BDP’nin geçmişi ve seçeneksiz seçim

Emin GÜNEŞ

Kurban kesilirken önce başın kesildiğini biliyoruz. Baş kesildikten sonra deriyi yüzmek kol ve bacakları kesmek  oldukça kolaylaşır. Ümmetin başının kesilmesi hilafetin ilgası ile mümkün hale geldi. Hilafetin ilgası İngilizlerin rüyası idi. Ancak İngilizler bu rüyalarının gerçekleşmesinden emin değillerdi. O yüzden hilafetin Osmanlıdan alınarak yandaş bir Arap devletine vermeyi planlıyorlardı. Fakat Kısaca İT dediğimiz İttihat ve Terakki ile uzantıları İngilizlerin umduğundan fazlasını kendilerine bahşettiler.

Yaklaşık yüzyıldır İslam dünyasının içinde bulunduğu kan gözyaşı ve buhranın mimarlarını iyi tanımak gerekir.  Hilafet kaldırılıp Osmanlı parçalandıktan sonra coğrafyamızın hakim ideoloji ulusalcı faşizm olmuştur. Bunun banisi Mişel Eflaktır. Irak ve Suriye’de Mişel Eflak’ın çocukları hükmünde olan Saddam ve Hafız (F)Esat’ın Baas partileri gaddarlık ve katliamları ile ünlüdürler. Baas’ın muadili ve Türkiye uzantısı CHP‘dir. Bu partilerin halklarına yaptıkları zulümler kitaplara sığmaz. Ancak hepsi kendi ülkelerinin” kurtarıcıları, dirilticileri” görüntüsü verirler. Ortak özellikleri “Bu parti olmasaydı…..”diye söze başlamalarıdır.  Gücünü gavurlardan aldığı silah ve lojistiğe dayandıran bu partiler desteğin karşılığını  “daha fazla dinden uzaklaştırma, yozlaştırma, İslam düşmanlığı” ile ödemektedirler. Bunlar batılı devletlere düşman gibi görünebilirler, mesela ABD’ye karşı olduklarını söyleyebilirler.  Ancak batılı değerlere sıkı sıkıya bağlıdırlar.

Şimdi bölgemizin baası, ya da CHP’si rolünü BDP sergiliyor. “Kurtarıcı, özgürleştirici” rolünde bir zalim.  Bu partinin yukarıda bahsi geçen partilerin kökeninden geldiği her türlü şüpheden uzaktır. Şimdiki yönetici kesimin Bir kısmı eski CHP milletvekilleri, bir kısmı zamanında gençlik örgütlerinden geçmiş bir kısmı da CHP’li babaların çocukları v.s. Dersim ve Zilan katliamının faillerine sorsan en az şimdiki BDP’lilerin haklı! Gerekçeleri kadar haklı nedenler ileri sürerler.

Bu partilerin Silahları elinden alınınca ne hale düştükleri meydandadır. Mesela her seferinde darbelerin gölgesinde iktidar olan CHP Silahlı kuvvetlerden destek alamayınca nasıl acınacak duruma düşmüştür. Yıllardır “öcü” olarak niteledikleri örtülü kadınlara “bacımız” demek zorunda kalmışlardır.

BDP bu güne kadar CHP’nin 1946 öncesi tek partili dönemi gibi bir süreç yaşıyordu. Adet “açık oy gizli tasnif” yöntemi ile farklı bir partiye oy veren tespit edildiğinde “istiklal mahkemeleri hükmündeki KCK mahkemelerinde yargılanır, “hiyaneti vataniyeden” ceza alırdı. Referandum boykotunda dahi tüm sandık başları tutulur sandığa gelen her türlü riski almak zorunda kalırdı. Çoğu yerde ve zamanda riski almak istenmediğinden  sonuçlar baştan belirlenebiliyordu. Bölgede ağalıkla mücadele için yola çıkılmış tüm ağaların yerine çok daha zorba bir ağalık tesis edilmişti. Görünürde çok partili bir ortamda seçimler yapılıyordu.  Ancak seçimlere katılan ana muhalefet partisi ve üçüncü sıradaki parti sadece birer levhadan ibaretti.  Bölge halkı kendisine ait bir tek parti görmekte olduğundan “oyumu kendime veriyorum” diyerek aslında seçenek olmadığından gerçek bir seçime giremiyordu.

Hüda Par’ın seçimler girecek olması ile  ilk defa bölgede hakiki manada bir seçime girilecektir. Seçim, seçenek olması halinde mümkündür. Aksi halde gerçek bir seçimden söz edilemez.  BDP’nin şimdiye kadar süregelen seçimcilik oyunu bozulacaktır.  Bu da ister istemez onların huzurunu kaçırmakta, endişeye neden olmaktadır. BDP açık açık ifade etmese de Hüda Par’ın çıkışını kendilerine yapılan bir isyan bir kalkışma olarak algılamaktadır.  Hatta bu kalkışmada düşmanla! (AK Parti) işbirlikleri dile getirilmektedir. Kendi hayal dünyalarında kurmuş oldukları sosyalist Kürdistan’da başkaldırı onlara göre kabul edilemez. Batmandaki düğünde bir gencin öldürülmesi vb. olaylar olmasa da değişen bir durum olmayacaktır. Bu isyan girişimi (seçime girme) BDP/PKK’ ya göre “öz savunma güçleri” tarafından bastırılmalıdır.

Ancak BDP, Selefleri ve muadillerinin kaçınılmaz sonucunu yaşayacaktır. Korkunun ecele faydası yoktur. Arkasına aldığı batı desteği, halkın haklı ve meşru girişimleri ile boşa çıkacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Batılın ömrü hakkın gelişine kadardır. Hak gelince batıl zail olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.