Yasin Börü ve Adalet

6-8 Ekim 2014'te Kobani bahanesiyle HDP Eş Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş'ın çağrısıyla ayak takımı sokaklara döküldü. 3 günde 52 kişi en vahşi yöntemlerle katledildiler.

6-8 Ekim olayları Türkiye tarihinde işlenen en barbar vahşetlerden biridir. Van, Kızıltepe, Diyarbakır başta olmak üzere Doğu, Güneydoğu bölgelerini saran bu serhıldan(!) kalkışması, Türkiye tarihine bir kara leke olarak geçmiştir. Katledilen 52 kişi arasında Yasin Börü ve arkadaşları sembol olmuştur.

Yasin Börü ve arkadaşlarının 10. Duruşması Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapıldı. 28 Aralık 2016'ya ertelenen duruşmayı Siyasi Partiler, STK temsilcileri ve kamuoyu dikkatlice takip ediyor. Bu davaya başta İslami kesimler olmak üzere vicdan sahibi tüm insanlar sahip çıkıp, daha yakından takip etmelidirler. Çünkü bu dava; Vandalizm'e karşı mazlumların davasıdır, müstekbirlere karşı mustazafların davasıdır ve karanlığa karşı aydınlığın davasıdır. Ayrıca Arakan'daki Budist çetelerini aratmayan bu Vandallar sadece Yasin'i değil insanlığı katlettiler, sadece Amed sokaklarını değil insanlığın vicdanını zedelediler.

6-8 Ekim olayları kesinlikle örgütlü ve organizeli olarak yapılmıştır. Vahşetlerin yapıldığı birkaç gün öncesine gidelim. 21 Eylül 2014'te DBP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt şu açıklamaları yaptı; ‘'Diyarbakır'da 400 dernek İŞİD'e destek veriyor.'' Aynı gün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Fırat Anlı ‘'Halkımız tarih yazıyor, 50 yıl sonra torunlarımız Amed direnişini konuşacak'' şeklinde açıklamalarda bulundu. Olayların hemen öncesinde HDP'nin MYK toplantısından sonra şu mesaj yayınlandı ‘'Halkımızı sokaklara davet ediyoruz''… 

Yapılan bu örgütlü ve organizeli kalkışmaya karşı mülki amirler de bilinçli olarak olaylara müdahale etmeyip meydanları çakal sürülerine terk ettiler. Kimileri ‘'Olaylar hakkında detaylı bilgilere sahip olmadığımdan zamanında müdahale etmedim'' bahanesini öne sürerken, kimileri de ‘'Polisleri olay yerine gönderseydim şehit verirdik''…  Şeklinde akıllara ziyan açıklamalarda bulundular. 

Ülkede kaos çıkararak onlarca masum Müslümanı katledip, yüzlercesini de yaralayan bu şer şebekesi, resmen bir serhıldan provası yaptılar. Bu provaya karşı sadece birkaç tetikçiyi yargılamak en basit haliyle adaletsizliğin ta kendisidir. Bu katliamları yapmak için çağrıda bulunanlar, yaşanan vahşetlere karşı seyirci kalan Emniyet ve askeri yetkililer, ilgili yerlerin mülki amirlerinin hepsi yargı önünde hesap vermelidirler. Yoksa 10-15 tetikçiyi yargılamak pek bir şey ifade etmez. Kaldı ki azmettiriciler ve çözüm süreci safsatasıyla olaylara müdahale etmeyen mülki amirler zaten kamuoyu vicdanında mahkûm olmuşlar. Yargıya düşen ise kamuoyu vicdanında oluşan bu mahkûmiyeti onaylamaktır. Bunun için de hukuk profesörü olmaya gerek yok, zaten her şey delilleriyle göz önündedir.

Bu kadar organizeli yapılan bu olayların tüm müsebbipleri ve bu olaylara müdahale etmeyen ilgili yetkilileri yargılamadan mahkemeden bir karar çıkarsa, kamu vicdanında ciddi hayal kırıklığı olur. Netice itibari ile Türkiye bu tarihi dava için ‘'Adil bir yargılama'' istiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.