Müslüman Kürd Halkı, Bu Zihniyeti İyi Tanımalı

Müslüman Kürd Halkı, Bu Zihniyeti İyi Tanımalı

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Van milletvekili Aysel Tuğluk, PKK`nin Kürd bölgelerinde Laikliğin teminatı olduğunu, bu sayede bölgede tarikat ve İslami hareketlerin oluşmasının engellendiğini belirtti.

DTK Eşbaşkanı Tuğluk, Laiklik konusunda ne denli hassas olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Radikal`den Nazan Özcan`a konuşan Tuğluk, "Öcalan’ın konuşmasındaki dini vurgular eleştirildi. ‘Laiklik Öcalan’a da lazım olur’ diyen var..." şeklindeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine, Laiklik konusunda PKK`nin de en az kendisi kadar hassas olduğunu ortaya koyan şu cümleleri sarf etti:

"Orada bütün inançlar, bütün kültürler diyor. Ama İslam, Ortadoğu’daki etkin inanç, bunu kimse göz ardı edemez. Ayrıca ben öyle okumadım metni. Bölgede tarikatlar, radikal dinci gruplar oluşmamışsa, PKK ve Öcalan sayesindedir. PKK laikliğin güvencesidir." ("Türk`ten de Kürt`ten de özür diliyorum" 24.03.2013 Radikal)

MÜSLÜMAN KÜRD HALKI, BU ZİHNİYETİ VE SAHİPLERİNİ İYİ TANIMALI

Tuğluk`un yukarıda sarf ettiği cümleler ilk değil. Daha önce de benzer söylemleri dile getiren Tuğluk`un temsil ettiği zihniyeti analiz eden eski bir yazıyı sizlerle paylaşıyoruz...

M. Ali Nur / 08.04.2008

04.04.2008 Cuma günü, ANF sitesinde Abdullah Öcalan’ın avukat görüşmesi yayınlandı.

Yayınlanan bu görüşme metninde geçen ifadeler, Abdullah Öcalan’ın İslam dini ve İslam dininin ortaya koymuş olduğu temel değerlere bakışını yansıtmaktadır. Elbette ki bunlar çok şey ifade ediyor.

Bu metinde geçen ifadelere yer vermeden önce, bu meyanda daha önceden yapılan beyanlara ve verilen mesajlara değinmekte fayda vardır.

Abdullah Öcalan ve partisi PKK, bölgemizde faaliyet yürüttüğü ilk günden bu güne kadar İslam aleyhtarlığı ve Müslüman düşmanlığını hep işledi. Dini kökten reddetti, Allah’ın insanları yaratmadığını, aksine insanların Allah inancını meydana getirdiklerini ifade etti. İslam dininin Muhammed tarafından ortaya çıkarıldığını savundu. Ahireti inkar etti ve dinin tamamen doğma olduğunu, insanları uyuşturan bir afyon olduğunu, bu nedenle örgüt olarak mücadele edilmesi gereken bir konunun da din (buna gericilik diyorlar) olduğunu söyledi.

Bir yandan İslami değerlere savaş açarken, diğer yandan Müslümanları sindirip pasifize ederek tahakkümleri altına almaya çalıştılar. Buna rağmen, çoğu kere münafıklık kisvesine bürünerek Müslüman Kürd halkını kandırma yoluna gittiler. Dindarlar birliğini kurup, bu yolla bir çok mollayı yanlarına çekerek onlar üzerinden PKK propagandası yaptılar, dini reddetmediklerini ve karşısında olmadıklarını göstermeye çalıştılar. Bu yolla pek çok kişiyi saflarına çekebilmişlerdir. Halen de PKK’nin dine karşı olmadığına inanan Kürdlerin sayısı azımsanmayacak kadar vardır.

Son birkaç aydır tekrar İslam ve Müslümanları hedef alan beyanların dozu artmakla birlikte, Müslümanlara yönelik fiili saldırılar da boy göstermeye başlamıştır.

Eylül 2007 tarihinde Öcalan’ın Müslümanları direkt hedef alan beyanlarından sonra başlayan ve hızla artan gelişmelerin iyi okunup değerlendirilmesi gerekir. Bunların ardı ardına gelmesi tesadüfi değildir. Bütün bunlar bilinçli bir şekilde yönlendirilen ve fiiliyata geçirilen hususlardır. Bunlar aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın ve PKK ile DTP’nin üzerine oturtulduğu zihniyetin dine bakışını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu beyanlardan önce Öcalan’ın dine bakışını içeren kitaptan bir-iki alıntı yapalım.

Din sorununa devrimci yaklaşım adlı kitapta Öcalan’ın dine bakış ile ilgili fikirleri yer almaktadır. Peygamberliğin vahye dayandığını açıkça inkar eden Öcalan şöyle demektedir : “...Muhammed, ‘ben yalnız Arapların peygamberiyim’ demez; çünkü bu o zamanki koşullara denk gelmez. Yine İsa ‘ben tanrıyım’ diyor. Bu nedenle Muhammed kendi kendisini tanrı da ilan edemez. Yapması gereken en uygun şey nedir? Geleneklere de dayanarak kendisini tanrının elçisi; bütün insanlığın peygamberi ilan eder. Hem de son peygamber…”

Ahireti inkar konusunda da Öcalan şunları söylemektedir : “…Ölümü bir türlü kabul edemeyen insanın, cennet ve öbür dünya tasarımı da mutluluk içgüdüsünün hayal aleminde tatmin olmasıdır…” Öcalan bu kitapta daha başka konulara da değinmektedir. Ancak konuyu fazla uzatmamak için bu kadarla iktifa edip söz konusu ettiğimiz beyanlara ve verilen mesajlara geçelim.

14 Eylül 2007 Cuma günü, ANF sitesinde yayınlanan avukat görüşmelerinde Öcalan şunları söylüyor : “Siyasal İslam cumhuriyetin başından beri partilerle ilişkili. Geçmişte DP, daha sonra AP ve Milli Selamet, şimdi de AKP ile devam ediyor. Bu yeni bir şey değil. Siyasal İslam`ın bir kanadı Suriye üzerinden Suudlara dayanıyor, oradan ekonomik yardım alıyor. Bir kısmı da İran ile ilişkili. Binlerce Kürt yurtseverini vahşice katleden Hizbullah bunlardan bağımsız değildir. Bunlar halkımıza iyi anlatılmalıdır. Yaşanan vahşeti unutmamak gerekiyor. Diyarbakır`da insanlara arkadan yaklaşıp baltayla ya da enselerine tek kurşun sıkarak binlerce gariban Kürt yurtseverini öldürmediler mi? Bıraksalar hepimizi vahşice katlederler. Önce Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi sol Kemalistleri katlettiler, daha sonra devlet -ki devletin tümünü zan altında bırakmak istemem- bazı valiler ve garnizon komutanları eliyle özellikle 92`de Hizbul-kontra olarak Kürtlere karşı kullandılar. Diyarbakır da bir mahkemenin yıllar sonra verdiği kararda bu yöntemin ne kadar hatalı olduğunu belirtiyordu, mahkeme bile bunu kabul edilemez bulmuştu.” (ANF, 14.09.2007, Öcalan’ın avukat görüşmesi)

03 Şubat 2008 tarihinde Radikal 2 gazetesinde yayınlanan makalesinde zamanın DTP eş başkanı ve D.Bakır milletvekili Aysel Tuğluk şunları söylüyor : “Kemalistler, sol, muhalif ve aydın çevreler Kürtlerle uzlaşmanın kaçınılmazlığına inanıyorsa, ılımlı İslam denilen ve aslında ne olduğu, nasıl tanımlanacağı çok da belli olmayan ve tamamen "imparatorluk" güçlerinin imalatı bu projeye karşı modern aklın ve demokratik kültürün birbirini kabul eden zemininde buluşabilmelidir. Taktiksel bir ilişkiyi kastetmiyorum; Cumhuriyet`in kuruluş sürecindeki tarihsel deneyimden de yararlanarak, yeniden bir ortaklık kurulması gerektiğinden söz ediyorum. Cumhuriyet`in savunucuları olduklarını iddia edenler gerçekten samimilerse Kürtlerle hesaplaşmaktan vazgeçip, kendileriyle hesaplaşacağı aşikâr gerici güçlere karşı Kürtlerin desteğini aramalıdır." (Geri dönüş 03/02/2008 Radikal İki Aysel Tuğluk: DTP, Diyarbakır milletvekili)

02 Mart 2008 tarihinde Vatan gazetesinin kendisiyle yapmış olduğu bir röportajda DTP grup başkan vekili Ahmet Türk şunları söylüyor : “Türban kaldırılırken de siyasal İslam’a ve şeriata karşı olduğumuzu ama bir hak olarak gördüğümüz için karşı çıkmayacağımızı söyledik.” ("Siyasal İslam`a ve Şeriata Karşıyız" başlıklı Vatan gazetesinin DTP grup başkan vekili Ahmet Türk ile yapmış olduğu röportaj.02 Mart 2008)

Merkezi Brüksel’de bulunan Roj TV’nin 5. kuruluş yıldönümü kutlamasına katılan Batman belediye başkanı Hüseyin Kalkan, programda şunları söylüyor : “Müslümanlar için Mekke ve Medine ne kadar kutsalsa, ROJ TV de Kürtler için o kadar kutsaldır” (11 Mart 2008 Haber7.com)

DTP genel başkan yardımcısı Emine Ayna, Nevruz kutlamaları çerçevesinde gittiği Hakkari’de konuşma yaparak şunları söylüyor : “…Kürtler ne olursa olsun Nevruz bayramından vazgeçemezler. Kurban bayramından vazgeçebilirler, kurban kesmeyebilirler, kutlamayabilirler, bu yıl ise kutlamadılar. Yine Ramazan bayramından vazgeçebilirler kutlamayabilirler. Ancak Kürdler Nevruz bayramından vazgeçmez…” (26. 03.2008 Susanın Gülleri)

Yazının giriş kısmında değindiğim ve konumuzun ana mihverini oluşturan Öcalan’ın avukat görüşmelerindeki beyan ve mesajları ise şu şekildedir.

Metinde geçen ifadelerden biri şöyle: "Siyasetin iyi yapılması için bu kavramların iyi anlaşılması gerekiyor. Bunları bilmek ve iyi anlamak gerekiyor. Laiklik, din kökenli bir kavramdır. Laiklik ve İslamiyet bu topraklara sonradan getirilmiştir. Laiklik de İslamiyet de buraya ait kavramlar değil…”

Bir diğer ifade ise şöyle: “Evlilik mesela özünde korkunç bir olaydır! Beşbin yıldır kadınlar tecavüz kültürüyle yaşıyorlar, tecavüze uğruyorlar, gece gündüz tecavüze uğruyorlar." (ANF sitesi, 04.04.2008, Abdullah Öcalan avukat görüşmeleri)

Bütün bu açıklamalar açıkça gösteriyor ki, bu zihniyet İslam’ı kökten reddediyor, İslami değerleri hiçe sayıyor.

Muhammed’in (sav) peygamberliğini vahye dayandırmayan ve O’nun kendi şahsına bağlayan, Ahireti insanın hayal ürünü olarak değerlendiren, şeraite (ki şeriat Allah’ın kanunları, Rasulullah’ın (sav) Allah’tan alıp tebliğ ettiği ilahi emirlerdir) karşıyız diyen, bir TV kanalını Müslümanlar için mukaddes olan Kabe’den öncelikli gören, Ramazan ve Kurban bayramlarını hiçe sayan ve kutlanmasını istemeyen, İslam toplumunun çekirdeği olan aileyi ve bunun temeli olan evliliği kabul etmeyip çirkin gören bir zihniyetin İslam dini ile hiçbir alakası yoktur.

İnanıp inanmama konusu elbette onların bileceği bir iştir. Neye inanacaklarına kendileri karar verirler. Fakat İslam dinini reddetmekle kalmayıp sürekli İslam’a ve Müslümanlara saldırıyı adet edinip temel strateji haline getirmek, bununla birlikte, bütün Kürdler adına konuşup dini değerleri hiçe sayarak Kürdleri dinden tamamen soyut göstermeye çalışmak kabul edilemez bir durumdur.

Özellikle burada Öcalan’ın evlilik ve aile kurumunu hedef alan beyanlarına dikkat edilmelidir. Burada, İslam’ın topluma sunduğu evlilik bağına ve dolayısıyla aile kurumuna saldırı söz konusudur. İslam’ın kesinlikle yasakladığı evlilik dışı beraberliği özendirme ve buna davet söz konusudur.

İslam, aileyi toplumun çekirdeği olarak ele alır ve toplumu aile müessesesi üzerine bina eder. Evliliği de, ailenin tek meşru yolu ve başlangıcı kabul eder. İslam, evlilik dışı kadın-erkek beraberliklerini kabul etmez, yasaklar ve büyük günahlardan olan zina kabul eder. Evliliği ve dolayısıyla aileyi ortadan kaldırdığınızda, neslin devamını ve toplumu zina üzerine bina edersiniz.

Müslüman Kürd halkı kendi toplumlarında evliliği esas almış, aileyi kutsal bir yuva kabul etmiştir. Evlilik dışı beraberlikleri kabul etmemiştir. Hatta denilebilir ki bu konuda katı bir namus anlayışına sahiptir. İslami değerleri benimsemiş, yüzyıllardır gelenek ve kültür olarak yaşamış ve yaşatmıştır. Bu cümleden olmak üzere Ramazan ve Kurban bayramını bir çok toplumdan daha coşkulu bir şekilde kutlamış ve bu bayramları toplumda barış ve mutluluğun anahtarı haline getirmiştir. Bütün bunlar, Müslüman Kürd halkı ile özdeşleşmiştir.

Buna rağmen bu tür açıklamaların böyle şahıslardan gelmesi, tahribata yönelik sorumsuzca yapılan girişimlerdir. Müslüman toplumun inancına, İslami değerlerine, gelenek ve kültürlerine dönük kasıtlı açıklama ve beyanlardır. “Biz böyle düşünüyor ve inanıyoruz, toplum da böyle olsun” şeklinde verilen mesajlardır.

1990’lı yıllarda PKK’nin bölge Müslümanlarına dayattığı kirli savaş ile, son birkaç aydır başta Öcalan olmak üzere PKK ve DTP’nin yetkili ağızlarının İslam ve Müslümanları hedef alan tahrik ve provokasyon dolu beyanatlarıyla orantılı olarak bölge Müslümanlarına karşı girişilen fiili saldırılar (kundaklama, darp, tehdit, tahribat vs) birbirlerinden bağımsız değil ve öyle düşünülmemelidir.

Yapılan provokatif söylem ve kışkırtmalar ile fiili saldırılar, tamamen İslam’ı inkara dayalı zihniyet ve Müslümanlara karşı duyulan kin ve öfkenin sonucudur.

Bütün bunlar alt alta konulup değerlendirildiğinde şu sonuçları çıkarmak mümkündür.

1-Öcalan ve PKK’nin iman ve İslam ile hiçbir alakası yoktur. Dini tümden reddediyorlar.

2-Öcalan ve PKK, dini reddetmekle kalmıyor, aynı zamanda dine ve Müslümanlara karşı saldırgan tutum takınıyor, onlarla savaşıyor.

3-Kürd halkının temsilcileri olarak kendilerine rol biçmelerine rağmen, Kürd halkının inanç ve değerlerini hiçe sayıyor, onları inanç ve değerlerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.

4-Öcalan ve PKK, İslam ve Müslümanlara karşı söz konusu tutumunu sürdürdüğü müddetçe, Müslüman Kürd halkına ve bölgeye zarar verecek, Kürd halkının geleceğini tehlikeye sokacaktır.

5-Bu nedenle, Müslüman Kürd halkı Öcalan ve PKK’yi iyi tanımalı ve ona göre tavrını koymalıdır. Dinine ve değerlerine karşı suç işleyenlere fırsat vermemeli, dinine ve değerlerine sahip çıkmalıdır.

İslam’ı, İslami değerleri ve geleneklerimizi hedef alan sözlü, yazılı veya fiili saldırılar nereden gelirse gelsin, Müslüman halkımız tarafından reddedilmelidir. Bu konuda, “Ben Müslümanım” diyen her bireyin sorumluluk taşıdığı unutulmamalıdır.

Selam ve dua ile.

Hürseda Haber

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum