Ahlaksızlığı önleyecek düzenlemeler yapılsın

EL-HAK Platformu, aileyi korumaktan aciz yasaların ve sözleşmelerin de yürürlükten kaldırılarak ahlaksızlığı önleyecek düzenlemelerin yapılması çağrısında bulundu.

Elazığ Hak Adalet ve Kardeşlik (EL-HAK) Platformu, düzenlendiği basın açıklamasıyla son zamanlarda cinsel sapkınlıkların özendirilmeye çalışılmasına yönelik çabalara tepki gösterdi.

Yapılan basın açıklamasını EL-HAK Platformu dönem sözcüsü Zülfü Öztürk okudu.

Nesli ifsat etmeyi amaç edinen batıl güçlerin, her geçen gün memleketi helake sürükleyecek ahlaksızlıkları yaygınlaştırmak üzere içerdeki aveneleri eliyle pisliklerini akıtmakta olduğunu belirten Öztürk, cinsel sapkınların yürüyüş yapmaya çalıştığını ve bazı CHP ve HDP'li belediye ve milletvekillerinin bu iğrenç sapkınlığa destek verdiğine işaret etti.

Bu sapkınlık ve ahlaksızlıklar sergilenirken Müslümanların seçtiği idarecilerin sessiz kalması ya da çok cılız tepkiler vermesinin Müslüman gönülleri yaralamakta olduğunu ifade eden Öztürk, "Dine, ahlaka, fıtrata aykırı bir iğrençliğin meşrulaştırılmasını amaçlayan bu alçaklığa utanmadan cesaret edilmesi dikkate şayandır. Bilinmelidir ki '2011 İstanbul Sözleşmesi' ve 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' uygulamaları bu cesareti besleyen en önemli sebeplerdir." dedi.

"İslam’ı ve kutsallarını aşağılayan bu azgın güruha karşı net bir duruş sergilenmeli"

Öztürk "Bizler EL-HAK Platformu olarak, bu cinsi sapıklara ve onlara destek verenlere en yetkili ağızlardan gereken cevabın verilmesini istiyoruz. İslam’ı ve kutsallarını aşağılayan bu azgın güruha karşı net bir duruş sergilenmesini, memleketimizi felakete sürükleyen toplumsal cinsiyet eşitliği uygulamalarının, İstanbul sözleşmesi ve 6284 Sayılı (sözde) Aileyi Koruma Kanunu’nun (!) Bir an önce yürürlükten kaldırılmasını ve bunun yerine aileyi tahkim edecek, ahlaksızlığı önleyecek düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz." ifadelerini kullandı.

"BM raporunda aile kurumu direkt olarak hedef alınmaktadır"

Birleşmiş Milletlerin son olarak yayımladığı aile raporuna değinen Öztürk, "Kadınlar için en tehlikeli yerlerden birinin kendi evleri olduğu belirtilen,  eşler arasındaki meşru münasebetin evlilik içi tecavüz suçu kabul edilip buna karşı hukuki yaptırım çağrısında bulunulan raporda aile kurumu direkt olarak hedef alınmaktadır. Dünyanın birçok yeri savaşlar nedeniyle kan gölüne dönmüşken, Suriye, Yemen, Filistin gibi yerlerde öldürülen insanların yarısına yakınını kadınlar oluştururken harekete geçmeyen Birleşmiş Milletler Teşkilatı, bu rapor ile gayesinin İslam düşmanlığı olduğunu bir kez daha göstermiştir." dedi.

"Evlilik dışı ve eşcinsel birliktelikler aile kurumunu bitirme noktasına getirmiştir"

Aile kurumunun her geçen gün zayıfladığını dile getiren Öztürk, "Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve tecavüzün temel sebepleri, ahlaki ve kültürel yozlaşma ile beraber aile kurumunun her geçen gün daha da zayıflamasıdır. Normalleştirilmeye çalışılan ahlaksız ilişkiler, evlilik dışı ve eşcinsel birliktelikler aile kurumunu bitirme noktasına getirmiştir. Bireyin ahlaki gelişiminin tamamlandığı aile kurumunun zayıflaması, toplumun manevi sağlığını doğrudan etkilemekte ve suç oranlarını arttırmaktadır. Toplumda kadınlara yönelik muamelenin sebep ve sonucunun ev ile özdeşleştirilmesi yerine tahribatın önlenmesi ve aile kurumunun güçlendirilmesi adına önlemler alınmalıdır. BM’nin son yayınladığı rapor, şiddetin ve kötü muamelenin önüne geçecek bir tedbir sunmamakta aksine sorunları körükleyici bir tespitte bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.

"Batı ailevi değerlerimizden rahatsız"

Öztürk, "Avrupa Birliğinin özellikle aday ülkelere dayattığı aile kurumunu bitirici, evlilik dışı ve yoz ilişkileri yaygınlaştırıcı önceliklerini BM'nin bu çalışmaları ile yan yana koyduğumuzda Batı’nın aile değerlerimizden ne denli rahatsız olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum aynı zamanda, aile mefhumunun toplumsal değerlerimizi muhafaza eden en sağlam kale olduğunu da ortaya koymaktadır. İslam toplumlarının üzerine düşen görev, Batı’nın bu saldırılarına karşı aile kurumunu çok daha muhkem hale getirmek olmalıdır." dedi.

"26 yıldır acısı dinmeyen yaramızdır Başbağlar"

Başbağlar katliamına da değinen Öztürk, "26 yıldır acısı dinmeyen yaramızdır Başbağlar. Bugün, 26 yıl önce PKK tarafından 33 sivilin vahşice katledildiği Başbağlar katliamının gerçekleştirildiği gündür. Yüreğimizi yakan bu acı, sanıklarının hala bulunamamış ve cezalandırılamamış olması nedeniyle,  26 yıldır dinmeyen bir acıdır. Bu olayda katledilen mazlum şehioleri rahmetle yad ederken, devleti bu olayı aydınlatamamanın ve faillerini bulup cezalandıramamanın utancından kurtulmaya davet ediyoruz." dedi.

İLKHA