Böceğin yanında bir de öküzü görün!

Abdullah ASLAN

Modern savaş ve mücadele yöntemlerinin en popüleri istihbarat üzerinden olanıdır. Telefonları dinlenen 7 bin kişilik listenin kamuoyuyla paylaşılması bu mücadelenin bir parçasıdır. Ve bunun daha ötesinde de listelerin olduğu kesin. Kim ne kadar fazla dinliyorsa, o üstün; kim ne kadar teknolojik davranıyorsa o başarılı(!) olarak addediliyor. Dinlemek, görüntülemek, başkalarının sırlarına ve mahremlerine vakıf olmak için herkes var gücüyle elindeki bütün imkânları kullanıyor. Bu telefonları ifşa edenlerin de ‘dinlemediğini’ kim garantileyebilir. Çünkü kendileri de koruma refleksiyle zaten bu minvalde habire cehd içerisindeler. En azından dinlendikleri için dinleme yoluna gidiyorlar.

Hiç kimse yanlış anlamasın. Burada aslında mesele, niye bu dinleme ve görüntülemeler oluyor meselesi değildir. Mes’ele ‘niye ben değil de başkası dinliyor veya görüntülüyor’ meselesidir. On yıl boyunca hemen hemen her gün birileri çıkıp dinlendiğini haykırıyordu. Ama her nedense bu işe bir neşter atıl(a)mıyordu. Bugün bu dinlemelerin kendilerine zarar vermeye başladığını düşünenler, karşı çıkma ihtiyacı duymaya başladı. Son 10 yıl içerisinde sahte dinleme kararları ve sahte e-mail yazışmalarıyla birçok kişinin mağdur edildiği hepimizin malumu. Bülent Arınç, ‘dinlemelerden haberimiz olmamıştı, savcılar-hâkimler yapmış’ diyor. Peki, onlarca dernekten çıkan dinleme böcekleri bütün bir basınla paylaşıldığı halde niye ‘bu hukuksuzluğu kim yapıyor?’ diye işin üzerine gidilmedi. Hadi diyelim ki böcekler ufak-tefek olduğu için görülmedi. Peki ya, Diyarbakır HÜDA PAR Eski İl Başkanı Vedat Turgut’un ifadeleriyle ‘büyük araç içerisinde rakı-bira şişeleri eşliğinde devasa cihazlarla suçüstü edilen “öküz” mesabesindeki dinleme aracı’ da mı görülmedi, duyulmadı.

Diyarbakır’da gerçekleşen böcek-öküz meselesinde sergilenen tutum her şeyi ifade ediyor. İnanın karşı çıkılan konu, ‘dinlemek’ değil ‘niye ben değil başkası dinliyor’ meselesidir. Böcek koyma ve telefon dinlemelerinin tepkiyle karşılandığı bir hengâmede Diyarbakır’da siyasi bir partinin toplantısının büyük cihazlarla dinlendiğinin ortaya çıkması, herkes için bir sınav mesabesindeydi. Dinleyen araca, parti yetkilileri tarafından suçüstü yapıldığı halde ve bu olay kameralar karşısında bütün dünyaya ifşa olmasına rağmen bu karanlık yüzlerle mücadele ettiğini iddia edenlerden bırakın bir müdahale, bir açıklama bile gelmedi. Üstüne bir de suçüstü yapanlarla ilgili, “dinleme yapanları rahatsız ettiniz, zamanlarını aldınız…” türünden gerekçelerle bir suç duyurusu veya davanın olduğu bilgisi geldi. Şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek gerekmez mi?

HÜDA PAR’a yönelik yapılan bu dinleme faaliyetiyle ilgili kamuoyu bir soruşturma beklentisi içerisindeyken, suçüstü yapanlarla alakalı atılan bu adım, bütün iyi niyetleri silecek gibi. Yasadışı dinlemeler için her gün yeni beyanatlar vererek inlerine ineceklerini ifade edenlerin, Diyarbakır’ı görmemeleri manidardır. Diyarbakır’daki skandal olay, bir samimiyet testi mesabesindedir. Dinleyenler belli.. Dinlenen yer, bir siyasi parti toplantısı, o da belli. Ama dinleyenlerle ilgili bırakın bir açıklamanın yapılması, dinlenenlerle ilgili davaların açılması çok ama çok manidar geldi. Şu bilinmeli ki, dinleme olayı önemlidir; bir noktadan sonra dinleyenlerin kimliği o kadar da önemli değildir. Dinlemeyi ha paralel, ha dikey, ha düzey yaptı, ne fark edecek? Hepsi de yeri ve zamanı gelince kendi lehine ve senin aleyhine kullanmak için bunu yapmıyor mu?

HÜDA PAR ayrı bir siyasi partidir diye ona yapılan linç girişimlerini onaylamak veya göz yummak onunkinden çok, bizim imtihanımız olsa gerek. Yıllardır dinleme ve takip etme gafletine düşenlerin bugün geldikleri nokta ortada. Bir başına çektikleri kaset ve CD’lerle baş başa kalmadılar mı? Çekilen bu kadar zahmetin sonucu, çuvallar dolusu diskler ve kasetlerle yatmak mı olacaktı? Milletin sırlarına, tecessüs etmek suretiyle kast edenler, nihai bir sonuç elde edemeyeceklerdir. Halkın, gayri meşru yöntemlere prim vereceği artık düşünülmemelidir. Bir partiyi gayri meşru yollarla dinlemek, halkın nezdinde mahkûm edilecek ve bu hukuksuzluk söz konusu partiye oy olarak geri dönecektir. Hele suçüstü yapanları bir de cezalandırın, görün bakalım buna halkın tepkisini! O zaman halkın cevabını daha iyi anlamış olursunuz!

Demem o ki; ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ anlayışı mahkûm edilmeden, “böcek” ve “telefon”un yanında “öküz” ve “öküzler” de görülmeden ‘kirli bağırsakların temizlenmesi’ meselesi tamamen bir hikâyeden ibaret olur. Bana yapılan dinlemelerle ilgili failler soluğu yurt dışında alırlarken, başkalarına yapılan dinlemelerin failleri el üstünde tutulup bir de onlara ‘dava açma’ yoluyla cesaret veriliyorsa, bu tamamen bir samimiyet testi olsa gerek.

Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.