Doğrular ile yanlışlar arasından doğru yol bulmak

Sait ŞAHİN

Türkiye'de siyaset yapmak ve konuşmak kolay değil.

Yapılan doğru şeyler var. Aynı zamanda yanlış da yapılıyor. Ülke içinde doğrulara düşmanlık eden, yanlış hesap içinde olanlar var. Oluşmuş olan kutuplaşmaların meselelere dahli ve meseleleri kendi pozisyonlarından ele alışları ve yansıtmaları... Bir de bunlara bilinçsiz fanatik tarafları eklediğinizde, meseleler ve işler, içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Doğrularla yanlışlar birbirine karışıyor. Doğrularla yanlışların iç içe geçtiği, birbirine karıştığı bir ülkede ve bir coğrafyada önemli olan, doğru hareket etmektir.

Bu da çok kolay olmuyor tabi.

Doğrular var, destek veriyoruz; yapılan ve yapılacak yanlışlardan yola çıkanlar, doğruları desteklememize tepki gösteriyorlar. İktidarın yanlışlarını kullanan uluslararası emperyalist güçler ve bunların ülke içindeki işbirlikçilerinin ülkemize yönelik operasyonlarına karşı çıkmamıza da tepki gösteriyorlar.

Böyle olunca da sapla saman birbirine karışıyor.

Doğruyu doğru olarak, yanlışı da yanlış olarak görmek zor değil. Aklı olan herkes bunu görebilir. (Tabi aklı olduğu halde art niyetli olan veya bütün yaklaşımlarını düşmanlık üzerine bina edenler hariç. Düşmanlık aklı kör eder. Tıpkı tarafgirliğin gözü kör ettiği gibi.)

Zor olan; iki yanlış söz konusu olduğu zaman, bu ikisinden hangisinin daha kötü olduğunu tespit edebilmektir.

Arapların dehalarından biri olarak bilinen Amr b. As'ın bu konuda çarpıcı bir ifadesi var: Doğru ile yanlışı ayırt etmek akıllılık değildir. Bunu çocuklar da yapar. Önemli olan, iki yanlış ile karşı karşıya kalındığı zaman, hangisinin daha kötü olduğunu ayırt edebilmektir.

Meseleyi Rıza Zarrab ile ilgili bütün yönleri ile güncellersek; bu meselede yolsuzluk yok mudur? Elbette bu meselede ve bunun dışında, Ak Parti iktidarının, etrafa çok pis kokular saçan yolsuzlukları var. Ak Parti, yolsuzluğa bulaşanlar ve yolsuzluk yapanların üzerine gitmediği gibi, bugüne kadar yolsuzluğu ve yolsuzluk yapanları kolladı. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Herkesin buna tepki göstermesi ve adaleti istemesi hakkıdır.

Ancak Rıza Zarrab meselesi bundan ibaret değil. Rıza Zarrab meselesinde Türkiye, ABD'nin İran'a uyguladığı ambargoyu delmekle suçlanıyor ve yargılanıyor. Türkiye yanlış adamlarla iş yapmış olsa da bu meselede doğru olanı yapmıştır.

Türkiye, ABD'nin 51. Eyaleti değildir ve ABD'yi de “dünyanın efendisi” olarak görmüyoruz.

İstediğine ambargo uygulayacak, istediği zaman BM gözetiminde ve garantörlüğünde imzalanmış ve kendisinin de içinde yer almış olduğu uluslararası anlaşmaları bozacak, istediğine “küresel kabadayı” olarak ceza kesecek...

Bunları kabul etmek zillettir, köle ruhluluktur.

Kaldı ki bir de işin FETÖ ile tutulan işbirliği boyutu var. Çok açıktır ki; FETÖ 15 Temmuz darbesinde, öncesinde ve sonrasında tamamen ABD ile koordineli hareket etti, ediyor. Daha doğrusu ABD'ye çalışıyor ve ABD, FETÖ'nün oluşturduğu deliller üzerinden Türkiye'yi yargılıyor, ele geçirmek istiyor. Velev ki bu deliller doğru olsa da biz ABD ve FETÖ'nün ortak hareket ederek Türkiye'ye yaptıkları operasyonlara karşıyız. Ne ABD'nin “küresel kabadayı”lığını kabul ediyoruz ve ne de ABD'nin FETÖ ile işbirliği içinde Türkiye'ye yönelik planlarını!

Biz bunlara karşı çıkarken de Ak Parti iktidarının yolsuzluklarına sahip çıkmış olmuyoruz. Ona da ayrıca karşı çıkıyoruz. Ama bunu yaparken hainlerle ve emperyalistlerle hareket etmiyor ve onların işine yarayacak tavırlar içine girmiyoruz.

İkisini birbirinden ayırt etmiş oluyoruz. 

Bize göre olması gereken de budur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.