Eşyada asıl olan Mubahlıktır

Mehmet ŞENLİK
İslâm’a göre eşyada asıl olan mubahlıktır, helalliktir. Yani yapılmasında veya yapılmamasında bir sakınca yoktur. Bir şeyin yapılması, yenilmesi, kullanılması, söylenmesi açık deliller ile haram kılınmamışsa o dinen mubahtır, helâldir. Ancak o şey hakkında şer’i bir hüküm varsa, ya da ilmen zararlı olduğu tespit edilmişse o zaman helâl olmaktan çıkar.
Haramlar sınırlı sayıdadır. Haram veya günah olan şeyler, helâl veya mubah olanlara nazaran çok daha azdır. İnsanlara bazı şeylerin helâl bazı şeylerin de haram edilmesi, dünyadaki imtihanın bir iktizası ve gereğidir. Dünyada hayır ve şer ile denenmenin neticesinde kişinin hak ettiği makama kavuşmasının veya kaybetmesinin yolu, helal ve harama uymaktan geçer.

İslam şeriatında insanın önüne açılan çok geniş bir helal ve mubah alanı vardır. İnsanoğlu bu alanda hayatı en güzel bir biçimde yaşayabilmek için bazı kurallara uymak, yasaklardan kaçınmak zorundadır. Haramlar, insan için çizilmiş güvenlik ve tedbir sınırlarıdır. İnsanlar helâl olanlarla yetinmez de haramlara bulaşır onları yer, içerse hem günah kazanır hem de en güzel bir şekilde (sulh halinde) Allah tarafından tanzim edilmiş olan hayatı fesada çevirir, tekâmülün önüne engel koyar, hayat dengelerini ve nesli bozar.

Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi Allah’ın insana helal kıldığı şeyler, zevk ve keyif için kâfidir. Fazlası ise zararlı ve dengeyi bozucudur. Bir kere şunu çok iyi bilmek gerekir ki insanlara bir şeyi helâl veya haram yapma yetkisi ancak ve ancak Allah’a aittir. Peygamberler, Allah’ın izniyle ya vahiyle bildirilen haram ve helâli açıklarlar ya da vahyin kapalı bıraktığı şeyleri yine vahyin izniyle insanlara bildirirler. Onların haram kıldıkları da tıpkı Kur’an’ın haramları gibidir. (Ebu Davud, İbni Mace ve Tirmizi)

İslâm fıkhında Kitap ve Sünnette açık bir şekilde belli olmayan haramlar ve helaller hakkında yapılan içtihatlar, haram ve helalı tespit ederek müminleri haramlardan koruma gayretidir. Müçtehitlerin içtihatları akide yönünden bağlayıcı değildir, ancak kitap ve Sünnette yeterince açık olmayan ve orada yer almayan ya da daha sonradan ortaya çıkan konuların çözümünde bunlara ihtiyaç vardır.

Ancak böyle bir durum olmadan Allah’ın ve O’nun Peygamberinin koyduğu çok açık haram ve helâl ölçülerini tanımayarak İslâm’ın haram kıldıklarını helâl, helal kıldıklarını haram sayanlar ya da başka otoritelerin İslâm’a aykırı koydukları haram ve helâl ölçülerini kabul edenler, nefsi hevalarını veya başka şeyleri ilâh haline getirmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim şöyle ferman ediyor: “De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?” (Araf- 32)

“Yerde ve gökte yaratılanların -haram kılınanlar hâriç- hepsi insanlar içindir.” (Bakara- 29)
“Allah, insanlara bütün temiz şeyleri helâl; pis ve necis şeyleri ise haram kılmıştır.” (Maide-5)
İşte, İslam’ın insan hayatında meydana gelen her olayı ve her şeyi kuşatan helal ve haram kavramları hakkındaki görüşü budur. İnsan hayatında hiçbir şey helal ve haram dairesinin dışında değildir. Nikâhta, yeme ve içmede, giyim ve kuşamda, hareket ve ilişkilerde, iş ve muamelede, örf ve adetlerde ahlak ve kanunlarda hiç kimsenin mesnetsiz bir şeyi helal ya da haram kılma yetkisi yoktur.

Takvalı bir mümin için helal veya haram oluşu net belli olmayan şeylerden sakınmak en güzelidir. Bu hususta Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurur: “Helal apaçık belli, haram da apaçık bellidir. Bu ikisi arasında ise insanlardan pek çoğunun bilmediği benzerlik taşıyan şüpheli hususlar vardır. Şüpheli şeylerle amel eden kimsenin, her an harama düşme ihtimali vardır. Nasıl ki bir çoban, koruluğun sıfır sınırında koyun otlattığında koyunlarının her an koruluğa girme ihtimali varsa şüpheli şeylerden sakınmayanın da harama düşme ihtimali öylece vardır.” (Müslim)
Burada, apaçık belli olan helâl ile apaçık belli olan haram arasında insanların birçoğu için şüpheli olan bazı hususlar vardır. Bunlar acaba helâl şeyler arasında mıdır, yoksa haramlar kapsamında mıdır? İnsanların çoğu bunu bilmezler. Ancak derinleşmiş ilim adamları için nadir hususlar müstesna, bunlar şüpheli değildir. Bu da onlar için iki delilden birisini tercih edebilmek için ortaya çıkan tercih ettiren sebep halinde söz konusu olur.

Şu halde Mü’minler; helâl yoldan kazanırlar, helâl yerlere harcarlar, helâl yiyecekleri yerler, helâl içecekleri içerler, helâl davranışlarda bulunurlar, helâl eğlencelerle yetinirler, kısacası helâl anlayış üzerine hayatlarını sürdürürler. Helâlden ayrılmayarak Allah’ın rızasını isterler.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.