Zulüm ve saldırganlıkla ömür uzamaz

Bir değil iki değil üç değil… Her geçen gün sağa sola saldırılar bir tükenmişliğin işaretidir. Şiddet ve kaostan beslenenlerin rahat duracakları da görünmüyor. Bizim, şiddeti yöntem olarak benimseyenlerden başka da bir beklentimiz yok zaten. Müslümanlar halimdir, Müslümanlar adildir, Müslümanlar merhametlidir, Müslümanlar hak ve adalet için kor ateşten gömlek giyecek kadar fedakâr, cefakâr ve sabırlıdır. Bu halkın huzur ve selameti için bu hayırhahlar nelere katlanmadılar ki! Çünkü onlar halkın selametini sabırda bulmuşlardır; ta ki ilahi adalet tecelli edip kendilerine zulmedenlere şefkat tokadı, imtihan sillesi veya azap balyozu inene kadar. Kimlerden mi bahsediyorum? Tabi ki halkın teveccühünü kazanan dernek ve İslami oluşumlara saldıranlardan söz ediyorum.

 

Bunun böyle olduğunu yani saldırganların akıbetlerinin bu olduğunu kısa bir süre önce hep beraber görmedik mi? Hangi taraftan ve kim olursa olsun haddini aşanların Allah mutlaka cezasını veriyor. Düne kadar başkaları da, kendi yenilmez gücüne güvenerek ve tabi bu arada Allah’ın züntikam olduğunu unutarak olmadık tuzak ve desiselere tevessül ettiler. Bugün nasıl bir durumla karşı karşıya kaldıklarını hep beraber müşahede ediyoruz.  Korkarım ki hala bunun muhasebesi konusunda basiretsizdirler. Hatta büyük musibet de bu olsa gerek. Yapılan yanlışlar bir yana, yanlıştan sadır olanlarla ilgili ders edilmeyecek bir tutum içerisinde olmak bambaşka bir musibet olsa gerek.

Birileri Rana teyzenin, Halise ananın ölüm döşeğindeki acısını görmeyebilir, irtihal anındaki (bed)dualarını takmamış/duymamış olabilir. Ama karanlık gecede kapkara bir kayanın üzerindeki siyah karıncayı gören ve o karıncanın ayak seslerini duyan ALLAH onları görüyor ve duyuyordu. Birilerin başına gelen felaketlerin, bunların ve bunlar gibi mağdur ve mağdurelerin Allah’a olan dilek(çe)lerinin sonucu olması kadar normal bir şey yoktur.

Zulümle abad olunmaz. Müslümanlara ve mazlum halka yapılan düşmanlıktan kimse fayda görmedi. Zalim Esad’ın, Katil Hasina’nın ve Orta Afrika’da cani sürülerin izini takip hüsrandır, ziyandır. Evlere atılan bombalar, derneklere atılan Molotoflar birilerinin ruhlarında bu özentinin depreştiğini işmam ettiriyor. Hemen üst katında insanların olduğunu bilerek bir İslami Derneği ateşe vermek, insan yakmaya çalışmak, bu sadistliğin bir göstergesi değil de nedir?

Coğrafyamızdaki bu saldırganlıkların arkasında BDP’nin olduğu söyleniyor, ama BDP de neredeyse ‘Ben yapıyorum/yaptırıyorum’ dercesine tek bir açıklamada, bir yalanlamada bulunmuyor. Birilerinin bu ihaleyi onlar adına üstlenmiş olması da mümkün ama onların hiçbir tepki vermeyişleri iyi niyetleri bir bir götürüyor maalesef. Saldırılar oluyor, saldırılarla ilgili adın anılıyor ve sen hiç tepki vermiyorsun. Bu nasıl olur? Açık açık bu oyunun içerisinde yoksanız çıkıp güçlü bir dille telin etmeniz gerekmez mi? Yoksa bu halkın artık bu asırda bu saldırganlıklara geçit vereceğini düşünmek eblehliktir. Zulüm ve saldırganlıkla ömür uzamaz.

Bu arada Sabır Der’e yapılan saldırıyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının tepkisini de takdirle karşılamak lazım. STK’ların yek yekvücut tepki göstermeleri bundan sonrası için umut verici oldu.

Bir nokta daha arz edeyim. Zalim Esad’ın ve aşşağılık askerlerinin işkenceleri sonucu can veren insanların basına yansıyan görüntülerini büyük bir dehşet içerisinde izledik. Rabbim’in, bu vahşi yaratıkların yaptıklarının hesabını göreceği günler gelecektir inşaAllah.

Selam ve dua ile.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.