Camiye karşıymış!

Hasan SABAZ

Bir Müslüman için öncelikli mesele günahların önünün kesilmesidir.

Bu eğitim alanında da, ticari hayatta da, toplumsal yaşamda da aynıdır.

Yani esas talebimiz Rabbimizi hoşnut edecek ameller işlememize engel olunmamasıdır. Bunun için adaletin tesisi en önemli gerekliliktir. Siyasi, ticari ya da cemaatsel rant elde etme amacıyla yapılan hiçbir işte, esas hedef Allah’ın rızası olmadığı için problem vardır. Herkes bu problemi bulunduğu yere, beslendiği kaynak ve kültüre göre yorumlamaktadır.

Yorumların farklılık göstermesi normaldir, ama taleplerin tümüyle birbirine zıt görünmesi normal bir şey değildir.

Aslında bu görüntü de bazı vesilelerle ortaya çıkabiliyor. Yani sorun ortaya çıkmadan soruna kimlerin nasıl baktığı konusunda bir fikrimiz olamazdı.

Mesela Türkiye’de hem Kürd hem de Türk solunun ideolojik altyapılarından dolayı halka, dine ve dini değerlere bakışlarından az-çok haberdardık.

Türk solunun sonuçta ulusalcılığa açık bir şekilde yelken açması, tarihi süreç incelendiğinde çok da garipsenmemelidir. Özgürlük ve demokrasi kelimelerini dillerinden düşürmeyenlerin ellerine imkan geçtiğinde başkalarının özgürlük alanlarına nasıl müdahale ettiklerine, ideolojik yakınlık hasıl olduğunda cuntacılarla nasıl birliktelikler oluşturduklarına herkes şahit olmuştur. Sonuçta solun Kemalistleştiği ve kendini ancak din karşıtlığıyla tarif edebildiği bir durum çıktı ortaya.

Kürd solunun da beslendiği kaynakları göz önüne aldığımızda Kemalizm’den çokça beslendiğini müşahede edebiliyoruz. Baskıcılıkta, tasfiyede ve halkın değerlerine tavır almada Türk solundan pek de geri kalmadıklarını biliyoruz. Bir çok alanda çelişkiler ve savrulmalar gördük son otuz yılda.

Ahlaki anlamdaki savrulmaya ise bu oranda şahit olmamıştık.

On yıl önce Kürdlerin oylarıyla seçilen bir vekilin televizyonlarda ve meclis kürsülerinde eşcinsellerin haklarından söz edeceği konuşulsaydı herhalde kimse böyle bir şeye inanmazdı.

Üzerinden epey zaman geçti; ama değinmekte fayda var diye düşünüyorum. Sırrı Süreyya Önder’den ve çabalarından söz ediyorum.  Kaldı ki bu mesele onunla da sınırlı değil. Eşcinsellere destek için yapılan etkinliklerde Ertuğrul Kürkçü ve Sabahat Tuncel sürekli boy gösterdi.

İşin garip tarafı ise hiç de beklendiği gibi bir tepki söz konusu olmadı. Asıl korkutucu olan da buydu aslında. Bu tip korkunç sapma ve savrulmalar bile bir şekilde izah edilebiliyordu demek ki. Ya da tabandaki katmanlarda bazı haberlere karartma uygulanıyor, insanların duymaması sağlanabiliyordu. Bu enformasyon çağında böyle şeyler olmaz demeyin, çünkü gerçekten de haberdar olmayanlara, duyduğunda oldukça şaşıranlara şahit olduk.

Muhafazakar kesimlerde de kimi olayların, kimi gelişmelerin sonunda umulmayan tavırlara şahit oluyoruz. Mesela altında nasıl bir siyasi amaç vardır bilmiyoruz; ama Erdoğan’ın siyasi kimliğinin gereği olarak Çamlıca Tepesine ya da Taksim’e cami yapma isteğini anlayabiliyoruz.  Cami yapmak, Türkiye’deki muhafazakar kesim için bir tür Kemalizmle hesaplaşma anlamına gelmektedir. Bu memleket “mabetsiz şehir” kurmakla övünen bir zihniyetin tahakkümünde yaşadı yıllarca. O yüzden cami yapmak sembolik anlamda bile birçok şey ifade ediyor.

Ama kimileri de karşı çıkıyor.

Kemalistlerin, laik ve solcuların karşı çıkmasının anlaşılmayacak bir tarafı yok.

Peki ya muhafazakarlar…

Mesela isminin öncesinde Prof. Yazan biri… Muhafazakar bir “cemaat” gazetesinde yazıyor ve Çamlıca’ya cami yapılmasına karşı çıkıyor. Oradaki antenler “silüet”e nasıl bir katkı sağlıyor bilemiyorum; ama cami “silüet”e zarar verecekmiş.

Aynı şahıs eğitimde 28 Şubat’ın izlerinin silinmesine de karşı çıkıyor.

“Muhafazakâr birilerinin buna karşı çıkması olacak şey değil” diyorsunuz; ama durun. İşin içerisinde ticari ya da cemaatsel bir rant olmasın! Devlet okullarında baskılar olunca maddi durumu iyi olan muhafazakâr kesimler çocuklarını onlara ait özel okullara gönderdiğinde hem iyi para kazanıyorlardı, hem de “istihdam” etmek üzere eleman seçiyorlardı.

Devlet okullarında benzer imkânlar ortaya çıktığında rantın azalması ve “arka bahçe”nin zarar görmesi ihtimal dâhilindeydi. Böyle bir olay vesilesiyle söylenenler ile realitenin farklı olduğunu bir kez daha gördük.

Allah hepimize istikamet versin.

Doğruhaber Gazetesi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.