Zulmü normalleştirme çabası

Tarihçi Murat Bardakçı, resmi belgelerden yola çıkarak Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan baskılardan söz etmiş son yazısında. Odatv'den Nihat Genç buna tepki gösteriyor ve şöyle diyor:

“Sayın Murat Bardakçı, bugün siz, kafanıza göre resmi bir izin almadan bir kurs, bir okul açabilir, resmi bir izin almadan miting toplantı konferans verebilir misiniz, hayır, izin alınması gerekir, Cumhuriyet döneminde de 'izni' olmayanlar zabıtaca tutanakla yasal işleme tabii oluyordu, ne var bunda?

Resmi izni olmayan kim olursa olsun gözünün yaşına bakılmaz, Amerika'da böyledir Uganda'da da böyledir, şimdi kalkıp, Cumhuriyet dönemi zabıta tutanaklarını yayımlayıp, işte gaddar diktatörler Müslümanların, Yahudilerin dinini, Alevilerin inancını öğrenmeye izin vermediler, işte yasak belgeleri diye bu düşük zekanızla hangi provokasyona soyunuyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz?”

Yazısının devamında Nihat Genç, kendisine çok yakışan bir üslupla “düşük zekalı”, “iftiracı”, “yalancı” gibi ifadelerle bir dönemin zulmüne tepki gösterenlere ve bunu işleyenlere saldırıyor.

Bu kadar tek taraflı bakışa, bu kadar empati yoksunluğuna pes doğrusu!

Hem zulmedeceksin hem de bu zulmü normalleştireceksin!

Belgelerde özel eğitim kurumu ya da miting ve konferanstan söz etmiyor, bir evde bir kadının birkaç çocuğa Kur'an dersi vermesinden dolayı nezarete alındığından, “arapça tekbir” getirmenin suç sayıldığından söz ediyor.

Eğer bir parça vicdanın varsa şunu söyle Nihat Genç! Dinsiz rejimler hariç dünyanın neresinde İncil dersi vermek suç sayılmış!

Tamam, İslamcılığı bir tarafa bıraktın, bir parça insaf ve vicdan da mı kalmamış sende!

Eğer bir parça insanlık kalmışsa şunu yorumla!

“19/9/1939 günü Adapazarı kazasının Akyazı nahiyesine bağlı Uzunçınar köyünden Hasan oğlu Kamil Karabaş şapka kanununa aykırı olarak başına takke giydiğinden adliyeye verilmiştir.”

Şimdi şunu sorayım: En faşist yerler dahil dünyanın hangi ülkesinde “şapka kanununa muhalefetten” dolayı “bir köylü” adliyeye sevk edilir.

Bir de şu var. Sen ve tavizsiz Kemalist arkadaşların neden “Şapka kanununa muhalefet” ediyorsunuz?

Sakın bana “Zaman değişti” demeyin. Sadece faşist ülkelerde benzerine rastlanan 80 yıl önceki “andımız” uygulamasına destek verenlerden “şapka kanununa” uymalarını da bekliyoruz.

Biliyorsunuz sadece “ilahi kanunlar” değişmez!

Mine G. Kırıkkanat “Atatürk benim ilahım” diyerek önünüzü açtı, çekinmeyin!

***

Basında bir haber…

“İzmir'in Buca ilçesindeki Çevik Bir Meydanı'nda yapılan düzenleme çalışmaları kapsamında dikilen Mustafa Kemal Atatürk'ün heykeli, tartışmalara neden oldu. Birçok kişi, heykelin yüz hatlarının, ön cepheden bakıldığında Atatürk'e benzemediğini söyleyerek, Buca Belediyesi'ne şikayetlerini iletti. Buca Belediye Başkanı CHP'li Levent Piriştina da heykeltıraş ile görüştüklerini yaklaşık 10 gün içerisinde heykelin bulunduğu alanda taşınmadan sadece yüz kısmının yeniden yapılacağını söyledi.”

İlginç bir haber öyle değil mi?

Çevik Bir Meydanı,

Priştina soyadlı bir belediye başkanı,

Atatürk heykelinin yüz kısmının değiştirilmesi…

Haber tümüyle ilginç; ama bana en ilginç gelen kısmı heykelle ilgili olanı.

Merhum Necip Fazıl'ı ve başından geçen bir olayı hatırlattı.

Üç yıl önce Siyaset Gemisinde yer bulan olayı olduğu gibi alıyoruz:

“Ebedi şef” Atatürk ölmüş, “Milli Şef” İsmet İnönü cumhurbaşkanı koltuğundadır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, şair, yazar ve sanatçıları toplar. Onlara her yerde Atatürk'ün heykellerinin olduğunu, Milli Şef için de bir şeyler yapılması gerektiğini söyler ve görüşlerini almak ister.

 “Eski kral öldü, yaşasın yeni kral” modundakiler hemen kendilerini gösterirler ve “Milli şef için de heykeller ve anıtlar yapalım” derler.

Hasan Ali Yücel biraz çekinerek de olsa o sıralarda bir üniversitede “Estetik” derslerine girmekte olan Necip Fazıl Kısakürek'e de aynı soruyu sorup görüşlerini sorar.

Necip Fazıl'ın cevabı kısa ve nettir: “Bence kafası vidalı olsun.”

Milli Eğitim bakanı anlamadığını söyleyince Necip Fazıl izahatta bulunur: “Her yeni cumhurbaşkanı için bu kadar heykel yaparsak devletin ekonomisi çöker. Onun yerine at üzerinde, ayakta, oturur vaziyette heykeller yaptıralım; ama kafa yeri vidalı olsun. Her cumhurbaşkanı değiştiğinde sadece heykelin kafa yerine yeni cumhurbaşkanınkini monte ederiz.” Bu cevaptan mıdır bilinmez; ama İsmet İnönü'nün heykelleri yapılmaz.”

Yani heykelin kafasını değiştirme fikrini bundan yaklaşık yetmiş yıl önce Necip Fazıl önermiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.