Mücahit bir âlimin zindanda Rabbine ulaşması

‘İnsan işinde ciddi olur ve elinden geleni yaparsa, Allah onu kesinlikle başarıya ulaştırır' (Ömer Abdurrahman)

Tarihimiz; tağut ve zalimlere karşı kıyam etmiş, bu yolda türlü işkence ve sıkıntılara maruz kalmış, ömürlerini sürgün ve zindanlarda geçirmiş, canlarını feda etmiş âlimlerle doludur. Bir zincirin halkası misali bu mücadele ve silsile kesintiye uğramamış, sürekli devam edegelmiştir. İlimleriyle, önderlik ve mücadeleleriyle ve pak kanlarıyla ümmete yol göstermişlerdir.

Peygamber varisi her âlimin şan ve şerefle dolu uzun hayat hikâyeleri vardır. Bu âlimlerden bir tanesi de Mısırlı âlim, Ömer Abdurrahman'dır.

Ömer Abdurrahman, 1938 yılında Mısırın Dekahliye vilayetine bağlı Cemaliye köyünde dünyaya gelir. On aylıkken gözlerini kaybederek kör olur. Bu haliyle İslami ilimleri öğrenir ve 11 yaşında Kur'an hafızı olur. Ezher'e kaydolur ve Usuliddin fakültesinden en iyi dereceyle mezun olur. Bir camide imamlığa başlar. Çok iyi bir hatip ve âlim olarak halka tebliğ ve irşad görevine başlar. Kısa sürede namı yayılır ve uzak diyarlardan insanlar onun vaaz ve hutbelerini dinlemek için gelirler. Dönemin tağut ve zalimlerini eleştirmekten geri durmaz ve bu yüzden defalarca gözaltına alınır, sürekli takibata uğrar. 1970 yılında 8 ay hapis yatar. Sebep olarak da, Cemal Abdülnasır gibi bir zalimin cenaze namazının kılınmaması gerektiği fetvasıdır. 

1981 yılında Enver Sedat'ın öldürülmesiyle ilgili olarak tutuklanarak askeri mahkemede yargılanır. 1984 yılında tüm suçlamalardan beraat ederek dışarı çıkar. Mahkeme önündeki savunmaları daha sonra toparlanarak Kelimetü'l Hak (Hak Söz) adıyla bir kitap haline getirilir.

Müslümanların zalimlere karşı cihat etmesi gerektiği üzerinde sürekli durur. O dönem Afganistan'da Ruslara karşı savaşan mücahitlere destek olması için iki oğlunu gönderir. Âmâ haliyle kendisi de Afganistan'a giderek dağlardaki mücahitlere moral verir.

1990 yılında ABD'ye gider ve 1993'de Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırı gerekçe gösterilerek tutuklanır.  Hocanın yargılandığı madde ‘Kötü Niyet Taşıma' kanunudur. Somut deliler yoktur; ama kötü niyet taşıdığı gerekçesiyle ömür boyu hapse mahkûm edilir. Asıl gerekçe ise zulümleri için tehdit görülen bir âlimin saf dışı bırakılmasıdır. Onu savunan Bayan Hristiyan avukat Layn Stewart, aldığı tehditler karşısında bir şey yapamamış, yaptığı bu insani görev için de on yıl ağır hapis yatmak, hapishanede kanser olmak ve avukatlık mesleğine son vermekle bu bedeli ödemiştir.

Hoca, Arap baharına destek verir, Mısır'da işbaşına gelen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin desteklenmesi gerektiğini zindandan haykırır. Mursi de Tahrir Meydanında Hoca'nın özgürlüğüne kavuşması için çalışacağını haykırır ve bazı girişimlerde bulunur.

Hoca, 79 yaşında 24 yıldır tutulduğu tek kişilik hücrede vefatından bir hafta önce telefonla görüştüğü hanımına; ilaçlarının, radyosunun ve şahsi malzemelerinin kendisinden alınarak adeta ölüme terk edildiğini, bu konuşmasının belki de son konuşmaları olduğunu söyleyerek telefonu kapatmıştır. Hoca, 18 Şubat cumartesi günü sabaha karşı ruhunu Allah'a teslim eder.

Âmâ, yaşlı, hastalıklı bir halde zindanda tek başına kalması, ailesinden, sevdiklerinden uzak bir şekilde yaşaması, ümmet olarak bir şey yapamamamız ve bu hal üzere vefat etmesi bizleri üzmüştür. Ama yaşlı, âmâ, hasta haliyle bir çeyrek asır zindanda kalması, şeytan ve zalimlere karşı izzetle dik durması,  bir peygamber varisinin nasıl olması gerektiğini dost ve düşmana göstermesi bizleri sevindirmiştir. Allah Teâlâ hocamıza rahmet eylesin, ailesine ve dava arkadaşlarına sabr-ı cemil nasip eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.