Araştırmacı-Yazar Cemal Çınar: Ailede eşlerin kuralları değil Allah'ın kuralları geçerli olmalı

Aile kurumunun korunması için eşler arasındaki sevgi ve saygının çok önemli olduğunu vurgulayan Araştırmacı-Yazar Cemal Çınar, ailede tarafların kural ve isteklerinin değil Allah'ın kuralları geçerli olduğu sürece sorun yaşanmayacağını söyledi.

Aile içerisinde huzurun oluşabilmesi için dikkat edilmesi gerekenleri İLKHA muhabirine anlatan Araştırmacı-Yazar Cemal Çınar, "Allah'u Teâlâ, kâinatın tamamını belli bir ölçü içerisinde bir denklik üzerine yaratmıştır. Eşlerin de birisi kadın, birisi erkek olarak cinsleri farklı olsa da insanlıkta aynıdır. Allah'u Teâlâ eşlere yuva kurmada da bir ölçü koymuştur. Eşlerin birbirleriyle uyumlu olabilmeleri için aile içerisinde kendi isteklerini bırakıp Allah'ın istekleri ölçüsünde birbirlerinden istekte bulunsalar sorun olmaz. Eşler genel itibarıyla namaz da kılsalar, oruç da tutsalar, Müslümanın da deseler herkes kendi dediğini ailede yaptırmak isteyince asıl sorun orada çıkıyor. Burada birisinin kötü, diğerinin iyi olmasından daha çok cenabı Allah'ın ölçüsünü bırakıp kendi ölçülerini uygulamaya çalışıyorlar. Böyle bir ailede huzur olmaz. Allah'u Teâlâ, kimin dediğinin olacağını, nereye kadar söz sahibi olacaklarını belirtmiştir. Her iki eşin uyumlu olabilmeleri için merkeze Allah'u Teâlâ'nın emirlerini koymaları gerekir." dedi.


"Aile, hukuki kurallar üzerine bina edilir ama ahlaki kurallar ile yaşatılır"

Çınar, "İslam dininin eşler için hukuki ve ahlaki kuralları belirlemiştir. Aile, hukuki kurallar üzerine bina edilir ama ahlaki kurallar ile yaşatılır. Eğer aile içerisinde eşler birbirlerinden hak ve hukuk talebinde bulunması aileyi dinamitlemek manasına gelir. Ailede anlaşmazlıklar olsa, eşlerin birbirlerinden ayrılma zorunluluğu gibi bir durum olduğunda o zaman hak ve hukuk meselesi devreye girer. İslam hukuku bu işin temelinde var ancak bu işin binası, süsü, İslam ahlakıdır. İslam ahlakı da sevgi, saygı, sadakat, sulh ve sabır üzerine bina edilmiştir. Her yerde sevgi, saygı ve sadakat lazım ama ailede olmazsa olmazlardandır. Bu saydığımız 5 temel esas, ailenin üzerine bina edildiği şeylerdir." diye konuştu.

"Her şeyin bir cismi bir de ruhu var. Ailenin ruhu da ahlaktır"

Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı sorumluluklarına da değinen Çınar, "İslam hukukuna göre reislik vardır. Hatta 'eş' kelimesi bile sıkıntılıdır. Kur'an-ı Kerimde zevc ve zevce deniliyor. Yani 2 parçadan biri anlamında kullanılıyor. Eş olduğunda insan her hususta eşit sayılıyor. İslam'a göre bir ailenin mutlaka reisi olmalı. Bunun mutlak manada erkek olması gerekmiyor. Bir aileden reis büyükanne, büyükbaba olabilir. Babanın olmadığı bir ailede anne çocukların reisidir. Talimatlar bir yerden alınır. Diğer aile fertleri de ona yardımcı olur. Ancak eş olarak kabul edildiklerinde idarede ikisi girişimde bulunsalar aile parçalanır gider. İslam hukukuna göre eşler bir aile reisi çatısı altında kurulur ve aile fertleri içerisinde alttan üste saygı, üstten alta sevgi olmalı. Her şeyin bir cismi bir de ruhu var. Ailenin ruhu da ahlaktır. Ahlakımızın da ruhu sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygının zedelendiği, eşlerin birbirlerine karşı sadakatte, birbirlerinin hatalarını görmemede, sulhu sağlayacak pozisyonu kaybettiklerinde aile yıkılır." şeklinde konuştu.

"Sorunsuz bir hayat peygamberlerin ailelerinde olmamıştır: Akıllı insan düşen sorunu çözmektir"

Allah'u Teâlâ'nın 'siz onlar için bir elbise, onlar sizin için bir elbisedir' ayetini hatırlatarak konuşmasını sürdüren Çınar, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Nasıl ki insan dışarıda elbisesiz görüldüğünde çok çirkin bir duruma düşen kişiyi elbise güzel hale getiriyorsa, ayıp taraflarını örtüyorsa, eşler de birbirlerinin ayıplarını örtmekle yükümlüler. Ancak birbirlerini yenmeye çalışarak karşı tarafın eksiği üzerinden kendisine göre kemâlât noktalarını öne çıkarıp karşı tarafın hatalarını ortaya çıkardığında o elbise yırtılmış demektir. Elbisesi olmayan bir vücudun mahremini muhafaza etmek mümkün değildir. Bir taraf örtüp diğeri örtmezse bir yerde patlak verir. Erkek ile kadının mizacı farklıdır. Erke kendisiyle evlendiği kadının erkek gibi olmadığını, mizacının, isteklerinin, ruh yapısının farklı olduğunu bilmeli. Bayan da evlenmeden önce baba evinde yaşadığı gibi yaşayamayacağını, orada yaptıklarını evlendiği yuvada uygulamanın doğru olmayacağını bilmelidir. Kendisini örnek göstererek 'böyle olmalı' dememelidir. Bu durumda erkek sabreder ama bir yerde patlak verir. Erkek dert torbası gibidir. Kabı doldurduğunuzda aldığını alır, alamadığı ise taşar. Ancak torba öyle değildir. Torbayı doldurup sıkıştırdığınızda patlak verir ve o zamana kadar doldurduğunuz tüm malzemeyi dağıtır ve etrafı kirletir. Dolayısıyla bunlar biraz daha dikkat edilmeli. Eşler mizaçları üzerinde kalmalı, mizacının dışındakileri birbirlerine dayatmamalı. Her insan fiziki ve ruhi olarak faklıdır. En önemli hususlardan birisi de insanın bulunduğu yerde sorun vardır. Akıllı insana düşen sorunu çözmektir. Yoksa sorunsuz bir hayat peygamberlerin, evliyaların, âlimlerin yuvalarında olmamıştır. İyi insan var olan sorunları çözer. Kötü insan bıkkınlık gösterir, patlak verir ve hem kendisini hem ailesini, dostunu, akrabasını kendisiyle birlikte perişan eder." (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.