Zihinlerimizi işgalden kurtaralım

İşgaller, yenilgi psikolojisi ve köklerinden kopuş büyük bir tahribata neden oldu İslam dünyasında.

Vasat olanın sesi kısılınca aşırılıklar “asıl” imiş gibi çıktı, yansıdı/yansıtıldı.

Bize aitmiş gibi gösterilen; ama emperyalist merkezlerde hazırlanmış fikirlerle zihinlerimiz işgal edildi.

Köksüz, geleneksiz, birikimsiz bir tepkiselliğe teslim olduk.

Silkinmemiz lazım.

Yeniden bir medeniyet projesine ihtiyacımız var.

Kapsamlı, kompleksten uzak, tarih ve kültürü kutsamadan önemseyen, inanç değerlerine bağlı bir medeniyet projesi…

İyi niyetle, tarihimizin satır aralarında dolaştığımızda kolaylıkla bulabileceğimiz bir proje…

Vahyin azametini taşıyan, Aziz Peygamberin elinin değdiği kutlu bir medeniyet…

Egolarımız, komplekslerden kaynaklı devşirme fikirlerimiz, akideleştirdiğimiz kanaatlerimiz ile üzerini örtsek de ihtişamından bir şey kaybetmemiş olan bir medeniyet…

Önce şuradan başlayabiliriz.

Mekke'den Medine'ye hicret edip “Yeni bir medeniyet” inşa etmeye başladığımızda ilk işimiz kardeşliği tesis etmek olmuştu.

Arı, duru, ön şartsız bir kardeşlik…

Ne etnik bir kimlik tarafından sürekli dövülen, ne sübjektif tarih yorumlarından oluşturulmuş yargılar tarafından boyanan bir kardeşlik.

Habil ile Kabil kardeşliği değil Ensar ile Muhacir kardeşliği…

Sonra düşmanlarımızı belirleyelim yeniden.

Bulunduğumuz puslu ortamda farklı görünenler, kirli gözlüklerimizle, küresel emperyalizmin algı bombardımanlarının etkisiyle gördüklerimiz değil…

Zulmedenleri, “idareyi ele aldıklarında ekini ve nesli tahrip edenleri”, kitle imha silahlarıyla dünyayı yaşanmaz kılanları, ifsad etmelerine rağmen “biz ıslah edicileriz” diyen insi şeytanları, tahribatçıları, tahrifatçıları, modern köle tüccarlarını…

Kısaca fıtrata düşman, çevreye düşman, insana düşman tüm zalimleri belirleyelim yeniden.

Algılarla oluşturulmuş öfke ve sevgilerimize bir format atalım.

“Eskiden” olduğu gibi…

“Nefret ettirmeyi değil müjdelemeyi”, imhayı değil inşayı öncelikli gündemimiz olarak belirleyelim.

Sosyal yaşantımızın merkezine süs ve şatafat yarışını değil infakı, diğergamlığı, paylaşmayı, dünya çıkarını değil ahiret mükâfatını koyalım.

Eğitim programımız kariyer odaklı değil edep ve ahlak temelli, insanlara faydalı olma, çevreyle barışık olma esaslı olsun. İlmin “terbiye olmamış kalbe girdiğinde fitneye sebep olacağını” unutmayalım.

Ticaretimizi, yalandan, aldatmadan, kapitalist dünyanın doğrularından arındıralım. Parayı yönetmek ile paranın yönetimi altına girmenin ne anlama geldiğini ve ahirete yapılan yatırımın mahiyetini iyi öğrenelim.

Kapitalizmi, emek sömürüsünü, modern köleliği eleştirirken imkânlarımız ölçüsünde emeğe saygı duyup duymadığımızı yeniden değerlendirelim. Değerlerimizi ve eylemlerimizi piyasa şartlarının mı, yoksa ilke ve esaslarımızın mı belirlediğini yeniden tespit edip ona göre “yeni bir eylem planı” belirleyelim.

Şehirlerimizin temiz olması için çevrenin tutumuna değil de medeniyetimizin esaslarına bakarak fert fert sorumluluk almanın bilincine varalım. Temizliği sadece çer-çöpe karşı değil ahlak dışı tüm görüntü ve sözlere şamil kılmak gerektiğini unutmayalım. Ama bu arada “sabır ve hikmetli davranış”ın ne anlama geldiği konusunda biraz kafa yoralım.

Daha çok şey anlatılabilir; ama biz burada şimdilik bunlarla yetinelim.

“Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır”

Bir adım, bir başlangıç, bir bismillah…

Önce zihinlerimizi işgalden kurtaralım sonra Rabbim yollar açar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.