Hüseyin Velioğlu`nun Hayatı ve Mücadelesi -9

Hüseyin Velioğlu`nun Hayatı ve Mücadelesi -9

Hizbullah Cemaati`nin merhum lideri Hüseyin Velioğlu`nun hayatını konu alan yazı dizisinin 9. bölümü yayınlandı.

Hüseynisevda.biz sitesinde yayınlanan yazı dizisinin bu bölümünde, Cemaatin diğer gruplarla olan ilişkilerine değiniliyor.

İşte Hüseyin Sevda sitesinde yayınlanan yazı dizisinin 9. bölümü

"DİĞER GRUPLARLA İLİŞKİLER

Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu, İslam davasına hizmet eden bütün şahsiyetlere ve yapılara muhabbet duyar, birbirlerine yardım ve destekte bulunmalarını, ortam oluşturup imkan ve kuvvetlerini birleştirmelerini arzu ederdi. Müslümanların birbirleri aleyhine düşmelerini ise hiç hoş karşılamazdı. Bu yüzden bu istikamette irtibat ve çalışmaları vardı.

Şehid Rehber’in, tüm İslami yapılarla olan ilişkilerinin yanında Fidan Güngör ve çevresiyle ilişkileri daha ileri bir seviyede idi. Bu grupla ilişkilerin geldiği seviye ve ayrılma ile ilgili hususların detayları buranın konusu olmadığı için detaylandırmıyoruz.

Şehid Rehber’in, diğer gruplarla ve İslami şahsiyetlerle olan ilişkileri ise devam etti. Gerek Diyarbakır merkezinde, gerekse Batman’dan İstanbul’a kadar uzanan coğrafya üzerinde birçok şahsiyet ve grupla ilişki içindeydi. Bunlarla zaman zaman görüşmelerde bulunuyordu. Bazen onlar Diyarbakır’a geliyor ve Şehid Rehber ile görüşüyorlardı. Malatya, Kayseri, Ankara, Adana, Konya ve özellikle de İstanbul’da faaliyet yürüten birçok grup ile tanınmış şahsiyetler ile olan ilişkiler, Şehid Rehber’in Diyarbakır’dan çıkışına, yani 1991 yılına kadar devam etti.

Bu arada Cemaat; bölgedeki il ve ilçelerin çoğuna girmiş ve artık en ücra köylerde bile Cemaatsel faaliyetler yürütür duruma gelmişti. Artık Cemaat bölgenin önemli bir gücü idi ve tabanı oluşmuş büyük bir hareket haline gelmişti.

PKK İLE ÇATIŞMA

Şehid Rehber PKK ile çatışmadan yana değildi. Çatışmanın iki tarafa da büyük zararlara sebebiyet vereceğine inanıyordu. Buna karşılık rejimin kârlı çıkıp daha da güçleneceğine inanıyor ve bunları hep dillendiriyordu. Dolayısıyla bunun önüne geçmek için birçok yerde PKK sorumlularına kuryelerle hem sözlü ve hem de yazılı mesajlar gönderdi. Ancak PKK bunların hiç birine müspet yaklaşım göstermedi ve olumlu cevap vermedi. Sürekli tehdit mesajları gönderdi, bununla da yetinmeyerek elçi olarak giden bazı Cemaat mensuplarını döverek geri gönderdi. Bazı yerlerde silahlı eylemlere de girişti ve Cemaat mensuplarını Şehid etti. Netice itibariyle, Şehid Rehber’in bütün çabalarını ve dolayısıyla Hizbullah Cemaatinin tüm girişimlerini sonuçsuz bıraktı.

İş bu noktaya geldikten sonra Şehid Rehber, beraberindeki arkadaşlarının da görüşlerini alarak direnme ve kendilerini savunma kararı aldı. Zaten bundan başka da seçenek bırakılmamıştı. Şehid Rehber bu kararı aldıktan sonra istihbarata daha çok ağırlık verdi ve istihbarat faaliyetlerini en üst düzeye çıkardı. Hızlı bir şekilde PKK’nin şehir içi milisleri, talimat verme düzeyindeki sorumluları ve olaylara doğrudan katılanları tespit etmeye başladı.

Bu arada bir noktaya değinmekte fayda vardır. Kasıtlı veya bilgisizlikten dolayı bazıları, PKK–Hizbullah çatışmasının, 1992 yılında İdil’de Mihail Bayru’nun öldürülmesi ve ardından rejim güçleri tarafından Ata Zengin’in Şehid edilmesiyle başladığını söylemektedirler. Bazıları ise PKK’nin 1991 yılında İdil’de Karaaslan ailesine yaptığı kanlı baskın sonucu Molla Sabri ve eşini Şehid etmesini, çatışmanın başlangıcı olarak göstermektedirler. Halbuki PKK tarafından Hizbullah Cemaatine yönelik yapılan saldırıların başlangıcı 1989’a dayanıyor. Örneğin; Şırnak’ta Şehit Hasan Tekin’in evine önce bomba atıldı ve sonra da şehit edildi. Aynı olayda kardeşi de yaralandı. Fakat Hizbullah Cemaatinden PKK’ye yönelik yapılan karşı saldırılar ancak 1991’in sonlarına denk geliyor. PKK’nin İdil saldırısından bir müddet sonra Cemaat karşılık vermeye başlıyor. Şehid Ata’nın olayı ise, PKK–Hizbullah çatışmasının varlığını kamuoyu gündemine taşıyan ve alenileştiren bir hadise olmuştur. Yoksa çatışmanın başlangıcı değildir.

Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu, sorumlulukla hareket etmekte, bunun gereği olarak temkinli davranmakta ancak kararlı ve ciddi bir tavır sergilemekteydi. Bir yerde Cemaat mensuplarına saldırı yapılmadığı müddetçe orada kimseye saldırıda bulunma ve çatışma taraftarı değildi. Bir yerde PKK çatışmaya son verdiğinde veya eylem yapamaz bir duruma geldiğinde orada eylem yapılmazdı.

Neticede, Hizbullah Cemaati de zarar gördü. PKK ise ağır darbeler alarak Hizbullah’a karşı yerleşim alanlarında eylem yapamayacak düzeye geldi. Bölgeden birçok sorumlusu, milisi ve cephe çalışanı bölgeden kaçtı. Birkaç yıl yoğun bir şekilde yaşanan çatışmalardan sonra PKK Hizbullah karşısında gerileyince Hizbullah da yoğun eylemliliğe son verdi. Herhangi bir anlaşma olmadan zımni bir çatışmasızlık hali oluştu.

MENZİL GRUBU İLE ÇATIŞMA

Menzil grubuyla birlikteliğin sona ermesinden sonra, istenmeyen hadiseler gelişti ve Cemaat ile aralarında silahlı çatışmanın olduğu kanlı ve acı dolu bir süreç yaşandı. Tasvip etmediğimiz bu çatışmanın ayrıntılarına girmenin de fayda vermeyeceğine inanıyoruz. Ancak burada şunu ifade etmek gerekir ki; Şehid Rehber ve beraberindekiler, bu çatışmayı tasvip etmiyor ve manen büyük bir huzursuzluk yaşıyorlardı.

Şehid Rehber; Cemaat mensuplarının bunlarla karşı karşıya gelmemesi için azami gayretin gösterilmesi, arkadaşlarımızın saldırıya uğraması durumunda öldürme kastıyla değil, savunma amacıyla karşılık verilmesiyle saldırının defedilmesi hususunda talimat verdi.

Ancak bütün tedbirler ve yapılan girişimler neticesiz kalmış. Değişik münasebetlerle dile getirildiği gibi hiçbir zaman Cemaat çatışma taraftarı olmamış, başlayan çatışmaları sürdürmek istememiş ve sonuçlarına da sevinmemiştir.

Devam edecek…"
 

Hüseyni Sevda

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum