11’İNDEN SONRA

M. Emin ÖZMEN

Değirmen macerasından sonra, artık un bir hayal oldu 11 yaşındaki kızın evinde. Anne ambarda kalan buğdayı, sobanın üzerinde kaynatır veya kavurur ve çocuklarını öylece doyururdu. Dedik ya vakit Ramazan’dı ve oruçlunun iftardan sahura buğday ve türevlerini yemesi bir hayli zordu.

Tabi çocuklar açısından bir başka sıkıntı vardı. Yaklaşan Ramazan Bayramı’nda şeker yiyebilecekler miydi? 11 yaşındaki kız da her çocuk gibi rengârenk şekerleri düşünmeye başlamıştı. Hele hele güzel bayramlık elbiseye bayılıp dururdu.

Ama durum belliydi. Kimse bu tür lüks sayılabilecek şeyleri düşünecek durumda değildi. Ambargo altındakilerin, karınlarını sobanın üzerinde kavrulan veya kaynatılan buğday ile doyurdukları bir zamanda, bunları dillendirmek komik olabilirdi.

Küçük kız babasına bir iki kez diyecek gibi oldu ama söyleyemedi. O yıl ki bayram öylece geçti. Sonra Kurban Bayramı yaklaşmaya başladı. Elbise isteği kafasında gidip gidip geliyordu. Ama herkesin akşam yemeği derdine düştüğü o günlerde, bu tür şeyleri dile getirmenin ayıp kaçacağı hissi tekrar ağır bastı.

Derken bir sonraki senenin Ramazan ayına ulaştılar. Yokluk had safhadaydı. 11’indeki kız artık 12’sindeydi. Bayram yaklaştıkça aklına yine bayram elbisesi ve şekeri düştü. Aslında bu kez bir umut vardı. Çünkü Seyyid Amcaları ara ara bir kamyonla gelip, köye un, yağ, şeker, tuz gibi öteberi getiriyor ve köylüye dağıtıyordu.

Bu gıda maddelerini köye getiren kişi pekâlâ bayram şekeri de getirebilirdi. Bunu bir şekilde çıtlatmalıydı ama; “Kızım! Keçi can derdinde sen neyin peşindesin?” diye bir soru ile karşılaşması mümkündü. Onun için hevesini bastırdı ve konuyu dile getirmedi.

Seyyid Amca kamyonuyla yakın ilçe hayırseverlerinden gıda toplayıp, köylüye dağıtmaya devam ediyordu. Alış veriş yaparken insanların Ramazan Bayramı için şeker aldıklarını gördü. En ucuzlarından çocuk şekeri almaya karar verdi. Parası ancak onlara yetiyordu. Aslında şekerin rengi olsun, yeterdi çocuklar için. Kalitesi pek önemli değildi.

Yüklendi arabasına çocukların heyecanını düşüne düşüne. Kendisi de heyecanlanmıştı. Yolda bin bir türlü tehlike vardı. Her an saldırıya uğrayabilir veya bir mayına basıp paramparça olabilirdi. Hatta yolunu kesip, kendisini kaçırabilirlerdi. Ama olsun. Bayram şekerinin çocukların yüzüne yansıtacağı o şeker gülümsemeyi görmek istiyordu.

Bu kez bir başka heyecanla vardı köye. Hayırseverlerden aldığı un, yağ, şeker gibi gıdayı köylüler sırayla aldılar. Çocuklar onları izliyorlardı. En sona doğru indirdikleri torbalar biraz farklıydı. Şekerlerin rengi dışarıya yansıyordu. Çocuklar gözlerini poşetlere dikmiş ve öylece kalmışlardı. Evet evet, Seyyid Amca onlara bayram şekeri getirmişti. Seyyid Amca torbanın birini açtı ve oruç tutmayacak kadar küçüklere birer ikişer dağıttı. Diğerlerine de iftardan sonra yemeleri için verdi.

Çocukların keyfine diyecek yoktu. Bir sevinçle gidip evlerinde iftar saatini beklemeye başladılar. Tabi Seyyid Amcaları yeniden gıda toparlamak için köyden ayrıldı. Artık onun yolunu gözler olmuşlardı. Her seferinde gözleri kamyondan indirilen poşet ve torbalara takılıyordu.
Bayram elbisesi mi dediniz? Yok, canım daha neler. Hem köydeki çocukların bedenlerini nereden bilsin Seyyid Amca. Bayram şekeri getirmişti ya. Fazladan fazlaya bir şeyler istemenin yeri ve zamanı değildi.

Yine bir gün Seyyid Amca kamyon ile gelip, hayırseverlerden aldığı erzakı köylülere dağıttı. Köyden bir kişiyi de yanına alarak bir başka yerde ambargo altında bulunan mazlumlara erzak yetiştirmek için köyden ayrıldı. Çocuklar kamyonun ardından bakıyorlardı. Kim bilir belki bir gün Seyyid Amcaları onlara bayramlık elbise dahi getirebilirdi.

Ama Seyyid Amcaları bir daha köye gelmedi. Köyden yanına aldığı şahıs da dönmedi. Uzun süre kendilerinden haber alınamadı. Meğer ambargoyu deldikleri için kendilerini kaçırıp, iflah olmaz işkencelerden sonra, kaçıranların deyimiyle; “Balıklara yem olsunlar” diye cansız bedenlerini nehre atmışlardı.

Küçük kız Seyyid Amca’nın akıbetini sormaya korkuyordu. Artık bayramlık elbise dahi istemiyordu. Yeter ki Seyyid Amca tekrar köye gelsin diyordu.

Ama nafile. O zamandan bu zamana Seyyid Amca ile arkadaşından hiçbir haber alınamadı.

Şehadetiniz mübarek olsun; Seyyid Hüseyin Yeşilmen ve Hasan Çeken…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.