Berat Albayrak'a: Siz Hocaefendinizin okulunda okurken

Dr. Bekir TANK

Bazı durumlarda sükût altın iken, bazı durumlarda da zillettir. Şimdi de sükût etmenin zillet olacağı bir durum ile karşı karşıyayız.

Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak, 4 Ekim 2018 tarihli açıklamasında, McKinsey ile çalışmalarını eleştirenler için şunları söyledi: "Yeni dönemde bir ofis kurduk. Bu ofis tamamen yerli ve milli. Görüş alacağız ama yerli ve milli duruşla biz yöneteceğiz. Yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettendir."

Albayrak'ın McKinsey kararını eleştirenlerden biri de benim. Ve kendilerinden ikna edici cevaplar alıncaya kadar da eleştirmeyi bu kardeşlerime ve bu ülkeye karşı bir borç olarak görüyorum.

Kendi adıma ve hatta Sayın Abdurrahman Dilipak gibi şahsiyetler adına da söyleyebilirim; eleştirilerimiz kardeşçedir ve dostçadır. Bazı eleştirilerimizde pekâlâ haksız olabiliriz, ama cahil veya hain mi? Haşa! Öyleyse, Şair Dertli'nin, “şeytan bunun neresinde?” dediği gibi, cehalet ve ihanet bu eleştirilerimizin neresinde?

Bazı kelimeler ve bazı sıfatlar var ki, insanın inancının, şahsiyetinin ve hayatının bir parçası ve hatta kendisidir. Cehalet ve ihanet de bunlardan ikisidir. Albayrak, cehalet ve ihanet kavramlarının anlamlarını ve bu kelimelerin kimler için kullanılması gerektiğini bilmeliydi.

Bugün de biraz mütevazı olup oturtulduğunuz makama layık ve ehil olmak için gece gündüz çalışacağınıza ve dostlarınızın yaptıkları nasihat, uyarı ve eleştirileri büyük bir nimet olarak göreceğinize, bazen onlara tepeden bakmaktan ve bazen de hızınızı alamayıp, onları cehalet ve ihanetle itham etmekten, paylamaktan geri durmuyorsunuz.

Sevgili kardeşim, sizler hocaefendinin! okulunda öğrenim görürken, biz üniversitelerdeki hocaefendicileri atlatarak, bazen emperyalistleri ve bazen de bu rejimin başörtüsü ve benzeri zulümlerini korsan eylemlerle telin ederdik. Anlaşılan, bu güruhun nasıl olduğunu, her ikisini de saydığım ve Allah için sevdiğim muhterem babanız ile muhterem kayınbabanızın da size öğretmediler veya öğretemediler. Üzülerek belirteyim ki, bugün bile bu FETÖ güruhunu hakkıyla ve layıkıyla tanıdığınızdan emin değilim. Tıpkı McKinsey'i tanıyamadığınız gibi…

Hatta sizler bu güruh tarafından aldatıldığınızı itiraf ettiğinizde ve bundan dolayı Allah'tan af ve milletten de özür dilediğinizde bile, sizlere cehalet ve ihanet gibi sıfatları yakıştıramadık. Bir yandan, “bu kardeşlerimiz de beşer olduklarına göre şaşmaları da normaldir” derken, diğer yandan da bir daha şaşmasınlar diye kardeşlik görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Peki, sevgili kardeşim, ya sizler?

Müsaadenizle McKinsey için burada da birkaç cümle söyleyeyim: Eğer McKinsey hakkında geçelim kitap okumayı, sadece “Hz. Google” veya “Hz. Wiki”nin McKinsey hakkındaki rivayetlerini dahi okumuş olsaydınız, inanın, şeytandan kaçar gibi, Mckinsey'den de kaçardınız. Ama bunları bilmediğiniz içindir ki, dostlarınızı cehalet ve ihanetle itham edecek kadar cesur olabiliyorsunuz!

Ve sözlerimizin burasında Albayrak'a ve dahi diğer erkâna dualarımızla birlikte tekrar soruyoruz:

Bütün eksiklik,  hata, yetmezlik ve aldatılmalarınıza rağmen hala size inanan; oylarıyla ve dualarıyla destekleyen kardeşlerinizin –velev ki bazıları yanlış da olsa- eleştirilerine tahammül etmeli değil misiniz?

Kulağındaki küpeyi, elindeki bileziği ve ailesinin nafakasını dava aşkıyla sizlere verenlerin, villaları, sarayları, malikâneleri, yazlıkları, kışlıkları, korumaları, resmi ve özel arabaları ve daha nice dünyevi nimetleri tepe tepe kullanan sizleri insafa, tasarrufa ve adalete çağırmaya hakları yok mu?

Hülasa, bizim örneğimiz, önderimiz Hz. İbrahim'dir, Hz. Muhammed'dir ve onların aydınlık izinden gidenlerdir. An gelir, İbrahim olur ve Allah'a; “bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” diye sorar ve niyazda bulunuruz. An gelir, Sahabe olur ve Hz. Muhammed'e, “Ey Allah'ın Resulü, bu söylediğin Allah'tan gelen vahiy mi, yoksa bu konudaki görüşün mü?” diye sorarız. Ve an gelir, başımızda olan şahsiyete, “gerekirse, seni kılıçlarımızla düzeltiriz” deriz.

Böylece kendi çapımızda bir yandan Allah'a olan imanımızın ve onun bize merhametinin ve Hz. Muhammed'e olan imanımızın ve onun bize sevgisinin artmasını umarken, diğer yandan da, bizi idare edenlere de idarecilik ile ilahlığı ve itaat ile kulluğu birbirine karıştırmamalarını umuyoruz!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.