Mehmet Güven ÖZER

Mehmet Güven ÖZER

HZ. İbrahim (a.s.)'in şahsında Davetçinin duygusallığı

 Peygamberler kendilerinden sonra gelecek olan kuşaklara örneklik teşkil ettikleri için, ağır imtihanlara tabi oldular. Onların mücadele ettiği ortam, kişi ve kurumlar küfrün doruğunu teşkil ediyordu. Zaten küfrün doruk noktası ile ancak imanın zirvesini teşkil eden peygamberler mücadele edebilirlerdi. Bu anlamda Hz. İbrahim (a.s.)'in Nemrud, Hz. Musa'nın (a.s.) Firavun ve Hz. Peygamber'in (sav) Ebu Cehil ile mücadeleleri iman ve küfrün zirve mücadelesiydi.

Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki, Peygamberler aynı zamanda birer insandılar. Onlar özel halleri dışında, bir insanın taşıdığı tüm vasıflara sahiptiler. Hatta bu özellikleri olmasaydı, haşa nakıs olurlardı. Çünkü bizlere insani açıdan örneklik teşkil edemezlerdi.

Bu anlamda Hz. İbrahim söz konusu edildiğinde, kendisinin son derece insancıl (Hümanist) olduğunu görürüz. Nitekim Kur'an O'nun bu özelliğini vurgulamak için; “Şüphesiz İbrahim çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi” (Tevbe:114) demektedir. Hz. İbrahim'in çok içli olarak tanıtılması, duygusallığına işarettir. Yani O, diğer insanlara nazaran, anne-babasına, eşine, çocuklarına, aşiretine, yaşadığı mekâna, kısacası insanlığa daha fazla muhabbet ediyordu.  Hatta bu tür sevginin doruk noktasını yaşıyordu desek abartı sayılmaz. Nitekim O'nun imtihanının önemli başlıkları hep bu sevginin şubelerine hasredilmişti.

Adeta Kur'an'ın Tevbe suresinin 24. ayeti ile imtihan edilmişti. Yaşadığı dönem ile Kur'an'ın nazil olduğu dönem arasında yaklaşık 3.000 yıllık bir zaman farkı olmasına rağmen, söz konusu ettiğimiz ayetin tefsirini kendi hayatı ile bizlere çok iyi pratize etmiştir. Çünkü Allah'ın kelamı için zaman mefhumu söz konusu değildir.

Hz. İbrahim (a.s) vahye mazhar olup, insanlara Nemrûd ve gök cisimlerini temsil eden putlara tapmaktan vazgeçmelerini söyleyince, Nemrûd'un hışmına uğradı. İlk imtihanında canını ortaya koydu. Fakat Allah'ın yardımıyla ateşte yanmaktan kurtuldu.

Nemrûd'un baskısına rağmen bir kısım insan Hz. İbrahim'e inandı. Bunların arasında eşi Sare ve kardeşinin oğlu Lût b. Haran da vardı. Ama Hz. İbrahim (a.s) babası Azer'in (Tevrat'a göre babasının adı Tarah'tır) imana gelmesini istiyordu. Çünkü başta da belirttiğimiz gibi O, çok içli ve halim bir insandı. Babasına acıyor, Allah'ın azabından O'nun adına korkuyordu. Babasını nasıl bir sevgi ve saygı çerçevesinde Allah'ın birliğine davetini Kur'an çok güzel bir şekilde açıklıyor:

Meryem Suresi:

41- Kitap'ta İbrahim'i an. Zira O sıdkı bütün bir peygamberdi.

42- Bir zaman O babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın.

43- Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki seni düz yola çıkarayım.

44- Babacığım! Şeytana kulak etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a asi oldu.

45- Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.

46-(Babası) Ey İbrahim! dedi. Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, and olsun seni taşlarım. Uzun bir zaman benden uzak dur.

47- İbrahim: Selam sana (Esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır.

Hz. İbrahim'in (a.s.) hitabına dikkat ediyor musunuz? Söylemeye çalıştıklarımızın tümünü Allah, bu ayetlerde özetliyor. Hz. İbrahim, babasını hak yola davet ediyor. Saygı ve edebini bozmuyor. En güzel hitap yolunu seçiyor. Hatta babasını yalvarırcasına, Allah'ın azabından kurtarmaya çalışıyor. Uçurumdan tutup çekmeye çalışıyor. Babası tüm bu iyi niyetine karşılık, O'nu taşlamak ile tehdit ediyor.  Fakat İbrahim, Azer'in oğlu idi. Onu seviyordu. Babasının tavrına selam ve esenlikle karşılık verdi. Ben senin için Rabbime dua edeceğim, dedi. O'nun bu davranışını Allah şu şekilde açıklıyor: “İbrahim'in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.” (Tevbe:114)

Allah'ın dinini yaymayı ve tebliği kendine dert edinen davetçiler, Hz. İbrahim (a.s)'in babasının yerine kendi anne, baba, akraba veya tüm beraber yaşadığı toplumu koyabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.