Yaşadığımız pandemi döneminde, belki de en çok ihmal ettiğimiz alanlardan biri de davet alanıdır.
Hâlbuki insanoğlunun iç ve dış dünyası, sürekli bir davet ile ya iyiliğe ve güzelliğe ya da kötülüğe ve çirkinliğe yöneltilmekte...
Bu yönlendirme rahmani ve şeytani ilham ve vesveseler ile gerçekleştiği gibi somut bir takım pratikler üzerine de bina edilmekte...
Bu mücadele ve müdahale alanı çoğu kez farkında olmasak da mütemadiyen dinamiklik arz eder. Bu nedenle boşluk kabul etmez. Muhakkak birileri tarafından doldurulur.
Bir eğitim ve öğretim, talim ve terbiye faaliyeti olan davetten bahsedildiğinde akla ilk etapta “söz” gelse de davetçinin her hali yani sükûtu, konuşması ve davranışları belirleyici ve etkilidir.
Maalesef yaşadığımız şu iletişim çağında sanal âlemde geçirilen süre ve iletişim tarzının etkisiyle “söz” GDO’lu hale getirilerek ucuzlatılmış ve etki etme gücünü büyük ölçüde yitirmesine sebep olmuştur.
Esasında İslam, söylenen söz ile davranış arasında ayrılmaz bir bağ kurar. Bunu da istikrarlı ve kâmil bir karakterin oluşumunda önemli bir unsur olarak görür.
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” (Saff 2-3)
“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve kuşkusuz ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 33)
Görüldüğü gibi bir sözün “güzel söz” olması, salt sanatsal ve edebi yönüyle değil, mahiyeti ve salih amel olarak dışa tezahür etmesiyle mümkündür.
İster sanal âlemde isterse gerçek dünyada olsun davetçi, davetini öncelikle kendisine yapar.
Uçak yolculuğu yapanlar bilirler. Hostes yaptığı bilgilendirmede, “Yolculuk esnasında uçakta anormal bir durum yaşanırsa önce kendi tedbirinizi aldıktan sonra başkalarına yardım edin.” der.
Davetçinin çağrısı güneşin doğuşuna az bir süre kala okunan ezan gibidir.
Uyanmamış biri, bir başkasını uyandıramaz.
Geminin içinde olmayan kaptan bir başkasını sahili selamete ulaştıramaz.
Kişinin sosyal medyadaki paylaşımlarını salt tıklanma sayısı ile değerlendirmesi büyük bir gaflet ve ciddi bir yanılgıdır. Seküler düşüncenin hastalıklı yaklaşımının bulaştığının delilidir.
Davetçi yaptığı çalışmalarla önce kendisini yetiştirir ve donanımlı hale getirir, sonrasında ise Allah(cc), dilerse diğer insanlara sevdirir ve benimsetir.
“Söz” ucuzlasa da söyleminin gereğini yerine getirmeyenler olsa da, bizler yine de hayatın her alanında söz sahibi olmalıyız.
Ve Allah(cc)’ın seçkin kıldığı “güzel sözlü” kimselerden olmaya gayret etmeliyiz.
Allah(cc)’a emanet olunuz.