Dindarlar ve solcular PKK ve Hizbullah'ı barış masasına oturtmalıdır!

Dindarlar ve solcular PKK ve Hizbullah'ı barış masasına oturtmalıdır!

Timetürk yazarı Nevzat Çiçek Dicle Üniversitesinde meydana gelen olaylarla ilgili içinde önerilerininde olduğu bir yazı yazmış. Yazının içinde olumlu öneriler olmakla birlikte hala bir takım şüpheler ve ima yoluyla da olsa ithamlar vardır.

Timetürk yazarı Nevzat Çiçek Dicle Üniversitesinde meydana gelen olaylarla ilgili içinde önerilerininde olduğu bir yazı yazmış. Yazının içinde olumlu öneriler olmakla birlikte hala bir takım şüpheler ve ima yoluyla da olsa ithamlar vardır.

- Yazar, ‘komşular kışkırtabilirler’ diyerek İran’ın Türkiye’nin Suriye politikası yüzünden Hizbullah’ı kullanarak karışıklık çıkaracağını mı ima etmek istiyor? Sanırım Suriye meselesinde Hizbullah cemaatinin mutedil yaklaşımından hareketle, bazı İslami kesimler hala cemaatin İran tarafından yönlendirildiği kanaati vardır. Halbuki şimdiye kadar böyle bir kanaati doğrulayacak en ufak bir delil olmadığı halde bunları ima etmek dahi suizandır, bühtandır.

- Tarafsız olma adı altında PKK’nin zorbalığını görmemek aslında taraf olma demektir. Önce gerçeği teslim edeceksiniz. Ondan sonra ona göre çözüm yollarını önereceksiniz. Kimin karışıklık çıkardığını, kimin kaos ve kargaşadan medet umduğunu, sadece tarafların konuşmalarına bakarak vasat bir akla sahip olan herkes anlayabilir. PKK/BDP yandaşlarının zorbalıklarını özel konuşmalarda dile getirip, ardından medyaya çıkınca da ketum davranmak, es geçmek hiçte ahlaki değildir.

- Hizbullah cemaatine yakın olduğu iddia edilen parti ve STK’ların sürekli sağduyu ve itidal çağrılarını takip edenler aslında gerçeği rahatlıkla görebilirler. Bu çağrılardan yola çıkarak kimse, bu camianın PKK/BDP yandaşlarından korktuğu gibi yanlış bir algılama içine de girmesin. Bu camianın amacı Müslüman Kürd halkının artık o eski acı günlere dönmemesidir. Kürd halkının menfaatini düşünmesidir. Kimin olayları kışkırttığını, kiminde sağduyu ve teenni ile olaylara yaklaştığı ortadadır.

- Hizbullah tekçiliği bırakmalı derken herhangi bir yerde Hizbullah’ın tekçiliği dayattığına dair bir örnek var mıdır? Varsa yazarın açıkça söylemesi gerekir ki yanlışını düzeltsin. Ancak hala eskiden beri bir nakarat gibi tekrarlanan ve hiçbir temeli olmayan böyle bir iddiayı iki de bir dile getirmekte, pekte iyi niyetle bağdaşabilecek bir tarafı yoktur.

Nevzat Çiçek'in konuyla ilgili yazısı...

TIMETURK / Nevzat Çiçek

Dicle Üniversitesi’nde Mustazaf-Der Camiasına yakın öğrencilerle BDP’ye yakın öğrenciler arasında bıçaklanmaya varan bir kavga yaşandı. Yaşanan kavganın etkileyeceği kesimler ve geçmiş göz önüne alındığında, bu bir korkuyu da beraberinde getirdi. Meselenin hassasiyeti ve geçmişin acı tecrübesi ışığında ideolojik bir tarafgirlik sergilemeden, adalet ve vicdan çerçevesinde meseleye bakmak herkes için ama özellikle de gazeteciler için zorunlu olmalıdır…

Bu tip olayların provokasyonlara açık olaylar olduğunu biliyoruz. Türkiye’de “Ordu göreve” pankartı açanların, Cumhuriyet mitingleri yapanların ilk kıvılcımı üniversiteden attıkları da biliniyor. Sağ sol çatışması ve darbe zeminlerinin de üniversitelerden beslendiği günleri unutmadık. Bu bakımdan bugün eğer bir çözüm süreci engellenecekse ve toplumdaki güven duygusu erozyona uğratılacaksa PKK ve Hizbullah üzerinden hesapların yapılması mümkündür. Bu olayların başlangıcı her iki kesimi birbirine kırdırarak bölgede yeni bir kaos zemini oluşturmanın fırsatı olarak görülebilir. Karanlık güçler ve komşularımızın buna müdahil olmak isteyebileceğini gözden kaçırmamak gerekiyor. “Böyle bir ortamın oluşmaması için her iki kesimin de gayret göstermesi lazım. Her iki kesimin de meseleyi mutlaka ama mutlaka soğukkanlılıkla karşılaması gerekiyor.”

Meselenin nasıl başladığı, kimi kimi kolladığı, olayların nasıl büyütüldüğü falan elbette önemlidir. Bütün bunlar yanında önemli olan halen Türkiye’nin sağır ve dilsizini oynayan camiaların varlığıdır. Geçmiş dönemde Hizbullah ve PKK arasındaki çatışmalarda seslerini çıkarmayanlar ne yazık ki bu meselede de ses çıkarmamayı tercih ediyorlar…Dindar camia her ne kadar Hizbullah’ın kendileri ile helalleşmediğini ileri sürüp aradaki mesafeyi kaldırmayı tercih etse de bu ortamda bu tür meselelerde inisiyatif alması gerektiğine inanıyorum. Çünkü, toplumda oluşan çözüm beklentisi bu tür olaylarla heba edilirse ve bunun engellenmesi noktasında çaba sarf etmesi gerekenler de çaba sarf etmezse bunun vebali hepimizin üzerinde olur

Öncelikle şunun çok iyi anlaşılması ve anlatılması gerekiyor. Diyarbakır’da sivilleşme bütün Türkiye’yi etkileyecek bir sivilleşmedir, bu bakımdan bütün hareketlerin Diyarbakır’da artık tekçiliği terk etmesi gerekiyor. Sivilleşmenin önü açılmalıdır. Eğer Üniversitede bir konferans yapılacaksa yönetim dışında bizden de izin alacaksınız mantığında bulunmak yanlıştır. Unutulmamalıdır ki, eğer güçlü olduğunuz yerlerde tekçi bir baskıyı kurmayı meşru sayarsanız, başka üniversitelerde güçlü olan grupların da sizin üzerinizde kuracağı baskıyı meşru hale getiriyorsunuz demektir. Bu bakımdan üniversiteler, camiler, meydanlar başta olmak üzere her tarafta çok sesliliğe imkan verilmelidir.

Diyarbakır’ın 1990’lı yıllardan sonra en büyük sivilleşmesini 1999-2004 yılları arasında yaptığı unutulmamalıdır. Bölge tek taraflı ateşkesin ve AB uyum yasalarının da etkisiyle ciddi bir sivilleşme yaşamış ve neredeyse Cumhuriyet dönemine yakın yüzlerce vakıf ve derneğin kuruluşuna tanıklık etmiştir. Bugün kavga eden grupların bir çoğu bu dönemde vakıf ve dernekler üzerinden örgütlenerek bugünlere kadar yasal çerçevede gelebilmişlerdir.Bu bakımdan sivilleşme olgusu kavganın panzehiridir. Yasakların devleti, özgürlüklerinde örgütleri zor durumda bıraktığı unutulmamalıdır.Sivilleşme olgusunun yerleşmesinin olmazsa olmazlarından bir tanesi şiddete bulaşmadan herkesin kendi fikri doğrultusunda çalışma yapma hakkının olduğudur. İster PKK’lı ister Hizbullahçı, ister Nurcu, ister solcu isterse başka bir yapı olsun

Dikkat edilirse Dicle Üniversitesi’nde başlayan olaylar normal bir sağ-sol çatışması olarak adlandırılmıyor, ülkücü solcu kavgası olarak da nitelendirilmiyor, Hizbullahçı ve PKK’cı çatışması olarak kamuoyuna sunuluyor ve bunun üzerinden bölgede bir Hizbullah-PKK çatışmasının tekrar başlayabileceği ile ilgili olarak değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmeyi yapanların bölgeyi ve bu iki yapıyı halen geçmişin kodlarıyla okumaları bizi sağlıklı bir çıkışa doğru götürmez, bilakis var olan gerginliği daha da artırır.

Evet, gençlerin gelenekleri itibariyle Hizbullah ve PKK çizgisine yakın oldukları doğrudur. Geçmiş dönemde düşman olan bu iki hareketin 10 yıldan fazla bir süredir bazı küçük olaylar hariç karşı karşıya gelmediği biliniyor. İnsan ölümlerinin yaşandığı olaylarda bile iki tarafın araya giren insanlar tarafından ikna edildiğini biliyoruz. Bu bakımdan 10 yıldan fazladır toplumsal olarak karşı karşıya gelmeyen bu insanların Dicle Üniversitesi üzerinden karşı karşıya getirilmesi bir Hizbullah ve PKK çatılması beklentisinde olanların beklentilerini karşılamayacaktır. Burada iki tarafın da siyasi partisi, silahlı gücü, dernek ve vakıfları mevcut…Eğer bir silahlı çatışma istenseydi bu Hakkari’de Adana’da veya benzeri yerlerde vakıf ve dernekler kundaklanırken yapılırdı. Bu bakımdan Hizbullah ve PKK çatışması asla ve asla bu aşamada mümkün değildir.

Kavganın şiddetlenmesine baktığınızda iki tarafın karşılıklı suçlamalarını çok rahat görürsünüz, Aynı şekilde haberlerin veriliş biçimi de bir taraf olmayı gerektiriyor gibi veriliyor. Oysa bu tür olaylarda mümkün mertebe haberleri verirken çatışmacı olmayan bir dilin kullanılması gerekiyor ve olaylara objektif bakmak gerekiyor. Bu olayda ne yazık ki bu yapılamadı…

Eğer bir milletvekilin değdi gibi "birileri Türk-Kürt çatışması peşinde” derseniz bu olayları doğru okumazsınız. Çünkü orada meydanda bir birine giren Kürt gençleridir. Meselenin etnik bir tarafı yoktur. Bu kavgada ne PKK ideolojisine yakın gençler bütün Kürtleri temsil ediyor nede Hizbullah ideolojisine yakın gençler bütün dindar Kürtleri temsil ediyor. Bu kavga üzerinden bu iki kesim içerisinde bölgenin sağ ve sola ayrılması yanlıştır ve gerçekçi değildir. Bu iki kesimde bölgede ciddi tabanı olan kesimlerin en öne çıkanlarıdır. Ne Kürtlük ne dindarlık hiç kimsenin tekelinde değildir ve olmamalıdır.

Hizbullah’a yakın duranlara göre PKK bugüne kadar gerilim, çatışma ve kan ile taraftar topladı ve bunlardan beslendi. Devletle barış masasına oturunca yeni bir çatışma cephesi açmak istiyordu ve bu cepheyi de bu olaylarla Mustazaflar Cemiyeti’ne açtılar.

PKK’ya yakın duranların iddiasına göre de Hizbullah mensupları polislerin korumasında kendilerine saldırmıştı.
Bütün bu görüşlere baktığımızda aslında halen geçmişin hafızasının diri olduğu ve geçmişten ders alınmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu bakımdan öncelikle bence yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir;

1-Diyarbakır’da Bu tür olayların büyümemesi için ve gerginliklerde ara bulucu olması için Mazlumder, Özgürder, Baro ve benzeri kurumlarında içerisinde yer aldığı ve her iki kesiminde temsilci vereceği bir platform kurulmalıdır

2-İki örgütte süreç olumlu ilerlerse silahlı yönteme veda ettiğini beraber açıklamalıdır

3- "Kürtlerin en önemli iki örgütü PKK ile Hizbullah en kısa sürede masaya oturup, barış anlaşması imzalamalıdır. Bu bakımdan "PKK ve Hizbullah'ın fiili ateşkesi kalıcı olmalı, iki taraf helalleşmelidir"

4-İki örgütün fiili ateşkesi barış anlaşmasına çevirebilmeleri için dindar camia başta olmak üzere geniş bir heyet teşekkül edilmeli ve bu noktada çalışmalar başlatılmalıdır

5-Her iki örgütte Üniversiteler başta olmak üzere her yerde tekçiliği bırakmalı çok sesliliğe imkan vermelidir

6-Her iki örgüt karşılıklı olarak bir özeleştiri kültürü geliştirmeli ve bunu kamuoyuna açıklamalı, Kürtler başta olmak üzere Türkiye toplumu ile helalleşmelidir

7- Toplumsal barış ve huzur için genel barıştan ve çözüm sürecinden bahsediyorsak öncelikle yerelde bir barışın olması için iki tarafta iyi niyetini somut adımlarla ortaya koymalıdır

8-Bölgenin siyasi şekillenmesi kavga, tehdit ve toplumsal gerginlik üzerinden değil, siyasi alanda ve sandıkta olmalıdır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum