Prof. Dr. Kaya: "Hayalleri süsleyen Ağrı Dağı mutlaka ekonomiye kazandırılmalı"

Prof. Dr. Kaya: "Hayalleri süsleyen Ağrı Dağı mutlaka ekonomiye kazandırılmalı"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 6 Haziran'da Ayakkabıcılar Sitesi'nin temel atma töreninde "Ağrı Dağı'nda Eylül ayında piknik yapacağız" sözleri Ağrı Dağı ve dağa tırmanışı yeniden gündeme getirdi.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Kaya, efsanelere konu olan, üzerinde sayısız kitap, şiir ve türkü yazılan; zirvesinden İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye'nin görülebildiği Ağrı Dağı'nın mutlaka turizme açılması ve mevcut potansiyelin arttırılarak ekonomiye kazandırılması gerektiğini söyledi.

5 bin 137 metre yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek dağı, dünyadaki dağcılar arasında da tanınmış 50 dağ arasında yer alan, Türkiye'nin çatısı olarak bilinen Ağrı Dağı, dünya dağcılarının tırmanmak için hayalleri süslemeye devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Ayakkabıcılar Sitesi'nin temel atma töreninde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "Eylül ayında Ağrı Dağı'nda piknik yapacağız." diye açıklamada bulunması, resmi olarak yılladır tırmanışa kapalı olan Ağrı Dağı konusunda "Yeniden tırmanışa mı açılacak?" sorusunu gündeme getirdi.

"Geçimsiz İki Bacı", "Hazreti Âdem ve Hazreti Havva", "Hazreti Nuh'un Gemisi" gibi ünlü efsanelerin dillendirildiği dağ için farklı görüşler ortaya çıksa da Ağrı Dağı, tarih boyunca Hazreti Nuh'un gemisini arayan yabancı dağcıların ve din adamlarının önemli bir seyahat noktası oldu.

Ağrı Dağı'nın önemi ve fiziki yapısı hakkında İLKHA'ya röportaj veren Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Kaya, Ağrı Dağı'nın dünyada kendisi gibi olan dağlar arasında en çok bilineni ve çok fazla özelliğinin olduğunu belirtti.

Ağrı Dağı'nın yekpare bir yapıya sahip olmasının ona haşmetli görünüm kattığının altını çizen Prof. Dr. Faruk Kaya, "Ağrı Dağı jeolojik olarak, 3'üncü Jeolojik zamanda oluşmuş ve 4'üncü Jeolojik zamanda oluşumunu tamamlamış volkanik bir dağ kütlesidir. Volkanik dağlar silsilesi Türkiye'de iki bölgede yoğunlaşmış. Birincisi Van Gölü'nün kuzeydoğusunda Ağrı Dağı, Nemrut Dağı, Süphan Dağı, Tendürek Dağı. Bir diğeri ise İç Anadolu'nun Tuz Gölü bölgesinde yoğunlaşmış, Erciyes Dağı ile başlayan süreç. Ağrı Dağı'nın oluşumu açısından baktığımız zaman Türkiye'nin en yüksek dağıdır 5 bin 137 metrelik yükseltiye sahiptir." ifadelerini kullandı.

"Ağrı Dağı'nda zirve yapmak dağcıların hayalini süsleyen bir özelliktir"

"Ağrı yükselti açısından aslında dünyadaki dağlar içerisinde çok ön sıralarda olan bir dağ değildir ama Ağrı Dağı'nın dünyadaki dağlardan, kendisi gibi olan dağlardan daha çok bilinen bir dağ olma özelliği vardır." sözleri ile Ağrı Dağı'nın sahip olduğu özelliğe dikkat çeken Prof. Dr. Kaya, "Bu özelliği üç durumdan kaynaklanıyor:

Birincisi yekpare bir yapıya sahiptir, işte Ağrı ve Iğdır ovaları üzerinde tek bir yapı üzerine yükselmiş ve tek parçadan oluşmuş bir dağdır. Mesela dünyanın en yüksek dağı olan Everest Tepesi, Himalaya dağ sistemi üzerinde yükselmiş bir tepe olarak görünüyor. Baktığınızda Ağrı Dağı'ndaki o haşmeti orada göremiyorsunuz. Ama Ağrı Dağı, ova üzerinden yükselen tek parça, tek kütleden oluşmaktadır. Bu durum Ağrı Dağı'nı diğer dağlardan ayıran en belirgin özelliklerinden bir tanesidir.

Diğer bir özellik ise; dağcılar için çok cazip olmasıdır. Dünyadaki dağcıların en büyük hayallerinden bir tanesi de bu dağa tırmanmak ve orada zirve yapmaktır. Çünkü Ağrı Dağı'nda zirve yapmak dağcıların hayalini süsleyen bir özelliktir. Ağrı Dağı'nın zirve yapılacak çok sayıda yolları ve yönleri vardır; zor, kolay güzergahları vardır.

Üçüncü ve en önemli özelliği ise, Ağrı Dağı'nın monoteist dinlerde, Tevrat'ta, İncil'de, Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Nuh'un Gemisi'nin oturduğu yer olarak bilinmesidir. Özellikle Kitab-ı Mukaddes Tevrat ve İncil'de Mount Ararat, (Ararat Dağı) ifadesi kullanıldığından dolayı dünyada Hristiyan ve Yahudi aleminin ilgi alanı haline gelmiştir." ifadelerini kullandı.

İlk tırmanış 1829 yılında gerçekleşti

Geçmişte olduğu gibi bugünde Ağrı Dağı'nın öneminin sürdüğünü kaydeden Kaya, "Ağrı Dağı ile ilgili yazılmış çok kaynak var. Ağrı Dağı'na ilk olarak 1829 yılında Fırderik Parot tırmanmış, böylece ilk tırmanış o zaman gerçekleşmişti. Ve o tarihten bugüne Ağrı Dağı, çeşitli bilim insanlarının, kiliselerin, rahiplerin, din adamlarının ilgi alanı haline gelmiş ve dağa çeşitli zamanlarda tırmanışlar gerçekleştirilmiş ve halen bunun için çalışılıyor." diye belirtti.

"Ağrı Dağı'nın önemi dinsel metinlerde yer almasından kaynaklanıyor"

Kutsal kitaplarda yer almasının Ağrı Dağı'na ayrı bir önem kattığına vurgu yapan Kaya, "Kutsal kitaplarda da yer alması nedeniyle Ağrı Dağı bu anlamda önemlidir. Bu önem geçmişte olduğu gibi günümüzde de devam ediyor. Hala çok farklı alanlardan bilim adamları Ağrı'ya gelip resmi olarak yasak olmasına rağmen kaçak yollardan tırmanış gerçekleştiriyorlar. Tabi tırmanışa açık olduğu dönemlerde de resmi olarak devletin izni ile tırmanan çok sayıda bilim insanları vardı. Bunların her biri tırmanışını gerçekleştirdikten sonra çeşitli yazılar yazmışlar. Bunlardan, 'Biz Ağrı Dağı'nda Hazreti Nuh'un Gemisi'ne ait parçaları bulduk, tahtaları bulduk, çivileri bulduk.' gibi farklı şeyleri söyleyenler olmuş ama bugüne kadar net ortaya çıkan bir belge de henüz yok. En son Hong Kong'dan gelen bir grup bilim insanı 2010 yılında Ağrı Dağı'ndan indikten sonra basın toplantısı yaparak, 'Biz Ağrı Dağı'nda Hazreti Nuh'un Gemisinin parçalarını bulduk' deyip o parçaları fazla basınla paylaşmadan Hong Kong'a götürüp orada 'Hazreti Nuh'un Gemisi Müzesi' adlı bir müze kurdular. Her yıl milyonlarca insan orayı ziyaret ediyor. İşte Ağrı Dağı'nın bu özellikleri vardır." şeklinde konuştu.

"Ağrı Dağı'nın farklı milletlerce farklı isimlerle anılması bu dağın ilgi odağı olmasındandır"

Ağrı Dağı'nın geçmişte farklı isimler aldığını, bu durumun da dağın her dönemde ilgi odağı olduğunu belirten Kaya, "Ağrı Dağı sadece dinsel anlamda değil, çeşitli efsanelere, şiirlere konu olmuş bir dağdır. Çeşitli dönemlerde farklı şekillerde isimlendirilmiştir. Selçuklular Agır (Eğri) Dağı, Ermeniler Masis Dağı, Araplar Büyük Ağrı Dağına Cebel el-Haris, Küçük Ağrı Dağı'na Cebel'ül Huveyris olarak isimlendirmişler. Batı coğrafyacıları Ararat ismini kullanıyorlar, biz de Ağrı Dağı ifadesini kullanıyoruz. Tabi bu farklı isimler hem jeolojik yapısı hem de biraz önce bahsettiğim üç farklı özelliği nedeniyle bütün dönemlerde Ağrı Dağı'nın ilgi odağı olan bir dağ olduğunu gösteriyor." dedi.

"Bu kıymetli dağı mutlaka ekonomik değere dönüştürmeliyiz"

Ağrı Dağı'na verilen kıymet nedeni ile mutlak olarak ekonomiye dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Kaya, "Eğer gerçekten bir master planı çerçevesinde ele alınır ve ciddi bir plan yapılırsa Ağrı Dağı'nda çok çeşitli turizm yapılabilir. Hem yaz hem de kışın süreklilik arz eden, aynı zamanda inanç boyutu olduğundan dolayı Ağrı Dağı dünyadaki diğer dağlardan farklı bir özellik gösteriyor. Bundan dolayı da Avrupalı bilim insanları da aynen şu ifadeyi kullanıyorlar, 'Güney Afrika'nın altın ve elması neyse Türkiye'nin Ağrı Dağı da o kadar kıymetlidir.' Türkiye'nin Ağrı Dağı bu kadar kıymetli ise o zaman bizim mutlaka bu kıymeti ekonomiye dönüştürmemiz lazım." diye konuştu.

"İnanç turizminin hızlı bir şekilde yayıldığı bir dönemde insanların ihtiyacına cevap vermemiz lazım"

"Artık ulaşım imkanları çok elverişlidir, Iğdır, Ağrı, Van havaalanları var. Bir de Ağrı Dağı çevresi ile birlikte turizm destinasyonu oluşturuyor. İshak Paşa Sarayı, Balık Gölü, Meteor Çukuru, Diyadin Kaplıcaları, Meya Mağaraları var. İran ile sınır kentiyiz. Ağrı'da, Ağrı Dağı için gelen turistlere en az 2-3 gün veya bir hafta konaklayabilecek potansiyelimiz var. Bunların olabilmesi için master planı çerçevesinde turizm havzası içerisine alınması lazım. Ağrı-Doğubayazıt çevresinde turistlerin gelebileceği ve konaklayacakları otel ve alt yapı gibi çalışmaların yapılması durumunda her yıl binlerce hatta milyonlarca turist ağırlayacak bir potansiyelimiz var. Çünkü Ağrı Dağı, marka değeri olan ender dağlardan bir tanesidir. Bugün dünyada da inanç turizmi hızlı bir şekilde yayılıyor. İnanç turizminin hızlı bir şekilde yayıldığı bir dönemde hem devlet ve hem de özel sektör bazında, yerel ve genel anlamda insanların bu ihtiyacına cevap vermemiz lazım." diye konuştu.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler