Mısır’dan gelen haberler gerçekten korkunç. Bölgenin en büyük ülkelerinden biri adım adım istikrarsızlığa ve bir iç savaşa doğru sürükleniyor. Askeri cunta, hiçbir yoruma mahal bırakmayacak şekilde İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlığını, hak- hukuk tanımayan karakterini icraatlarıyla ortaya koymuş bulunmaktadır. ‘Askeri rejime hayır’ deyip gösteri yapan insanları öldürmeye devam eden Sisi, Mısır’ı Hüsnü Mübarek döneminden de daha beter bir duruma düşürdü.
Mısır tarihinde ilk defa yapılan özgür seçimle halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi’nin sebepsiz yere içeride tutulması yetmiyormuş gibi, İhvan’ın birinci ve ikinci dereceden lider ve yönetici kadrosunun hemen tamamına yakını da cezaevlerine dolduruldu. Mısır’ın en güçlü dini ve siyasi hareketi İhvan-ı Müslimin terör örgütü ilan edilip yasaklandı. Kahir ekseriyeti İhvan üyelerinden oluşan siyasi tutuklu sayısının on altı bini aştığı tahmin ediliyor.
Binlerce insanın polis ve baltacılar tarafından katledildiği Nahda ve Rabia meydanı katliamı günü öldürülen iki polisin görülen davasında mahkeme 529 kişiye idam kararı verdi. Öldürülen binlerce insan için ise en ufak bir soruşturma bile açmamış bir yargının ne durumda olduğunu varın hesap edin. Bundan daha ürkütücü olanı ise, güdümlü Mısır medyasından bazısının 529 sayısını az bulup ‘beş yüz yetmez, bin lazım, on bin lazım’ diyerek tv ekranlardan salyalarını akıtmaları oldu.
Mısır yargısı tepeden tırnağa siyasallaştırılmış durumda. Askeri cuntanın bir dediğini iki yapmayan emre amade yargıçlar sürüsü… Cuntanın geçici Cumhurbaşkanı olarak seçtiği Ali Mansur’un da Anayasa Mahkemesi Başkanı iken bu koltuğa oturtulduğunu unutmamak lazım. İlerleyen günlerde mahkemelerin idam kararları çıkarmaya devam edecekleri ve büyük bir ihtimalle İhvan’ın lider kadrosundan bazıları için de aynı kararın verileceği anlaşılıyor.
Mısır yargısı içerideki askeri cunta muhalifleri hakkında bütün bu hukuksuz tasarruflarıyla da hızını alamadı ve işi Hamas gibi Siyonist işgale karşı direnen bir hareketi yasaklayıp terör örgütü ilan etmeye kadar götürdü. Bu karar Siyonistlere, ‘Gazze’yi vurun’ demekten başka nedir acaba? Yıllardan beri Gazze üzerinde devam eden vahşi ablukanın en büyük destekçisi Mısır oldu. Gazze’nin dış dünyaya açılan tek kapısı Refah, askeri cunta tarafından kapatıldı. Tüneller de Mısır uçakları tarafından yıkıldı. Geçen hafta bu tünellerin bombalanması esnasında kimi evler de oturulamaz şekilde hasar gördü. Mursi dönemi hariç tutulursa, Gazze’lilere en büyük düşmanlığı ve kötülüğü Mısır yapmış diyebiliriz. Dış dünyayı Gazze’ye bağlayan Kahire Havaalanı’nda bir Filistinlinin başına gelenler dünyanın hiçbir yerinde yaşanmaz. Bu havaalanından Gazze’ye gidecek bir Filistinli en az bir hafta bekletilir; bir suçlu ve mücrim muamelesine tabi tutulur. Bazen israil güçleri tarafından aranan bir suçlu(!) olduğu ortaya çıkınca israil’e teslim edilir. Yani havaalanına gelen Filistinlinin kimliği israil yetkililerine iletilir aranıp aranmadığı sorulur.
Mısır’da mülteci olarak yaşayan Filistinlinin işi daha da zordur. Daimi bir tarassut altındadır. Temel insani haklardan mahrumdur. Hatta geçen ay bir Filistinlinin yaşadığı olay gerçekten tüyler ürperticidir. Çocuğunu okula kaydettirmeye götüren şahıs kayıt işleminin yapılamayacağını anlayınca çaresizlikten ağlamaya başlar. Ağlayan Filistinliye acıyan okul müdürü ona şöyle bir yok önerir: Evli olduğun Mısırlı eşini boşarsan çocuğun okuyabilecek. Çaresiz kalan Filistinli resmi olarak evli olduğu eşini boşamak için mahkemeye başvurmaktan başka bir yol bulamaz.
Bütün bunlar yetmemiş gibi Sisi celladı cumhurbaşkanlığı adaylığını da ilan etti. Askeri rejimin geri dönüşünün son planı bu da gerçekleşirse, Mısır tamamen karışacak ve şiddet giderek tırmanacaktır. Bölgede askeri rejimlerin hamisi sadece ABD ve israil’dir. Sisi’nin Cumhurbaşkanlığı planı da şüphesiz bir İsrail planıdır ve kalıcı olmayacaktır.
Bu saatten sonra askeri bir rejim Mısır halkının tercihi olamaz ve halk böyle bir rejimle yaşamak istemez. Askeri darbenin yapıldığı ilk günden beri hız kesmeden devam eden direniş durmadan devam edecektir. Hak ve hürriyet için meydanlara inen bir halkı hiçbir gücün durduramayacağı gerçeğini çok geçmeden göreceğimizi umut ediyoruz.