Yüz verirsen

28 Şubat davası skandal bir kararla sonuçlandı.

“Skandal” diyoruz çünkü sadece 21 kişi suçlu bulundu, suçlu bulunanlara “müebbet” ceza verildi; ama kimse tutuklanmadı.

28 Şubat mağduru onca hasta ve yaşlı kişi halen zindanda iken “darbeciler” için “hasta ve yaşlıdırlar” gerekçesi ile tutuklama kararı vermemek skandaldan öte toplum değerleri ve zekâsıyla alay etmektir.

Mağdurların bir kısmı hükümetten bir işaret gelmediği için yeterince seslerini bile yükseltemediler. Bundan dolayı da “darbeciler” “mağdur edebiyatı”na başladılar.

Müebbet ceza alanlardan dönemin Genelkurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı, adli kontrol kararına itiraz etmiş.

Tabii sen tutuklayamayınca o “ayda bir imza”ya da itiraz eder.

Doğu Perinçek “Erdoğan'ın gücü komutanları tutuklamaya yetmedi” demiş.

Doğrusu bu çok da mantıklı gelmiyor. Kimi “dengeler” ve ittifaklar gözetilerek bazı kararlar verilmiş olabilir; ama Perinçek'in dediği gibi olsaydı çoktan yeni bir darbe teşebbüsü söz konusu olurdu.

Dediğimiz gibi mesele mevcut şartlardaki “dengeler” ile alakalı; ama görünen o ki, “birileri bundan faydalanmaya çalışıyor.

Adamlara hem müebbet verip hem de serbest bırakırsan…

Yani adamlara yüz verirsen elbette ki astarı da isterler…

ERKEN SEÇİM HARAKİRİ

“Bu ne biçim başlık” diyebilirsiniz; ama bir dakika bekleyin.

“Erken seçim” MHP genel başkanı Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirildi ve bir anda ortalığı karıştırdı.

Erdoğan'ın bilgisi dahilinde olduğu da söylendi, Erdoğan'ın bunu duyduğunda üzüldüğü de…

CHP “hodri meydan” dedi, Akşener cephesi “Bu hamle bize karşı” dedi, Saadet “Hayırlı işlerde acele edilmesi” gerektiğinden söz etti.

HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu'nun bir ay öncesinden “erken seçim” ihtimalini gündeme getirmesi ise siyasi anlamda feraset sahibi olmanın göstergesidir.

Gelelim meselenin “harakiri” kısmına…

Harakiri, biliyorsunuz, Japonlarda daha çok gururlu insanların bir başarısızlık karşısında başvurdukları bir “intihar yöntemi”dir.

Bizde siyasi bir anlamı vardır ve yaptığın yanlışın bedelini ödeme anlamında kullanılır. Argodaki “kendi ayağına sıkmak” ifadesi yerine kullanılır.

Yine biliyorsunuz “Erken seçim” çağrısında bulunan Devlet Bahçeli'nin daha önce de -bundan yaklaşık 16 yıl öncesinde- bir erken seçim çağrısı olmuştu ve neticesi bazıları için tam bir hüsrandı.

2002 seçimlerinden söz ediyorum.

MHP'nin çağrısı ve talebiyle “erken seçim”e gidilmişti ve neticede iktidardaki üç parti de baraj altında kalmıştı.

Bu üç partinin içinde MHP de vardı.

İşte bu yüzden “harakiri” ifadesini kullandım.

ERGEN TRİPLERİ

Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron bu aralar çok konuşuyor.

Hemen her seferinde de sözlerini ya geri alıyor ya da “ben öyle demek istemedim” anlamına gelen bir şeyler geveliyor.

Suriye'deki “boş askeri üsler”e yapılan saldırının içinde olmak öyle bir özgüven vermiş olmalı ki, bir “Terörle mücadele” diyor, bir “Rusya ile Türkiye'nin arasını açtık” diyor, bir “bölgenin etkin gücüyüz” türünden şeyler söylüyor.

Geçenlerde gazetecilerle “içkili” bir toplantı yapmış ve yine garip laflar etmiş.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e “eşit” olduğunu belirten Macron, Suriye'yi vurmakla bu meselenin bir parçası olduğunu göstermiş olduğunu da belirtmiş.

“Neden Trump değil de Putin örneğini vermiş?” diye sormuyoruz tabii. Dedik ya toplantı “içkili” diye…

Erdoğan'dan ikide bir azar işiten Macron, sanırım alkolün etkisiyle hayalinde erişmek istediği yeri yani Putin ile eşit olmayı dile getirmiş.

Eğer öyle değilse…

Eğer öyle değilse, bence Macron'un bu çıkışlarına sadece “ergen tripleri” diye bakmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.