Yüzümüze gülen cellatlarımız

2000'li yıllarda cezaevinde iken mahkemeden gelen arkadaşlara mahkemenin sonuç ve seyrini merakla sorardık.  Sorduğumuz ortak sorulardan bir tanesi de mahkeme başkan ve heyetinin tavırları idi. Yüzleri ve mimikleri nasıldı, sert ve haşin mi, yoksa güleç ve sempatik miydi? Soru sorarken tavırları nasıldı, düşmanca mıydı, yeterince konuşma ve savunma hakkını veriyor muydu, söylenenleri dosyaya yazdırıyor muydu… gibi soruları uzun uzun sorardık. Kendimizce heyetin bu tavırlarından verecekleri kararı ve niyetlerini kestirebilmekti. Sert ve haşin, düşmanca davranıyorsa olumsuz; güleç yüzle ve doğal bir ses tonuyla soru soruyorlarsa olumlu diye kanaat ederdik. Yıllarca süren davaların kararları verilirken,  bu tavırların hiçbir öneminin olmadığını gördük. Yumuşak ve olumlu davranan başkanların yüzümüze gülerek idam kararlarını okumalarıyla hakikatle karşılaştık.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amerika'ya giderek Trump ile görüştü. Ziyaretin içerik ve sonuçlarından ziyade ayrıntılar ve magazin haberciliği ön plana çıktı. Trump'ın yüz ifadesi ve mimikleri nasıldı, Erdoğan'ın elini şöyle sıktı, Erdoğan'ı kapıda karşıladı, arabaya kadar uğurladı, hiçbir lidere göstermediği ihtiram ve misafirperverliği Erdoğan'a gösterdi, Türkiye'yi çok övdü… gibi tartışmalar aldı başını gitti.

Trump, Amerika'nın ümmet genelindeki emperyalist politikalarından ve Türkiye aleyhine olan politikalarına devam mı edecek, yoksa vaz mı geçecek? Siyonistlere vermiş olduğu sınırsız destek için ne söylüyor, işgal altındaki Kudüs'ü siyonizmin başkenti olarak mı görüyor, pentagon ve CIA'nın ümmet coğrafyasındaki kirli operasyonlarına dur diyecek mi?

Suudi Arabistan'a ne diye gidiyor? Müttefik ve NATO'yla aynı paktta olmasına rağmen Türkiye'ye parayla vermediği silahların daha gelişmişini ne diye Körfez ülkelerine satıyor? Suudi ve küçücük körfez ülkelerinin ihtiyaçları olmadığı halde kime karşı devasa şekilde silahlandırıyor? Dünyada bunca aç ve fakir Müslüman olmasına rağmen ümmetin malı olan yüz milyarlarca dolar ne diye Amerikan silah şirketlerinin kasasına akıtılıyor? Kurulacak ortak ordunun emir komuta zinciri kimin elinde olacak, bu ordu Müslümanlara karşı mı yoksa düşmanlarına karşı mı savaşacak… Bizim için esas önemli olan, konuşulması ve tartışılması gereken konular bunlardır.

Amerikan sistemi, sömürü ve zulüm sistemidir. Başkanından memuruna, erinden generaline, sanatçısından sporcusuna, askerinden siviline, ekonomistinden siyasetçisine kadar tüm şahıs ve kurumları bu sistemin ürünü ve parçasıdır. Doğan her fert, bu sistemin ihtiyaçlarını karşılamak ve amaçlarını yerine getirmek üzere eğitim alır, bu hedeflere göre şekillenir ve bu doğrultuda hareket eder.  Bu sistemde yetişen ve çıkan kim olursa olsun zihin dünyası ve yapacakları bellidir. Hangi başkan gelirse gelsin, ister siyah ister beyaz, ister hüseyin ister john, ister asker ister sivil, ister bize tokat atsın ister gözyaşımızı silsin, ister YPG'ye destek versin ister vermesin… hiç fark etmez. Obama gibi, Trump gibi yapacakları bellidir.

Çare; mehdi ve kurtarıcılarımızı kendi içimizden çıkartmak ve toplumumuzu kendi reçetelerimize göre yetiştirmekten geçer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.