Anayasa ve Toplumsal Uyum

Şehzade DEMİR

Anayasa hukuku, yasama yürütme ve yargı gibi devletin temel organlarının kuruluş ve işleyişini, bu organlar arasındaki karşılıklı ilişkileri ve devlet karşısında vatandaşların hak ve özgürlüklerini düzenleyen hukuk kurallarını inceleyen hukuk bilimi dalıdır.

Dikkat edileceği gibi hem devlet mevzuatının tamamını ve işleyişini, hem de vatandaş ile devlet ilişkilerini bunların bir birlerine karşı olan hak ve pozisyonlarını düzenleyen temel anlayıştır anayasa. Devletin sağlıklı işlemesi, vatandaşları ile sağlıklı ilişkiler geliştirmesi, iç barışın sağlanması, hem insan hakları ve hukuk alanında hem de vergi ve gelir dağılımı ile refah düzeyi hususlarında anayasa esas alınır. Bu sahaların sağlıklı işlemesi, anayasanın toplum ile uyumunu ortaya koyarken sorunlar yaşanması, adaletin ikame edilmemesi ile insan sınıfları arasındaki makasın çok açılması da elbette anayasadan kaynaklanan sorunlardan dolayıdır.

Anayasaların yapılması kolay olmamalıdır elbette. Toplumsal bir uzlaşma içinde, kadim kültüre, geleneklere, inanca ve etnik yapılara münasip bir şekilde hazırlanması gerekir. Aynı şekilde bu ölçülerde hazırlanan anayasaların değiştirilmesi veya askıya alınması da kolay olmamalıdır. Ancak Türkiye’de hiç öyle olmadı bu güne kadar. Temel sorun, hazırlanması safhasında yaşanmaktadır. Bugüne kadar hazırlanan anayasalarda toplumsal konsensüs hiç sağlanmadı. Merkezde, toplumun hassasiyetlerinden uzak, ideolojinin ve taassubun ağır tesiri altında hazırlandı. Çoğunlukla da zaten siviller tarafından değil, askeri cuntalar tarafından veya en iyi hali ile statükonun vesayeti altında bulunan hükümetler veya partiler tarafından hazırlandı.

İdeoloji dayatan bu anayasaların değiştirilmesi de çok zorlaştırıldı. Yumuşak anayasalar vardır ki bunların değiştirilmesi, olağan yasaların değiştirilmesi gibidir. Ancak sert anayasalar vardır bir de buna mukabil. Bunların değiştirilmesi öyle kolay değildir. İçinde değiştirilemez maddeler vardır. Değiştirilebilmesi için özel bir çoğunluğa ihtiyaç vardır. Yani özel bir usul gerektirmektedir. Türkiye’de şu an yürürlükte olan anayasa ise; bütün bunların ötesinde, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen bir anayasadır ve askeri cunta tarafından oluşturulmuştur.

Yani sonuçta bizdeki gelenekte ne anayasa hazırlama usulü doğrudur ne de değiştirme. Masa başında, toplumun inancı, kültürü, değerleri ve etnik yapısı ile tam bir tezat içinde olan 82 anayasası, toplumsal sorun ve dengelerden ziyade devleti merkeze alan, devleti kutsayan bir anlayış ile hazırlanmıştır. Anayasanın bizzat kendisi, birleştirici olmaktan çok uzak; ötekileştirici, ideolojik ve çatışmacıdır.

İnsan hakları reform paketinin konuşulduğu bu günlerde yapılacak reformların sorunları kökten çözmeyeceği ortadadır. Ciddi reformlara ihtiyaç olduğu muhakkaktır. İnsan hakları, temel hak ve özgürlüklerde ciddi mağduriyetler çözülmeyi beklemektedir. KHK mağdurları gibi, erken yaşta evlenenlerin mağduriyeti gibi, süresiz nafaka düzenlemesi gibi, her türlü suiistimale açık güvenlik soruşturmaları düzenlemesi gibi. Bunlara yönelik elbette sorunları kökten çözecek düzenlemelere ihtiyaç vardır. Kamuoyunun beklentisi de bu sorunların kökten çözülmesi yönündedir.

Ancak; Türkiye’de bütün sorunların membaı; anayasadır. Anayasa yapma ve değiştirme usulünden başlanmalıdır. Değiştirilemez veya değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin hiçbir surette anayasada yer almaması gerekir. Ve en nihayetinde; halkın değerleri ile çatışmayan, ötekileştirmeyen, ideoloji veya etnisite dayatmayan, bütün yönleriyle yerli bir anayasa bu memleketin en temel ihtiyacıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.