Bir tebessüm bir tefekkür

Betül YILMAZ

Hamd, âlemlerin ve bizim Rabbimiz olan Allah’a; Salat ve selam da O’nun pâk Rasulüne…

Aylardan Muharrem… Yine hüzün, yine gam, yine dert düşer mümin gönüllere. 10 asrı aşkın bir zaman diliminde, konuşulmakla bitmeyecek bir hayat dersidir Âşura. Ve yine ağlamakla dinmeyecek bir acının merkezidir Kerbela.

Hani O ‘cennet gençlerinin efendisi’ Kûfe yoluna revan olmuştu da basiret sahipleri önüne durmuşlardı ya. “Gitme ey Huseyn! Kûfe halkı seni de öldürür…” demişlerdi ya karşılarındaki, devrin basiret abidesine hitaben. “Gitmeliyim, beni çağırıyorlar.” buyurmuştu hani. “Ey Huseyn! Sen gidiyorsun bari şu kadınları ve çocukları götürme.” demişlerdi de cennet gençlerinin Efendisi o tarihi cevabı vermişti:

“Şehitlerle şahitlerin birlikte yürümesi gerek. Onları da götüreceğim.”

Evet, o ve yarenleri şehid olacaktı; yanındakiler de şahit.

Tarihin tekerrürüyle görüldü ki, her şehidin bir şahidi olur. Bu şehid isterse karanlık dehlizlerde, intihar izlenimi verilerek Hakk’a kavuşmuş olsun. İster dağdan aşağı atılmış, ister Allah’tan başkasının göremeyeceği yerde, zulmün tam merkezinde olmuş olsun.

Belki Hubeyb(ra) kalben bir dua etmiştir de o günden bugüne şehitlerle şahitler birlikte yürür olmuşlar. Şahidi olmayana Allah meleklerini gönderiyordur belki de.

Evet, şehitlerimiz vardır bizim… Ve onların bir kısmını kucağında Hakk’a uğurlayan şahitler… Bu asrın en büyük şahitleri de hiç şüphesiz Medrese-i Yusufiye’deki muvahhidlerdir. Birçoğu şehadetin çekici bakışlarını görmüş, fakat şehadet naz yapıp yanındaki mümine yar olmuştur. Yusuf’lara da zindan yolu görünmüştür.

Ve bu zindan hatıraları elbette dışarıya anlatılmalıydı. Zaman zaman çeşitli şekillerde de anlatıldı. Gerek sözlü gerek roman ve hikâyeler olarak. Ancak son çıkan bir hatırat var ki, bir solukta okudum. Dua Yayıncılık’tan çıkan Bir Tebessüm Bir Tefekkür adlı kitap. O kadar eğlenceli ki, sanırsınız zindanda keyif yapıyorlar. Öyle bir nükte ve ahenkle yazılmış. Fakat şu da var ki, espri olarak yazılmış birçok olayın, ertesi gün kalbinizi kanatabileceğini bilmelisiniz. Örneğin, doktor raporlarının anlatıldığı bölümde başta çok gülersiniz. Ne demek “Reçel yemeye müsaittir.”? Ancak 3-4 yıllık yurt hayatında ince belli çay bardağını ve sahanda yumurtayı bile özleyen biri olarak ertesi gün bu doktor raporları aklımdan çıkmadı.

Ey evindeki yiyeceği beğenmeyen mümin kardeşim! Senin beğenmediğin kahvaltılığa hasret kalan var. Senin tükürüp geçtiğin toprağa dokunamayanlar var. Senin önemsemediğin ve ezip geçtiğin bir tutam otu görmek için can atanlar var. Ne uğruna? Sen, ben, biz, kısacası müminler daha huzurlu bir hayat yaşasın ve Allah’ın dinini daha güçlü omuzlasın diye.

Dikkat etmediğimiz ve hiç de umurumuzda olmayan uzaklara bakabilmek için ringin penceresinde kuyruğa girenler var. Yola çıktığında kendin için bakmıyorsan bari onlar için bak uzaklara, dağlara, bulutlara, uçan uçağa, toprağa… Bazılarına ütopik gelecek bir dua et Rabbine: “Rabbim! Bu göz egzersizini Medrese-i Yusufiyedekiler için yaptım. Sen onların gözlerini keskinleştir.” O senin için zindanda yatıyor oluyor da, sen onun için göz egzersizi yapmışsın çok mu?

Ve siz ey bizim aydınlığımız için karanlığa talib olanlar! En meşhurunuzdan en meçhulünüze, dışarıdaki kardeşlerinizin gönlü sizinle! Kendisini ‘postu beş para etmez’ olarak gören hâlâ var mıdır bilinmez ama kardeşleriniz sizi beş Dünya kadar değerli addediyorlar.

Sizi adım adım takip ediyoruz. Kapıdan çıkarken sağdakine yol veriyoruz, unutulmuş bir sünneti sizin vesilenizle ihya ediyoruz. Ufacık bir şekilde de olsa mümin kardeşlerimizi korkutmuyoruz. Hatta salatamıza turp rendeliyor, afiyetle yiyoruz. Bu kadarla da kalmıyor. Bir kapı-pencere yahut bilgisayarı açmak isteyen yakınımıza “vekın yabo vekın” diye espri bile yapıyoruz. Dünya mutfaklarında olmayan o leziz yemeği de deneyeceğiz inşâAllah Medrese-i Yusufiye adeti olarak.

Rabbim! Karanlıktakilerin, aydınlığımız için kendilerini feda ettiklerini bizlere idrak ettir. Biz çocuklarımızı sevelim ve Hakk yolda yetiştirelim diye yavrularına hasret kaldıklarını bize fehm ettir! Şehid, mahkûm ve muhacirlerin yolunu sürdürmeyi nasib et bizlere Ey Rabbim! Âmîn.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.