Allah Teâlâ'nın Kâinata Müdahalesi

Ahmet MÜNİR

 Yapılan iyiliklerin ve kötülüklerin karşılığının asıl görüleceği yer ahiret âlemidir. Orada herkes adil olarak yargılanacak ve yaptıklarının cezasını veya mükâfatını görecektir. Ancak ilahi adaletin asıl tecelli edeceği yer ahiret âlemi olmasına rağmen birçok davranışın karşılığı mahşer gününden önce bu dünyada da verilmektedir. Bu dünyada insanın başına gelen birçok musibetin sebebinin insanın kötü fiilleri olduğu ayeti kerimelerde açıkça ifade edilmiştir:

“Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisa 79}

“Sonunda yaptıkları kötülüklerin acı akıbeti ile yüz yüze gelirler” (Nahl 34)

“Şu da bir gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce o yakın azaptan (dünya azabından) da tattıracağız, belki dönerler.” (Secde 21)

Yapıları kötülükler yaygınlaştığında ise tüm kâinatı ilgilendiren daha büyük musibetler ortaya çıkmaktadır: “insanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rum 41}

Diğer taraftan işlenen iyilikler de dünyada iyilik gütmeye sebeptir:

“Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır, Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!” (Nahl 30)

“Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır.” (Yunus 26)

İyiliklerin ve kötülüklerin karşılığı da ilahı adalet gereği cinsiyle olmaktadır,

“Kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür.” (Şura 40)

“Herhangi bir genç yaşından dolayı bir ihtiyara saygı gösterirse Allah da ona, yaşlandığında saygı gösterip hizmet edecek kimseler yaratır.” (Tirmizi)

“Siz babalarınıza karşı iyi olun kî oğullarınız da size karşı iyi olsunlar, Siz namuslu olunuz ki kadınlarınız da namuslu olsunlar.” (Taberani)

Yukarıda verilen örneklerin kapsamını genişlettiğimiz zaman şu genel sonuca ulaşırız: Başkasına kötülükte bulunan kişi aynı tür kötülükle karşılaşır. Aynı şekilde başkasına iyilikte bulunan kişi de aynı tür bir iyilik görür.

Örneğin başkasına zulmen bir tokat vuran kişi gün gelecek kendisinden daha güçlü biri tarafından bir tokat yiyecektir. Başkasının namusuna göz dikenin namusuna göz dikilecektir. Yine başkasının malını haksız yere alanın malı da aynı şekilde alınacaktır. Bir ara ticaretle uğraşan ve başkasının malını yemekle itham edilen bir tanıdıkla konuştuğumda konu dolandırılma ve hırsızlık hadiselerine geldi. Bu tanıdığım dükkânının ve depolarının soyulma hadiselerini o kadar anlattı ki çokluğuna hayret ettim. Oysa tanıdığım birçok esnaf vardı ve tek bir sefer bile dükkânları soyulmamıştı. Sonunda anladım ki o, başkalarının malını yedikçe Allah Teâlâ da hırsızları malına musallat etmektedir.

Diğer taraftan Allah yolunda harcanan malın da malı eksiltmeyeceği ve yerinin doldurulacağı hem ayeti kerimede hem de hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir:

“Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız,” (Bakara 272}

“Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe 33) “Sadaka maldan bir şey eksiltmez...” (Müslim, Tirmizi, Muvatta)

Özellikle zamanımızda birçok insanın ahirete imanı zayıf olduğundan, ahirette yaptıklarının karşılığını görecekleri hususu onları kötülüklerden engellememektedir. İyilik ve kötülüğün karşılığının ahiretten önce dünyada da görüleceğinin bilinmesi, insanları daha güçlü bir şekilde kötülükten engelleyip hayra sevk edecektir.

Yukarıda anlattığımız çerçevede başına bir musibet gelen şahsın, acaba bu hangi günahımın karşılığıdır, diye muhasebe yapması doğru bir tavırdır. Ancak başına bir musibet gelen bir insan görülünce, elde hiçbir delil olmadan bazı günahları sebebiyle onun başına böyle bir musibetin geldiğini düşünmek doğru değildir. Çünkü günah olmaksızın imtihan sebebiyle de insanın başına bela gelir. Peygamberlerin başına gelen belaların sebebi buydu ve bu belalarla sadece makamları yükseliyordu,

Diğer taraftan bir insanın geçmişinde örneğin namus konusunda zaafları olmuşsa ancak bundan pişman olup tövbe etmişse illa da aynı akıbetle karşılaşacağını düşünmesi de doğru değildir. Çünkü Allah Teâlâ, işlediğimiz birçok kötü fiilin benzerine uğramaktan bizi affettiğini ifade etmiştir,

“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder,” (Şura 30)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.