, kanunlar Allah'ın sünnetine aykırı olursa zulümlerden kurtulamayız."

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler