Budist Terörü ya da Müslüman Soykırımı

Zülküf RÜZGAR

Arakan’da, asrımızın en büyük cinayetlerinden birisi işleniyor. Hem de en vahşi yöntemlerle… İnsanlar diri diri yakılıyor ve ekin biçilir gibi palalar ve kılıçlarla doğranıyor. Başlatılan Budist terör dalgası, tüm hızı ile devam ediyor. Birkaç ay evvel başlayan terör dalgası, bir ara hız kesmiş iken, yeniden şiddetlendi. İnsanlar yeniden toplu olarak katlediliyor. Büyük bir soykırım var.  Her zaman olduğu gibi, Batı dünyasından göstermelik ve riyakârca bir açıklama geldi ve peşinden Burma hükümeti ödüllendirildi. Senelerdir uygulanan ekonomik ambargo, Burma hükümetinin, demokrasi ve insan hakları konusunda emin ve kararlı adımlar attığı gerekçesi ile kaldırıldı. İşte Müslümanları katletmesine ve soykırıma tabi tutmasına mukabil, Budist Burma hükümeti böyle mükâfatlandırıldı. İslam Dünyasına gelince, bu soykırım ve vahşeti durdurmaya yetecek ölçüde bir duruş ortaya konamıyor. Bu mazlum Müslümanlar, en tabi hakları olarak, gözlerini İslam Âlemi’ne dikmişler ve uzanacak bir yardım eli bekliyorlar. Ümmet şuurunun, İslam kardeşliğinin pratize edilmesini bekliyorlar.

Bir Arakanlı mazlum şöyle diyor: “Bizden başka Müslüman var mı? O halde niye yardımımıza koşmuyorlar?”

 Aslında bu mazlumun feryadı her şeyi fazlası ile anlatmaya yetiyor. Ve ümmetin suskunluğu, kan içmeye ve Müslümanları diri diri yakmaya and içmiş zalim Budistleri daha da vahşileştiriyor.

Bu vahşete tüm Budistler iştirak etmiş durumda. Devlet, milisler, halk, din adamları… Tüm Budistler Müslüman kanı ile vaftiz oluyor. Din adamları ha bire milisleri katliama teşvik ediyor ve kendileri de bu meşum katliama iştirak ediyor.

Müslümanlara karşı her fırsatta Haçlı teşekküllerinin çatısı olan BM’den hiçbir tepki yok. Oysa katledilenler Müslüman olmasaydı, hemen BM’den bir karar çıkar ve bu katliamı yapanlara karşı askeri seçenekler de dâhil olmak üzere caydırıcı adımlar atılırdı.

Olayları etnik şiddet ve iç mesele olarak lanse eden Budist hükümet, tüm medeni ve barışçıl tekliflere kapısını kapatıyor. İç mesele bahanesi ile bu sorunu masaya yatırmaya bile yanaşmıyor. Oysa Burma hükümeti bu katliam sürecinin her aşamasında aktif olarak rol almıştır.

En son yaşanan iki örnek, bu gerçeği bir kez daha teyit etmiştir. Müslümanların evlerini ateşe veren Budistlere karşı, Müslümanlar sopa ve kesici aletlerle kendilerini savunmaya başlamışlardı. Burma polisi asayişin sağlandığını söyleyerek Müslümanlara saklandıkları yerlerden çıkıp silahlarını teslim etmesi çağrısı yapmıştır.  Müslümanlar da saklandıkları yerlerden çıkınca silahları toplanmış ve Budist çetelerin buradaki Müslümanların neredeyse tamamını katletmeleri sağlanmıştır. Bu katliama şahit olan ve katliamdan yaralı olarak kurtulan birkaç kişi olayı bizzat anlatmışlardır.

Yine Budistlerin Müslümanların evlerini ateşe vermeleri üzerine, yangını söndürmesi için itfaiye çağrılmıştır. Gelen itfaiye aracı, su yerine yangın üzerine akaryakıt püskürmüştür. Neticede çok sayıda insan ve ev bu eşine az rastlanır vahşet neticesinde yanmıştır. Yani katliam sürecinin temel aktörü Burma devletinin bizzat kendisidir. Olay; etnik bir çatışma değil, tüm unsurları ve kurumları ile Budistlerin yürüttüğü bir etnik temizlik ve soy kırımdır.

Myanmar Devlet Başkanı Thein Sein, Müslümanlarla ilgili BM’nin üstlenmesi gereken yegâne görevin, onları mülteci kamplarında toplayarak başka ülkelere gönderilmesi olduğunu açıkladı.

Arakan Müslümanlarının maalesef güçlü bir diasporaları ve gündem oluşturma kapasitesine sahip teşekkülleri yok. Uluslararası kurumların büyük çoğunluğu da ne yazık ki bu sorunu görmezlikten gelmektedirler. Arakan’da, ikinci bir Bosna yaşanıyor. Buna rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı dâhil olmak üzere, uluslararası kurumlar, bu konuda gereken ağırlığı ve caydırıcılığı ortaya koymuyorlar.

Myanmar, coğrafi konumu itibariyle Hint okyanusu, Bengal körfezi ve stratejik deniz yollarını kontrol yeteneğine sahiptir. Söz konusu deniz yolları Çin, Japonya ve G.Kore için hayati önem taşımaktadır. Petrole, doğalgaza, çok değerli mineral ve madenlere sahip ülke; ek olarak, Çin ile Hindistan arasında stratejik bir noktada bulunmaktadır.

Arakanlı Müslümanların, zenginlik adına hiçbir şeyleri yok. Yukarıda da belirtildiği gibi güçlü bir diasporaları yok. Her şeyden önce, Müslümandırlar. Çok önemli bir enerji koridorunun merkezinde bulunuyorlar. Bir parçası oldukları ümmet ise suskun. İşte bütün bu sebepler bir araya gelince, gözleri vahşet bürümüş Budistler, büyük bir vahşet ve soykırım uygulayarak buradaki Müslümanları imha ve tehcir etmeye koyuluyorlar.

Budizmin barış dini olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Budzim ve İslam’ı aynı cümlede barış dini olarak telaffuz edenler utansınlar. Budist rahipler, çiçekler ve kelebeklerle değil, Müslüman kanı ile kutsanmayla meşguller. Budist diyarında çiçek kokusu değil, kızarmış Müslüman cesetlerinin kokusu var.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.