Uzmanlardan kuzu, oğlak ve buzağı ölümlerine ilişkin uyarı

Uzmanlardan kuzu, oğlak ve buzağı ölümlerine ilişkin uyarı

Bingöl Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Dr. Hakan Keçeci,"kuzu, oğlak ve buzağı” ölümlerinin yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.

Hayvancılıkta iyi bir verimin elde edilmesi için üreticilere önemli tavsiyelerde bulunan Bingöl Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Dr. Hakan Keçeci, ahırların modernizasyonun en önemli bir şart olduğunu belirterek, “Temiz, kuru ve havadar bir ahırımız olmazsa,  elektriği, suyu olmazsa orada hayvancılık adına verim alma şansınız kalmıyor.” dedi.

Doğu Anadolu Bölgesinin, bölgenin hayvancılık bölgesi olduğunu dile getiren Keçeci, bahar döneminde yapılması gereken ahır bakımı ile kuzu, oğlak ve buzağı ölümlerinin olmaması için önemli teknik bilgiler aktardı.

Doğu Anadolu bölgesinin ülkenin besi deposu özelliği taşıdığını belirterek Keçeci, " Et ihtiyacının büyük çoğunluğu bu bölgeden karşılanıyor. Bingöl kavşak bir il olduğu için bulunmuş olduğumuz yörede hayvancılık zaten ciddi manada ailelerin geçim ve gelir kaynağı… Gelir kaynağını artırmanın, hayvancılıkta başarılı olabilmenin yollarını ve bazı teknik verileri bu bölgenin insanının iyi bilmesi gerekiyor.” dedi.  

Türkiye’deki üreticilerin ithal ete karşı olduklarını herkesin bildiğini dile getiren Keçeci, “Bunun için de elimizdeki hayvanların kaybedilmemesi,  onların daha güzel, daha iyi şartlarda bakılması gerekiyor. İstediğimiz kadar hayvanlara yiyecek ve içecek verelim, hayvanlardan yeterince verim alamayacağımız aşikârdır. Öncelikli olarak büyükbaş hayvancılık yapan kardeşlerimize tavsiyem; bu dönemde, hem anne hem de yavru bakımlarını doğru yaparsak, doğan buzağılar bizler için sürümüzün devamında, verimli bir hayvancılıkta, bize destek olacaktır. Aksi halde hayvanları istemeye istemeye kaybedeceğiz. Annenin iyi bir şekilde bakım ve beslenmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“Buzağılarda ishaller çok ciddi kayıplara yol açıyor”

Keçeci, şunları söyledi:  “Doğumun yaklaştığı son 3 aylık dönemi ciddi manada eksikliklerle geçiriyoruz. Bu bölgede halen bu hatalar devam etmekte… Annelerin doğumuna en az 60 gün kala mutlak surette sütten kesilmesi gerekiyor. Sütten kesildikten sonra özellikle doğuma bir ay kala yavruların sağlıklı olması için şu anda Tarım ve Orman Bakanlığı da bunu zaten ücretsiz yapıyor. Anne sağlığı için de gerekli 'septisemi' aşısı var. Aşıları yaptırmamız gerekiyor ki, yavru buzağılar doğduğu zaman ishal vakalarından dolayı ölmesin. Buzağılarda ishaller çok ciddi kayıplara yol açıyor. Aynı şekilde kuzu ve oğlaklar da benzer sorun yaşanıyor. Dolayısıyla annenin doğumuna son bir ay kala eğer iyi bir bakım yapılırsa, buzağılar sağlıklı olacaklar.”

“Düvenin tohumlanmasında yaşı ve kilosu önemli”

Düvelerin tohumlanmasında yaşı ve kilosunun çok önemli olduğunu söyleyen Keçeci,  “Eskiden 18 ayı doldurmadan düvelerin tohumlanmasını istemezdik.  Çünkü yerli vardı, ama artık yerli hayvanlardan çok ithal ya da onların melezlerini kullanıyoruz. Dolayısıyla biz en az 14 aylık bir düveyi seçeceğiz bu düvenin de 350 kilodan aşağı olmaması gerekiyor ki, doğacak buzağımız sağlıklı ve kaliteli olsun. Kolay doğum yapabilmesi için hayvanların cüsselerini belirleyecek suni tohumlar var.  Bu suni tohumların seçilmesi de bizlerin işini kolaylaştıracaktır. Boğanın sağlıklı olması gerekir. Bir boğayı bir günde 3 veya 4 defa başka hayvanların tohumlanmasında kullanırsak, hem boğanın sağlığı hem de doğacak yavruların kalitesi gerçekten bozacaktır.” diye konuştu. 

“Doğacak yavrunun ölmemesi için anne hayvanın temiz bir alanda doğum yapması lazım”

Aşırı büyük buzağı oluşumunun ciddi sorunları da beraberinde getireceğini ifade eden Keçeci, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlkbahar ve yaza doğru doğan buzağılar, anne iyi beslendiği için iri doğmakta ve güç doğumlarla karşılaşmaktayız. Bunun için annenin son dönemde fazla proteinli besin ve gıdalarla beslenmemesi gerekiyor. Hayvana doğum yaptıracağınız alanın temiz olması lazım. 20 tane hayvanın bir arada bulunduğu yerde doğum yaptırırsanız ola ki anne de bir problem, bir hastalık varsa, yanındaki hayvanlara da geçip hasta etmiş oluyoruz. Doğan buzağılar genelde gece doğduğu için sabah gübreliklerin içerisinde boğulmuş halde bulunabiliyor. Bunların engellenmesi için annenin ayrı temiz ve kuru bir alana alınmasında fayda var. Yapmamız gereken başka şey de; eğer anne güç doğumla karşı karşıya, doğumda ön ayak kafa çıkmış ise; yavaşça anneyi incitmeden yavruyu almamız lazım. Traktörle, başka alet, ekipman kullanarak doğumu gerçekleştirmeye çalışırsak hem anneyi hem de buzağıyı da kaybedebiliriz. Bizim kliniklerimize bacağı kırık, ya da boynu kırık buzağılar getirilmekte… Evet, bunu görüyoruz ki, doğru olmayan uygulamalar bazı yerlerde halen yapılmaktadır.”

“Doğan yavruya ilk 2 ile 4 saatte anne sütü içirilmesi lazım”

Buzağı doğar doğmaz en geç 2 ile 4 saatleri arasında anne ve ağız sütünün içirilmesi gerektiğini hatırlatan Keçeci, “Köylerimizde halen bu hususta yavru ishal olacak korkusuyla verilmiyor. Hâlbuki 9 ay boyunca anne karnında kalan buzağı ve gerekse kuzuların ilk anne sütünü almasıyla 9 aylık test eden bağırsaktaki sümüksü(mekonyum)  dediğimiz dışkıyı atması gerekiyor ki, hayvan sağlıklı olsun, kendini zehirlemesin. Toksikasyondan dolayı hayvan maalesef ishale düşüyor ya da başka sebeplerden kaybediyoruz. Doğurur doğurmaz anne sütü yavrunun tüm ihtiyaçlarını giderdiği gibi hastalıklara karşıda onu koruyacak her türlü 'immunoglobulin' dediğimiz vücut sağlığı için gerekli olan proteinleri içermektedir. Doğan buzağıyı emzirdikten sonra göbek kordonunu güzel bir şekilde tentürdiyot ya da elimizde varsa başka dezenfektanlarla temizleyip, buzağının kuru ve sıcak bir yerde kalmasını sağlamakta fayda vardır.” dedi.

“Anne ve yavru hayvanın kaldığı yerin temiz ve havadar olması lazım”

Temiz olmayan ahırların anne hayvanı ve yavrusunu da rahatsız edeceğini ve çeşitli enfeksiyonlara neden olacağına dikkat çeken Keçeci, “Kliniklerimize getirilen hayvanların birçoğu solunum yolları ve göbek enfeksiyonlarından dolayı maalesef ölüyor. Göbek kordonunda ya da tırnaktan kapılan enfeksiyonların hayvanın ishal olmasına, akciğerlerinin bozulmasına ve göbek fıtığının iltihaba yol açarak ölümüne sebep oluyor. Ahırların kesinlikle havadar olması gerekiyor. Annenin doğum yapacağı alanın sessiz, sakin ve düzgün bir doğal ortam olması gerekir ki, sağlıklı doğumlar gerçekleşsin. Doğum yaptırırken eğer bizim gücümüz yetmiyorsa, mutlaka bir veteriner hekim desteğini almak zorundayız. Aksi takdirde anneyi de buzağı da başka basit hastalıklardan kaybedebiliriz. Yeni doğan buzağı için arka iki ayağından baş aşağı birazcık silkelemek de fayda var. Çünkü ağzından ve burnundan anne rahminde yutmuş olduğu sıvıları geri boşaltılacaktır. Hızlıca kuruluyoruz, göbek kordonu bakımını yaptıktan sonra da ya annesine yalatıyoruz ya da temiz güzel bir ortama alıp, hemen anneden sağmış olduğumuz ağız sütünü biberon vasıtasıyla hayvana içiriyoruz. Doyasıya 2 ya da 3 litre kadar vermekte fayda var. Yoksa annesine bırakıp mümkün olduğu kadar doyasıya içmesini mutlaka sağlıyoruz.” ifadeleri kullandı.

“Yıllık buzağı kaybımız yüksek”

Buzağıların mutlaka veteriner hekimin kontrollünden geçmesi gerektiğini ifade eden Keçeci,  “Şu anda bir buzağı çok yüksek maliyetlerle elde ediliyor.  Bizim bunları kaybetmeye, hakkımız yok ve ülkemizin geleceği için, devletimizin dışarıdan ithalat yapmaması adına, bizim mevcut buzağıları korumamız şart... Hem verim artışı sağlayalım. Buzağı kaybımız yıllık 700-800 bin adet hatta 1 milyonu geçtiğini söyleyenlerde var.  Bu çok büyük bir rakam, bir ahır için asgari buzağı kaybının yüzde 5’leri geçmemesi gerekiyor. Ülkemizde halen bazı yörelerde bu çok çok yukarılarda. Buzağılarımızı kaybetmeden, kendi yağımızda kavrulma zamanı geldi, geçiyor. Verimi yüksek hayvanlar besliyoruz ama karşılığını alamıyoruz. Bunu almak için de mutlak surette kendimizin yavruyken bu buzağıları doğru beslememiz gerekiyor ki, besi hayvan olarak erkekler ayrıldığında kilo alsın, dişi olarak bunu alıp bir ahıra bir mandıraya katacaksak damızlık olsun. Buna dikkat etmemiz gerekiyor.” diye konuştu.

“Buzağı doğar doğmaz septisemi aşısı yaptırmamız da fayda var”

Doğan buzağılara aşı yapılması gerektiğini belirten Keçeci, “Buzağılara özellikle doğar doğmaz imkânlar ölçüsünde 'septisemi' aşısı yaptırmamız da fayda var. Doğan buzağı için ne yapıyoruz.  Bir veteriner hekim olarak buzağı doğurttuk, kuruladık.  Anne sütüyle emzirdik, ağız sütü emdi. Bölgemizde saf samanla beslendiğimiz anne hayvanlarda A vitamini yetmezlikleri üst düzeyde… Selenyum ve E vitamini yetmezlikleri özellikle kuzularda, oğlaklarda çok sık karşımıza çıkıyor. Onlara mutlaka hemen doğumun ilk haftasında uygulamamız gerekiyor. Bakır, kobalt, çinko ve mangan gibi bazı maddeler de eksik. Bunlar vücut savunma mekanizmasın da rol aldığı için eksikliğinde, en ufak bir hastalık halinde hayvanları kaybetmekle karşı karşıya kalıyoruz.” dedi.

“Anne hayvanın iyi beslenmesiyle verimli ve sağlıklı yavru elde edilir”

Geçen yıl Bingöl’de özellikle kışın ve ilkbaharın ılıman geçmesinden dolayı oğlaklar da 'koksidiyoz' denilen kanlı ishalde seyreden 30 ile 45 günlük oğlakları kanamadan kaybettiklerini ifade eden Keçeci, “Tespit ettiğimiz sürülerde ciddi müdahaleler yaparak bazılarını kurtardık, tespit edilemeyenleri ise kaybettik. Bu ciddi bir problem.  Bingöllümüz gerçekten kavşak noktasında olduğu için gerek küçükbaş, gerekse de büyükbaş hayvancılıkta söz sahibi olmuştur, olacaktır. Bundan sonra dikkat edersek, ümit ediyorum önümüzdeki yıllarda daha kazançlı daha güzel bir hayvancılık yapmak ile karşılaşacağız. Bir sorunumuz da şudur;  anne sütünü, ağız sütünü veriyoruz ama klinikleri getirilen buzağıların birçoğu eksik anne sütü almaktan mütevellit.  Bazı çiftçiler diyor ki, 'hayvanlarımıza anne sütünü veriyoruz ama yine de hasta oluyorlar.' Bunun sebebi de; annenin kötü beslenmesidir. Biz buna pasif immün yetmezliği ya da pasif transfer yetmezliği diyoruz. Annelerin çok güzel, çok güçlü beslenmesi şart, aksi takdirde cılız buzağılar doğacaktır.  Bu durum da hayvancılıkta ciddi zararlara uğramamıza neden olacaktır.” dedi.  

Keçeci,  sözlerine şöyle devam etti: “Annesini kaybetmiş bir buzağının, ağız sütünü vermediğimiz zaman; çevredeki,  komşudaki ya da ahırdaki diğer hayvanların normal sütünü buzağıya içirsek bile hastalığa yakalanma riski çok yüksek oluyor. Dolayısıyla bizim ilk doğumda elde etmiş olduğumuz ağız sütünü eksi 25 derecede saklayıp öksüz doğan buzağılara ya da ahırda memesi tutulup, iltihaplı olan anne hayvanların buzağılarına vermek için stokta bekletmemiz lazım. Bununla ilgili Tarım Bakanlığı'nda aynen kan bankası gibi buzağıların, kuzuların beslenmesi için anne sütü bankalarını da oluşturmayı planladığını biliyorum. İnşallah bu gerçekleşirse ülkemiz için çok güzel bir adım olacaktır. Aksi takdirde geri kalan buzağılar maalesef kaliteli beslenemediği için ölümle karşı karşıya kalıyor.”

“Doğan buzağıları üçüncü günden itibaren başlangıç yemleriyle normal yeme alıştırmak gerekir”

Buzağıya ağız sütü verip, normal süte geçtikten sonra, üçüncü günden itibaren buzağıların yeme alışmaları açısından başlangıç yeminin verilmesi gerektiğini söyleyen Keçeci,  “Başlangıçta birer avuçla başlayabiliriz, üçüncü günden itibaren… Buzağıyı, buzağı kulübesine koyma şansı varsa buzağının önüne bir kap su, bir kapta buzağı başlangıç yemi koyuyoruz.  Buzağı başlangıç yemleri de artık hemen her yerden temin edilebiliyor. Pahalı bir şey değil, bunun bize faydası olacak. Buna 'sütten yemeğe geçiş evresi' deniliyor. Birinci ayını dolduran buzağılar da sütten yemeğe geçerken ülsere ölüme götüren kanamalara yol açabilir. Bunu engellemenin yolu da 3 veya 4 bazı yerlerde birinci haftadan itibaren buzağı başlangıç yemine yavruyu alıştırmamızdır. Bazı yerlerde birinci ayın sonunda, bazen de daha erken, 25 günde de çiftliklerde yem yeme geçişi sağlanabiliyor. Bu tekniği eğer uygularsak, yavruları bir aylık dönemde kaybetmemiş oluruz.” diye konuştu.  

“İshalin nedeni belirlenmeden yapılacak her türlü fiil veya eylem buzağıyı öldürür”

Keçeci, koruyucu hekimliğin önemine dikkat çekerek, "Koruyucu hekimlik bizim için ön planda gelir. Onun için buzağılarda yapılması gereken bazı basit ve kolay teknikleri sizlere anlattıkça sizler de bunu yaparak, fayda sağlayacağınızdan eminim. İshal dediğimiz şey resmen su gibi dışkı çıkarma eylemidir. Çamur ve macun gibi çıkartmaları ishal olarak kabul etmiyoruz. Ama fazla süt emdiği gün buzağılarda beyaz bir ishalle karşılaşırız. Bu aslında çok büyük bir hasara kolay kolay neden olmaz. Ama dikkatli olmak lazım.  Eğer bura da 'asidoz' dediğimiz komaya yakalanırsa mutlaka veteriner hekimin tedavisine ihtiyaç duyulur. Aksi takdirde buzağıyı kaybedebiliriz. İshalli bir buzağı ile karşılaşırsak hiç vakit kaybetmeden veterinere müracaat etmemiz gerekir. Dışarıdan ilaç alıp getirip uygulamaktansa, veteriner hekimi götürüp, hayvana bir serum taktırmak ve hangi etkenden kaynaklı olduğunu tespit edersek veteriner hekim ona yönelik ilaç uygulayacaktır. Kendi başımıza gidip ishal kesici ilaçlar, tozlar alıp kullanırsak 2 gün içinde buzağı kaybedebiliriz." şeklinde konuştu.

“Ahırda hayvanlar, sürekli gebeler,  sürekli doğuranlar ve sürekli süt verenler şeklinde olması lazım”

Buzağılar için son yıllarda çıkan macunlar olduğuna vurgu yapan Keçeci,  "Buzağılara bu macunlardan ilk bir haftalık süreçte verirsek onların daha güçlü hayata tutulduğunu görürüz. İshalin nedenini belirlemeden yapılacak her türlü fiil veya eylem buzağıyı maalesef öldürür. Bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. Koruyucu aşıların tamamını veteriner hekimlere danışarak hangi gün ne zaman yapacağımızı bilmemiz gerekiyor.” dedi.

Ahırda hayvanların; sürekli gebeler,  sürekli doğuranlar ve sürekli süt verenler şeklinde üç gruba ayrılması gerektiğini ifade eden Keçeci, “Bu grup planlaması kaçınılmazdır. Aksi takdirde kimi zaman sütsüz kalırız, kimi zaman da yazın ortasında buzağılar doğar. Sıcaktan etkilenen buzağılar kaliteyi düşürür.” dedi.

“Ahırların modernizasyonu şarttır”

Hayvan üreticilerine önemli tavsiyelerde bulunan Keçeci, konuşmasını şöyle tamamladı: "Ahırların modernizasyonu şarttır. Temiz, kuru ve havadar bir ahırımız olmazsa,  elektriği, suyu olmazsa, bizim oradan verim alma şansımız kalmıyor.  Çünkü buzağılar veya anneler, ıslak bir zeminde ise sürekli dışkı, idrarla haşır neşir olan kapalı bir yerde ise; genellikle bu tür durumlarda ya ayak hastalıklarından ya da akciğer hastalıklarından anneyi de buzağıyı da kaybedebiliriz. Dolayısıyla ilk olarak ahırlarımızın modernizasyonu yapılmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı zaten her yıl bu konuda ciddi destekler veriyor. İnsanlarımızın bu tür desteklerden faydalanmasında yarar vardır."

İLKHA

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.