Konuşmalarındaki üslubu nedeniyle duruşmalardan men edilen Serdar Öztürk'ün gelmediği duruşmaya, başka suçtan tutuklu sanık Hasan Ataman Yıldırım ile diğer tutuksuz sanıklar Altınay Şahin, Fatih Koca, Recai Alkan, Cem Şimşek ve Murat Uslukılıç katıldı.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, kimlik yoklamasının ardından tutuklu sanık İlker Başbuğ'un savunması ile duruşmaya devam edileceğini açıkladı. Daha sonra da Özese, Başbuğ'a, isterse oturduğu sanık bölümünden, isterse de sanık kürsüsüne gelerek ayakta konuşma yapabileceğini söyledi. Başbuğ, sanık kürsüsüne geçmeyi tercih ederek konuşmasına başladı.
Başbuğ konuşmasına, "Dünyanın hiç bir ülkesinde, hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan genelkurmay başkanı görülmemiştir." diye başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı olduğunu hatırlatan Başbuğ, hayatının son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdiğini ifade etti.
İlker Başbuğ, "Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olduğum yıllarda da birilerinin düşündüğü ve iddia ettiği şekilde değil, bütün maddi ve manevi varlığımı ortaya koyarak, ülkemizin başına bela edilen terör sorununun ortadan kaldırılması için var gücümle çalıştım. Bu çalışmalarıma da çok kişi tanıklık etmiştir. Şimdi bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Bu suçlama hiçbir zaman kişisel suçlama olarak kabul edilemez. Bu suçlama, gerçekte şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de yöneltilen ağır bir suçlamadır." ifadesini kullandı. Başbuğ, "Bu suçlama, aynı zamanda siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Bu karmaşa, ülke yönetimini devredeceğimiz genç nesillere nasıl anlatılacaktır? Tarihe nasıl not düşülecektir?" dedi.
'HAYATIMDA HİÇ HUKUKSUZ DAVRANMADIM'
Hayatında hiç hukuksuz davranmadığını söyleyen Başbuğ, "Bu durum kamuoyu ve beni yakinen tanıyanlar tarafından da çok iyi bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen, belirli amaçlara hizmet etmek için şimdi kalkmışlar dünyanın en güçlü ordularından birisinin komutanı iken, iddia edilen bir terör örgütünün istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda, internet yoluyla ve yaptığım konuşmalarla darbeye teşebbüs ettiğimi iddia ediyorlar. Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, söz konusu internet andıcının gerçekte herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen, varsayımlar üzerinden bu andıca suç unsuru yüklenilmesinin hukuken doğru olmayacağını bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, eğer söz konusu internet andıcında herhangi bir suç unsuru görse idim, tereddütsüz soruşturma emri vereceğimi bilmiyorlar mı?" diye konuştu.
Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığım ilk günlerde, Bilgi Destek Dairesinin bir süreçte öncelikle küçültülmesini daha sonrada lağvedilmesi direktifini verdiğimi, bu daireye ait dört bilgi destek taburundan ikisinin hemen, dairenin ise 11 Ağustos 2009’da lağvedildiğini bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı? Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir."
Tutuklu sanık Başbuğ, "Karşı karşıya bırakıldığımız bu davaya bir bütün olarak bakıldığında, sivil ve asker, sorumluluk taşıyan ve vicdan sahibi olan herkesin de kendilerinden beklenildiği gibi dürüstçe davranacaklarına inanıyorum. Genelkurmay Başkanlığı, devletin en önemli makamlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa’nın 148. maddesi bu makama da özel bir statü tanımıştır. Türkiye’deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum." ifadelerine yer verdi.
MAHKEME BAŞKANINDAN İZLEYİCİLERE: BURASI SEMİNER SALONU DEĞİL
Bu arada, Başbuğ'un konuşmasının sonunda izleyici bölümünden alkış sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, izleyicileri, "Burası seminer salonu değil." diyerek uyardı. Özese, daha sonra da savunmanın tamamlandığını söyleyerek Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin okunmasına geçileceğini söyledi. Bunun üzerine Başbuğ, yaptığı konuşmanın savunma olmadığını belirterek, "Ben savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ben sadece bu konuşmamla Anayasa'nın 148. maddesi gereği mahkemenin beni yargılamaya görevli olmadığını açıklamak istedim. Bu konuşmayı, bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak kabul edin." diye konuştu.
Başbuğ, konuşmasını, "Hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğum halkıma hiçbir endişe duymuyorum. Halkımız bir kutuplaşmaya ve bölünmeye sürüklenmektedir." sözleriyle tamamladı.
NEREDE O ESKİ GENELKURMAY BAŞKANLARI?
Daha sonra da mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, sanık İlker Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadesini okumaya başladı. İfadesinin ilk bölümünü okuduktan sonra Özese, sanık Başbuğ'a, "Bu şekilde konuşmuşsunuz, doğru mudur?" diye sordu. Başbuğ ise, "Doğrudur, ancak daha önce de söylediğim gibi sorulara cevap vermeyeceğim için beni sorulara muhatap etmeyin lütfen." dedi.
Bu arada, saat 11.00'de duruşmaya kısa bir ara verildi. Bu sırada izleyiciler sanık bölümüne, ön sıralarda bulunan İlker Başbuğ'un da aralarında bulunduğu tutuklu sanıklar ise sanık bölümünün son sıralarına doğru yaklaşarak birbirleriyle sohbet etti. Bu sırada sanık İlker Başbuğ'un eşi Sevim Başbuğ'un, "Koskoca Genelkurmay Başkanını sanık sandalyesine oturtuyorlar iftiralarla. Hiç kimse de bir şey demiyor, ayıp diye bir şey var." şeklinde sitem ettiği görüldü. Başbuğ'un da, "Nerede o eski genelkurmay başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara. Daha durun, anlatacak çok şeyim olacak. Zamanı gelince daha konuşacağız." dediği gözlendi.
İSTİFA EDEN KOMUTANLAR DA DURUŞMAYI İZLEDİ
Öte yandan, emekliliklerini isteyen eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hasan Aksay da duruşmayı izledi.
İddianamede İlker Başbuğ, 'Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, askeri bir darbe ortamı oluşturmak amacıyla, belirtilen internet siteleri ve bu siteleri meşrulaştırmak amacıyla düzenlenen andıç vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize etmek'le suçlanıyor. Ayrıca Başbuğ'un, 'Örgütün amaçları doğrultusunda yaptığı basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle devam eden Ergenekon silahlı terör örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunduğu' ileri sürülüyor.
'Devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak, halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturmak'la da suçlanan Başbuğ, hakkında, "Böylece cebir ve şiddet yöntemleriyle hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiği, suç tarihi itibariyle konumu ve diğer şüpheliler üzerindeki etkisiyle ara yönetici sıfatıyla psikolojik harekat faaliyetini yönettiği, örgüt üyelerini yönlendirdiği" ifadelerine yer veriliyor.
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANLARINA SİTEM
İfadelerin okunmasının ardından Başkan Özese, duruşmaya öğle arası verdiklerini açıkladı. Bu sırada sanık Başbuğ, tutuklu sanık bölümünün yanındaki koridordan izleyicilerin yanına kadar yaklaşıp, onlarla selamlaştı. Bu sırada, basın mensupları Başbuğ'a, "Biraz önce yakınlarınızla yaptığınız konuşmada, 'Nerede o eski Genelkurmay Başkanları?' diye, gelmediklerini söylediniz. Eski genelkurmay başkanlarını mı kastettiniz?" diye sordu. Önce yorum yapmak istemeyen Başbuğ, daha sonra basın mensuplarının yanına gelerek, "Evet öyle yazın. Burada bir genelkurmay başkanı yargılansa ve ben dışarıda olsam, mutlaka gelirdim." ifadesini kullandı.
DURUŞMA SALONUNU TERK ETTİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen İnternet Andıcı davasının bugünkü duruşmasına katılan İlker Başbuğ, izleyici bölümündeki yakınları ve arkadaşları ile sohbet etti. Başbuğ, bu sırada basın mensuplarının bulunduğu bölüme doğru yaklaşarak, "Genelkurmay karargahına 'terörist' diyorsunuz. Genelkurmay karargahından 4 korgeneral, Genelkurmay Başkanı, 2. başkan eğer burada tutuklu ise Genelkurmay karargahına 'terörist' denilir. Bunun izahı var mı? Haksız mıyım? Tarihi leke. Kimse Genelkurmay karargahına ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne terörist diyemez." dedi. Başbuğ, bu siteminin ardından yerine geçti.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, İlker Başbuğ'un çapraz sorgusuna geçileceğini söyledi. Özese tarafından çapraz sorgu için söz verilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, "Sayın Başkan, aslında İlker Başbuğ'a sormak için çok sayıda soru hazırlamıştık. Ancak öğleden önceki oturumda soruların hiçbirine cevap vermeyeceğini açıkladığı için susma hakkını kullandığı şeklinde değerlendirdik ve doğrudan soru sorma hakkımızı ileride değerlendirmek için saklı tutuyoruz." şeklinde açıklama yaptı.
BAŞBUĞ'A AĞLAMA DUVARI FOTOĞRAFI SORULDU
Sanıklardan da kimse soru sormayınca üye hakim Hüsnü Çalmuk soru sormak için söz aldı. 51 nolu DVD'nin kopyasının Genelkurmay Başkanlığı'ndan geldiğini hatırlatan Çalmuk, "DVD içindeki video başlıklı klasörde 001 isimli bir video kaydı var. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ başlıklı çeşitli görüntüler de var. Çekim gizli değil. Ağlama duvarı konusu geçmektedir. Bu konu hakkında bilginiz var mı?" diye sordu. Avukat İlkay Sezer, "Hakimin sorduğu soru din ve vicdan hürriyetiyle birlikte değerlendirilmesi söz konusu ki bu konuya bile girmiyorum. Sorularla asılsız internet sitelerinde dolaşan iddialara müvekkil cevap vermeye zorlanıyor." diye konuştu. Hakim Çalmuk, 51 nolu DVD içeriğine ilişkin sorularına devam etti. Avukat Sezer'in 51 nolu DVD içeriğinin kendilerine verilmediğini gerekçe göstererek itiraz etmesi üzerine Başkan Özese, "Sanığın, 'evet gördüm, bilmiyorum, hatırlamıyorum ya da inceledikten sonra cevap vereceğim' şeklinde cevap verme seçenekleri var. Hakimin ne soracağı yönünde itiraz hakkınız yok." uyarısında bulundu.
Hakim Hüsnü Çalmuk, ikinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıkları Münir Kemal Yavuz ve Arif Doğan'ın ifadelerinden bazı bölümler okuyarak Özel Harp Dairesi ile ilgili olarak derin devlet tarafından bazı mühimmatların gömüldüğü şeklinde beyanları bulunduğunu hatırlattı. Hakim Çalmuk'un bu konuda bilgisi olup olmadığını sorması üzerine Başbuğ, yine sessiz kalmayı tercih etti.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Özese, "Başka sorularım da vardı ama cevaplamayacağınızı söylediğiniz için onları sormuyorum." diyerek sorularına başladı. Bazı telefon numaralarının kendisine ait olup olmadığının sorulması üzerine Başbuğ, bu numaraları kontrol ettikten sonra cevap vereceğini söyledi. Başkan Özese, daha sonra da ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanıkları İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz arasında geçen bazı telefon konuşmalarını dinleterek bu konuşmalarla ilgili bilgisi olup olmadığını sordu. Konuşmalarda kendi adı ile birlikte Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve Çevik Bir'in isminin geçtiği konuşmalara Başbuğ sert çıktı. Fatma Cengiz'i ve İbrahim Şahin'i tanımadığını söyleyen Başbuğ, "Bu ciddi bir mahkeme, magazinleşti. Türk adaletine kara bir lekedir. İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz'in nasıl kişiler olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz." ifadesini kullandı.
SALONU TERK ETTİ
Başbuğ'un bu sözleri üzerine izleyici bölümünden alkış sesleri yükseldi. Özese, öğleden önceki oturumda da alkışlayanların çıkarılacağını söylediklerini hatırlattı. Özese, "Burada ciddi bir dava görülüyor, dışarı çıkarırım." uyarısında bulundu. Bunun üzerine Başbuğ, "Çıkarın efendim, çıkarın ama bu konuşmaların burada dinlenmesi bile ciddiyetsizliktir. Madem öyle konuşmalarda isimleri geçen kişileri de buraya çağırın." dedi. Başkan Özese, "Biz sizin savunma hakkınızı kullanabilmeniz için bunları dinletiyoruz." diyerek diğer bir telefon konuşmasının dinletilmesi talimatını verdi. Bu sırada İlker Başbuğ'un, yerinden kalkarak tutukluların ihtiyaç gidermek için salondan çıktığı kapıya doğru yürüdüğü gözlendi. Başkan Özese ise, "İlker bey, size bu konuşmalarla ilgili sorular soracağız." dedi. Ancak Başbuğ, hakimi dinlemeyerek salonu terk etti.
Bunun üzerine izleyici bölümünden tekrar alkış sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Özese, alkışlayan kişilerin kamera kayıtlarından tespit edilerek duruşma salonundan çıkarılması talimatını verip duruşmaya ara verdiğini açıkladı.
Duruşmaya ara verildikten 5 dakika kadar sonra İlker Başbuğ tekrar salona geldi ve Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'e yaklaşarak, "İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz'i tanımıyor musunuz? Bunları en iyi siz bilirsiniz." dedi. Pekgüzel de, "Savunma hakkınız kapsamında dinletildi." cevabını verdi.
Duruşmanın başlamasından sonra da Mahkeme Başkanı Özese, Başbuğ'un izinsiz olarak duruşma salonunu terk ettiğini ve duruşma disiplini konusunda kendisinin uyarıldığını tutanaklara geçirdi. Özese, daha sonra da çapraz sorgu kapsamında İlker Başbuğ'a sorular sormaya başladı.
"BU SORUNUZA YANIT VERMEYECEĞİM"
Mahkeme Başkanı Özese’nin sorduğu sorulara Başbuğ, "Bu sorunuza yanıt vermeyeceğim." dedi. Özese de, "Başka sorular da soracaktım ama susma hakkınızı kullandığınız için sormayacağım." diye konuştu.
Sanık Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, üye Hakim Hüsnü Çalmuk’un 51 No’lu DVD’de yer alan 'Ağlama duvarı' başlıklı fotoğrafa ilişkin soru somasını eleştirdi. Sezer, "Bu konu müvekkilimin etnik kökenine kadar götürülüyor. Tamamen yalan ve müvekkilimi itibarsızlaştırmak için kullanılıyor. Müvekkilimin camiye yaptığı ziyarete ilişkin görüntüler de var. Ama kullanılmıyor. Bu iddiaların tamamını reddediyoruz. İbrahim Şahin’in kullanmış olduğu kulaklık kadın ve erkek sesini ayırt edemeyecek şekildedir. Sadece mekanik bir ses tonunu iletecek şekildedir. Müvekkilimin tamamen dışında üçüncü şahıslar tarafından yapılan bu telefon görüşmelerinde başka kişilerin de ismi geçmiştir. Aynı zan bunlar için de geçerli mi? Hangisinin ifadesi alınmış? Mahkemenin bu konudaki tutumunu biliyoruz. Onlar için de geçerli olabilirdi. Bu konuşma içeriklerinin müvekkilimle kesinlikle irtibati yoktur." dedi.
Daha sonra da tutuksuz sanık Yarbay Altınay Şahin, savunmasını yapması için kürsüye çağrıldı. Ancak Şahin, avukatının ve savunmasının hazır olmadığını belirterek ek süre verilmesini istedi. Bu sırada tutuklu sanık Dursun Çiçek’in avukatlığını yürüten kızı İrem Çiçek, bir tanıkları olduğunu ve tanık koruma programından faydalanmak istediğini söyledi. Talebi değerlendirmek üzere duruşmaya yarım saat ara verildi.
Ara karar için verilen arada basın mensuplarının bulunduğu alana yaklaşan Başbuğ, "Bu kısım da basın ordusu mu? Neler yazdınız?" diye sordu. Basın mensuplarının, "Dediğiniz her şeyi yazdık," demesi üzerine Başbuğ da "Ne dedim ben?. Yazdıklarınız şu anda televizyonda çıkıyor mu?" diye sordu. Basın mensuplarının "Sabah ki konuşmanızı, salondan çıkışınızı ve eski genelkurmay başkanlarına sitemleriniz yazdık." demesi üzerine Başbuğ başı ile onaylayarak, "Ben dışarı mı çıkmışım?" sorusunu yöneltti.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, tanık dinletilmesine ilişkin talep konusunda Cumhuriyet Savcısı tarafından mütalaa verildiğini açıkladı. Özese, bu tanığın kimler ve hangi konular hakkında ifade vereceğini, hangi gerekçe ile tanık koruma programından faydalanmak istediğini belirtmesi durumunda sanık savunmalarının tamamlanmasından sonra bir değerlendirme yapılabileceğine karar verdiklerini belirtti.
Duruşma, tutuksuz sanıklar Altunay Şahin'in savunmasının alınması için 29 Mart'a ertelendi.
CİHAN