Genlerine işlemiş

Abdullah ASLAN
Huy edinilen şeyler kolay kolay terkedilmiyor. Onun için can çıkar ama huy çıkmaz deyivermişler. Sistem yöneticileri defalarca bu fişleme ve takiple ilgili veya gizli dinlemeyle alakalı beyanat vermiş ve buna karşı olduklarını ifade etmişlerdir. Ancak ya kendilerinin huy edindikleri ya da maiyetlerinde çalışanların meslek edindikleri bu ahlak(sızlık) maalesef terk edilmiş görünmüyor.

Her geçen gün yeni bir skandalla karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle Doğu ve Güneydoğu diye tabir edilen Kürdistan Bölgesi’nde ve bilhassa İslami hassasiyetli kişi ve kurumlara yönelik bu yanlış tutum tüm hızıyla devam ediyor. Günümüz Türkiye’sinde belki biraz zor ama inanın geçmişte olduğu gibi bunun bir adım ötesi; cinayettir, adam öldürmedir, adam kaçırmadır, faili meçhul olaylara yol almadır! Önce insanları kendi haremlerinde dinleyip kendine göre seyyielerini istifleyip hedef tahtasına koyarsın, sonra da yok etme ihtiyacı hissedip birkaç çeteye bu minvalde ‘devlet görevi’ verirsin. Çünkü geçmişte de bu böyle olmuştur. Geçmiş dönemde belki bu ortam dinleme teknikleri bu kadar gelişmemişti. O zaman, sızdırılan elemanların yalan yanlış bilgileri üzerinden bu politika izleniyordu, şimdi ise bu işin bir farklı versiyonuyla aynı görev ifa ediliyor. Birilerini hedef tahtasına koydurmak için kayıtlarda ön görülen makaslamalar yapılarak yine aynı müzmin ortama bir sürükleme çabası görülüyor.

Yoksa siyasi bir partinin umuma açık seminerini ne diye büyük ölçekli cihazlarla dinleme ihtiyacı hissedersin? Partinin il başkanı Vedat Turgut’un ifade ettiği gibi partinin bu bilgilendirme seminerine istenildiği gibi zaten içeri girip takip edebiliyorken dışarıdan bunların kayıt altına alınmasının başka nasıl bir izahı olabilir? Bir de dini hassasiyetiyle bilinen bir partinin gizli ispiyoncuları, içki şişeli alkolikler olunca dindar insanlara yönelik kimlerin düşmanlık ettiğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Panelvan aracın içi de ilginçti. Aracın içi geçenlerde Rehber TV’de yayınlanan “Dava” filminin dinleme sahnesini ne kadar da andırıyordu. O ferasete de ayrıca bir göndermede bulunmuş olalım.

Haberi duymayanlar için bir kez daha hatırlatalım. Diyarbakır’da HÜDA PAR’ın bilgilendirme seminerinin yapıldığı salonun kapısı(yakını)nda panelvan bir aracın içerisindeki birilerinin kötü niyetli olduğu anlaşılıyor, partililerin aracın etrafını sarmaları neticesinde aracın içerisinde tam teşekküllü cihazlarla ortam dinlemesi yapıldığı anlaşılıyor ve toplanan halk tepki gösteriyor. Olay yerine gelen resmi memurlar önce ‘araç polislerindir bırakın gitsinler’ diyor ardından da ‘aracı tanımıyoruz bilmiyoruz’ diye sıyırmaya çalışıyorlar, ancak mesele bütün detaylarıyla kameralara yansıyor.

Ve işin önemli tarafı siyasi bir partiye yapılan bu hukuksuzluk tam bir sessizlikle geçiştirilmeye çalışılıyor. Hiçbir görevli olayla ilgili bir açıklama yapma zahmetinde bile bulunmuyor. Şu ana kadar gerek yürütmenin başı hükümetten veya onun Başbakanından hiçbir açıklama gelmediği gibi İçişleri Bakanlığı veya Emniyet Genel Müdürlüğü veya ilin valisinden çıt yok. Dikkat çekicidir, Mustazaflar camiasına yönelik cinayetler bile sanki bu ülkede olmamış gibi bir lakaytlıkla karşılanıyor. Düşünün eğer dünkü araç, HÜDA PAR’ın değil de başka bir partinin kapısında suçüstü edilseydi şimdi kıyametler koparılmıştı.

Bu hukuksuzluklara son verilmelidir artık. Siyasi bir parti olan HÜDA PAR’a yönelik devletin memurlarını kullanarak takip etmek suretiyle stratejisini öğrenmeye çalışmak eğer bir partinin programıysa ve rakip partinin adamları tarafından yaptırılıyorsa bu tamamen şeffaf, ölçülü ve muadil rekabet ilke ve ahlakına aykırı bir yöntem olur. Rakibin olan bir partiyi devletin imkân ve ricallerini kullanarak geçmeye çalışmak rekabet şartlarına ve ahlakına tamamen aykırıdır. Yoksa bir seminerde eylem ve örgüt çalışmaları konuşulamayacağı bilinmesine rağmen bu derece casusluk da neyin nesi oluyor? Onun için ben olaya tamamen salt bir örgüt veya eylem planları(!) takibi gözüyle bakmıyorum. Siyasi arenada bir partinin stratejisine tamamen vakıf olup o minvalde üstünlük sağlamak düşünce ve tazyikiyle de böyle bir şey yapılmış olabilir diye düşünüyorum.

Sonuç olarak bunu yapanlar bir kez daha hanemize, mahremiyetlerimize saygı göstermemişlerdir. Doğal olarak da saygı göstermeyenler bizden saygı ve sevgi beklememelidirler. Bu yanlış huy ve tutum artık terkedilmelidir.

Selam ve dua ile…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.