Devletin elinde Abdullah Öcalan gibi biri varken bugüne kadar PKK sorununu çözmemesine şaşırmamak mümkün değil. En iyisi moda bir deyim halini almışken bunu Ergenekon gibi derin yapıların engellemesine bağlayalım da siyasilerin basiretsizlikleri üzerinde durmayalım.
Bağımsız Kürdistan devleti kurulacaktı. Bunun için Kürd coğrafyasında faaliyete başlayan PKK, “Bağımsız Kürdistan” adı altında propaganda yaparak halkın arasında örgütlenmeye çalıştı. Kimisinin malını, kimisinin çocuğunu zorla elinden aldı. Vermek istemeyenleri katliamlara maruz bıraktı. Bölgede mücadele eden sol ve milliyetçi grupları zor ve baskıyla dağıttı. Muhalif gördüğü insanları kimi zaman bulduğu yerde infaz etti, kimi zaman da kaçırıp sorguladıktan sonra öldürdü. Aynı durumu İslami gruplara da dayattı. Bölgede Hizbullah’ın dışında PKK’ye karşı kimse tutunamadı. PKK’nin öldürücü darbelerine karşılık veren Hizbullah, şımarık ve kibirli örgütün sırtını yere getirmeyi başardı ve bölgenin bir gerçeği olduğunu ortaya koydu.
On binlerce insanın öldürülmesi, milyonlarca insanın memleketinden sürülmesi, ailelerin parçalanması ve ocakların darmadağın olması neyin adına yapıldı? PKK, bütün bunların hesabını verecek mi? Ya da bütün bunların hesabını PKK’den soranlar olacak mı?
Apo yakalandıktan sonra bağımsız Kürdistan hayali sona erdi. Annesinin de Türk olduğunu söyleyen Apo, devlete hizmete hazır olduğunu dile getirdi. Bağımsız Kürdistan’dan çark eden Apo “Demokratik Cumhuriyet”i keşfetti. Samimi bir devlet hizmetkarı olduğunu göstermek için tek taraflı ateşkes ilan edip ülke içindeki PKK güçlerini Irak Kürdistan’ına gönderdi. Bunu fırsat bilen devlet, tuzaklar kurarak ve saldırılarda bulunarak PKK’ya ağır kayıplar verdirdi.
Devlete hizmete hazır olduğunu her fırsatta dile getiren Apo’nun varlığı devlet için büyük bir fırsattı. Ancak, öldürme ve imhadan başka dilden anlamayan katı ve faşist devlet aklı bugüne kadar bu fırsattan istifade etmedi.
PKK cephesindeki değişim kademe kademe devam etti. Bağımsız Kürdistan rüyalarından sıyrılan, ardından “Demokratik Cumhuriyet” projesini terk eden PKK “Özerk Kürdistan” ile sahneye çıktı. Tabi bütün bu buluşlar insanlığın numune zekası Apo tarafından keşfedilip sunuluyordu. Hesaba göre dağdan inecek PKK’liler Öz Savunma birlikleri olarak özerk Kürdistan’ın güvenliğini sağlayacaklardı. Tabi devletin de meşruiyet vereceği bu şahıslar Kürd halkının canına okuyacaklardı.
Bu hesap da tutmadı. Yeni bir süreç başladı. Devletin tabiriyle “Çocuk katili” sıfatıyla anılan Apo barış kahramanlığına soyundu. Apo’nun hazırladığı yol haritasında ciddi istekler görünmüyor. Affını bile istemiyor. Bunun onursuzluk olduğunu söylüyor. Diğer taraftan bas bas bağıran başbakan, PKK militanlarının ülkeyi terk edip başka ülkelere gitmelerini istiyor. Affın gündemlerinde olmadığını, böyle bir yetkisinin bulunmadığını dile getiriyor. Öyleyse PKK ne adına dağlara çıktı? Neyin adına bunca insanın kanını döktü? Murat Karayılan “Dağlara elma toplamaya gelmedik!” diyordu. Kandil’de elma bahçeleri yok ki elma toplasınlar. Bundan böyle olsa olsa gelen baharla birlikte PKK’liler kır çiçekleri toplayarak günlerini geçirirler.
PKK, ciddi bir performans gösterip Kürdlerin arasında önemli bir taban oluşturdu. Ancak Marksizmi esas aldığından ve İslam’a düşman olduğundan gerekli başarıyı gösteremedi. Oysa PKK epeyce güçlü bir örgüttü. Laik, seküler ve Marksist düşüncede diretmeseydi ve İslami karaktere sahip olsaydı mücadeleyi çok daha ilerilere götürebilirdi. Büyük gücüne rağmen başaramaması Apo gibi liderlerin basiretsizliğine dayandırılsa da esas neden Kürd halkının bedeninin ruhu niteliğindeki İslam’a düşmanlığıydı. Son yıllarda bunu iyice fark eden PKK, bazı dernekleri hizmete sokup alternatif Cuma namazları başlatsa da, bu hareketler yeterince cezp etmeye kafi gelmedi.
Aslında devlet, Apo’nun fedakarlıklarına rağmen hıyanette bulunmazsa, Apo’nun ve dolayısıyla PKK’nin yaptığı ve yapacağı hizmetlere karşılık Apo’yu affedip Ankara Çankaya’da güzel bir köşke yerleştirse aldıklarının karşılığını cüzzi de olsa karşılayabilecek. Ardından yedi gün yedi gece sürecek şekilde Apo’nun düğünü yapılmalı. Nikah şahitliğini de Erdoğan ile Kılıçdaroğlu yapmalı. Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek’i de şahitlik için getirirlerse tabloyu kamil hale getirirler. İş olarak da Apo’ya Kürd bölgelerinin güvenliğinin sorumluluğu verilmeli ve özel timler Aponun emrine terk edilmeli. Bundan böyle ülkenin emniyet altında olmasından kimse kuşku duymayacak. Kürdler yiğitseler devlete karşı çıksınlar. Çocuklarıyla, eşleriyle ve hatta ahırdaki hayvanlarıyla birlikte ateşlere verilirler. Yabancısı olmadığından Apo’nun rahatlıkla bunların üstesinden geleceği görülecektir. Geçmişte Beka’da ve başka yerlerde emdikleri sütü insanların burnundan getiren ve birçok Kürd gencini katliamdan geçirten Apo, zengin tecrübe ve birikimiyle bu işi rahatlıkla başaracaktır.
(Hürseda Haber)