Ziraat çiftliği

ZİRAAT ÇİFTLİĞİ

Futbol kulüpleri arkalarındaki taraftar desteğini göz önünde bulundurarak paralar savursun, işe yaramaz, hiçbir başarı getirmez oyuncular alsın, zarar etsin ve borçlansın sonra da devreye devlet bankası olan Ziraat girsin ve yükün altına yatsın.

Kredi kartı kullanıcıları har vurup harman savursun, israfta zirveyi yakalasın, borç altına girsin ve faiz yükü artmaya başlasın “Kendim ettim kendim buldum türküsü yerine “Mağdurum da mağdurum” sloganına yapışsın sonra da devreye devlet bankası Ziraat girip sorun çözmeye hazır olduğunu söylesin.

Tamam, “Ziraat” demek toprağı işlemek, verimli bitkiler yetiştirmek için çalışma yapmak anlamına geliyor da hükümet popülist politikaları için Ziraatı “çiftlik” olarak kullanmaktan vazgeçsin.

RUTKAY AZİZ, MOZART, FAŞİST…

Garip polemikler yaşanıyor son günlerde.

Yılmaz Özdil diye bir gazeteci çıkıp cumhurbaşkanının bira içmesi durumunda çok şeyin değişeceğini söylerken, Rutkay Aziz adında solcu bir oyuncu, Mozart dinlemesinin cumhurbaşkanına iyi geleceğini iddia etti.

Cumhurbaşkanının tepkisi sert oldu: "Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanı'nı bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır"

Rutkay Aziz de cevap verdi: "Faşizmin ne olduğu o zaman tam bilinemiyor. Ben mi faşist oluyorum bu durumda Mozart mı oluyor faşist? Böyle bir durum varsa ben insanlık adına Mozart'ı korumaktan yanayım."

Önce şunu belirteyim.

Talepler de tepkiler de cevaplar da sorunlu.

Bira içmeyi önermek, karşı tarafın değerlerine saygısız ve kaba bir tekebbür ifadesidir.

Mozart üzerinden karşıdakini aşağılamaya çalışmak mide bulandırıcı bir elitizmi gösteriyor.

Ama bu arada bu dönemde kimse kimseyi ne bira içmeye ne de Mozart dinlemeye zorlamış. Tamam ortada bir zorlama yoksa da bu pasif faşizmin bir göstergesidir; ama cumhurbaşkanı üzerinde nasıl bir baskı hissediyor doğrusu anlayamadık.

Gelelim Rutkay Aziz'in cevabına…

Siz bir şey anladınız mı?

Cumhurbaşkanının açıklamasında Mozart'a yönelik bir tepki yok ki!

Adam insanlık adına Mozart'ı koruyacakmış!

Peh!

Bilmeyen de 1934'te Kemalist baskının zirve yaptığı dönemde radyolarda “Halk Müziği”nin yasaklanması gibi Mozart'a da bir yasak getirilmiş de Rutkay Efendi insanlık namına Mozart'ı savunuyor sanacak!

Aslında size bir şey söyleyeyim mi? Gelen tepkinin şiddetinden dolayı Rutkay Aziz de ne dediğini bilmiyor.

ESKİDEN ATATÜRK, ŞİMDİ VATAN MİLLET

İnternetten tanıştığı bir kadın ile bindikleri takside 'fazla gelen hesap nedeniyle' tartıştığı ve sonrasında genç kadını darp ettiği iddia edilen Şarkıcı Yusuf Güney, "Ahmet Kural'la birlikte fotoğraflarım paylaşılıyor. Vatanını, milletini, polisini, askerini, kadını, hayvanı seven biriyim. Böyle bir şey hayatta yapmam" demiş.

Magazini Siyaset Gemisine taşıdığımızı düşünmeyin, bizim olaya bakış açımız farklı.

Eskiden rantçılar, vurguncular, psikopatlar, yolsuzluk yapanlar yakalandıklarında Atatürk ve laiklik üzerinden kendilerini aklamaya çalışırlardı.

Şimdi vatan millet üzerinden aynı şey yapılıyor.

Konjonktür meselesi…

ESKİDEN TAKLACI ŞİMDİ ÇATI ADAY

Yine bir eski ve yeni karşılaştırması var önümüzde…

AK Parti hükümetinin İçişleri Bakanı iken İdris Naim Şahin, sağ, sol ve ulusalcıların hedefindeydi.

Hani o da malzeme vermekte çok başarılıydı.

Yaşlı adama “Hadi takla at” demesi, “Bizim biner gazımız organik” şeklindeki açıklaması unutulacak gibi değil.

17-25 Aralık sürecinde Hakan Şükür ve İdris Bal ile birlikte İdris Naim Şahin de partisinden istifa etti.

Şimdi adı CHP-İyi Parti'nin “Çatı adayı” olarak geçiyor.

Eskiden İ. N. Şahin için “Taklacı” dendiğinde itiraz eden AK Partililer şimdi ona “Taklacı” demeye başladılar.

Eskiden onu “Taklacı” diyerek aşağılayanlar ise şimdi “Çatı adaylık” teklif ediyor.

Siz bu “eski” ve “yeni”ler arasında ilke ahlak ve dürüstlük görüyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.