Demirtaş'ın hezeyanları

Mehmet YAVUZ

Hdp eşbaşkanı Demirtaş bir haber sitesine verdiği röportajda  HÜDA PAR'a yönelik her zamanki gibi yine yalan-yanlış beyanatlarda bulunmuş.

“Arkadaş, bir kez olsun dürüst olun, delikanlı olun!” diyeceğim ama nerdee?

İnci üzerine inciler döktürmüş eşbaşkan.

Hezeyan ve hislerle değil, bilgi ve belgeler ışığında bu incilerden birkaçına hep beraber bakıp durum değerlendirmesi yapalım:

“Kürt İslami hareketinin belki de en zayıf en küçük kollarından biridir HÜDA PAR. Onlardan çok daha güçlü tabana sahip Kürt İslami hareketleri var...”

HÜDA PAR olarak hiçbir zaman “En güçlü İslami hareket ya da en güçlü Kürt İslami hareketi biziz” şeklinde bir iddiamız olmadı.

Gerek Kürdistan'da gerek başka yerlerde çok güçlü İslami hareketlerin olması bizi sevindirir, zira İslam referanslı hareketler Marksizmin ya da Sosyalizmin panzehirleridir.

Biz bu arada her meslek ve meşrepten İslami camiaları ziyaret ediyor, kardeşliğimizi pekiştirmeye çalışıyor ve desteklerini istiyoruz.

Demirtaş temennilerini bir kenara koyup çok güçlü ve çok geniş tabanlı olarak tanımladığı bu İslami hareketlerin en azından ilk üç tanesinin adını neden zikretmemiş,  onu da anlamadım.

“Bütün siyasetlerini ve eleştirilerini Pkk karşıtlığı üzerine kuruyor HÜDA PAR... Türkiye'de hükümetle, resmi ideoloji ile, devletle hiçbir sorunları yokmuş gibidir. Devletle bu kadar işbirliği içinde bir hareketin Kürdistan'da büyüme şansı yoktur...”

“İrademiz Öcalan'dır”  dedikleri liderleri ‘Devletin hizmetkarıyım' demiş olmasa, Misak-ı Milli'ye, bayrağa, büste bağlılıklarını bildiren yığınla demeçleri olmasa, İmralı-Kandil-Devlet üçgeninde hareket eden MİT müsteşarlığının postacısı ya da kuryesi konumunda bir partinin temsilcisi olmasa vs. “Hadi neyse” diyeceğim.

Büyüme meselesine gelince; Kürdistan'da asıl büyüme şansı olmayan bu Hollywood hokkabazlığıdır, akı kara, karayı ak gösterme illüzyonistliğidir.

Pentagon, Tel Aviv, Londra, Berlin... mamülü hormonlarla büyütülen bir organizmanın çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalacağı/kaldığı da cabası.

“Saldırgan tutumları olmasa benim açımdan rahatsız edici olmazlar”

Beyefendi varlığımızdan zaten rahatsızmış, ama saldırganlıklarımız olmasa, lutfedip belki de bize  katlanabilirmiş.

Avusturya ziyaretinde güç zehirlenmesi hormonu fazla kaçmış anlaşılan.

Ayrıca, Gülay Göktürk'ün de dediği gibi pişkinliğin bu kadarı sizce de biraz fazla değil mi?

HÜDA PAR'a yönelik üç yüzün üzerinde saldırıyı ustaca(!) gizleyip HÜDA PAR'ı saldırganmış gibi göstermek, pişkinliğin de ötesinde tam bir ikiyüzlülüktür.

Yasin Börü ve arkadaşlarının alçakça katledilmesiyle neticelenen 6-7 Ekim katliamının talimatını eline tutuşturulan bir kağıttan okumak zorunda kalan siyasi irade yoksunlarının siyasi kahraman kesilmeleri, tam bir politik zavallılıktır.

“Açıklamalarına ve yayınlarına bakıyorum, şunu düşünüyorlar herhalde diyorum: biz işi gücü bırakmışız gece gündüz Hüda-Par'a nasıl saldırabiliriz diye faaliyet yürütüyoruz, bunun için Amerika ile işbirliği yapıyoruz, israil ile görüşüyoruz, çok derin efendim işbirliklerine giriyoruz. Sanki bizim bütün siyasi çalışmalarımız Hüda-Par'a saldırmak üzerine kurulu. Oysa Hüda-Par sadece birtakım provokatif olaylar olduğunda gündemimize giren bir harekettir. Ortadoğu'da bütün siyaseti etkileyen ve etkileyebilecek denge konumuna gelmiş bir gücüz, Türkiye'de gündemi belirleyen bir gücüz, oturup da Hüda-Par'a saldırı planlamayla meşgul olacak bir hareket değiliz.”

Yeni mezun olmuş bir psikoloğa dahi bu sözleri analiz ettirseniz,  bu sözlerin sahibinin gizlemeye ya da bastırmaya çalıştığı, kendisini fevkalade rahatsız eden bir gerçekliğin etkisinde olduğunu size söyleyecektir.

Madem çok çok büyük işlerinizden vakit bulup HÜDA PAR'a ayıracak zamanınız yoksa sormazlar mı, “Behey adam, senin bu sözlerin de dahil olmak üzere Kandil'deki Karayılan, Bayık, D. Kalkan, Besé, Karasu; medyanız, televizyonlarınız, gazeteleriniz, dernekleriniz, çeteleriniz vs. neden HÜDA PAR'la yatıp HÜDA PAR'la kalkıyor?”

Anlaşmalı olduğunuz devlet güçlerine saldırmamak için azami gayret göseren silahlı çeteleriniz neden her fırsatta HÜDA PAR'lıların ev, işyeri, STK veye teşkilat binalarına saldırır?

Bu arada Ortadoğu'da gündemi belirlediğiniz hususuna gelince...

Aç tavuğun kendisini darı ambarında görmesi hikayesi bir tarafa, taşeronlar ne zamandan beridir gündem belirlemeye başlamışlar?

Taşeronların ancak ve ancak gündemi belirlenir.

Gündem belirleyen patronlar ihaleyi verdikleri taşeron firmanın, taahhütlerini yerine getirip getirmediğini sadece denetlerler.

Torunları yaşındaki patronlarının çocukları karşısında Ecevit'e rahmet okutan bir duruş sergileyen yetmişlik antiemperyalist(!) siyasileriniz ve Amerika'yı üçüncü göz olarak çağıran antiAmerikancı(!)

ustabaşılarınızı görmezden gelmemizi beklemiyorsunuz herhalde.

Açtırmayın ağzımızı, biz sizin cemaziyel evvelinizi de ahirinizi de iyi biliriz.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.