Gümbürtüye giden Dünya Kupası

M. Emin ÖZMEN

Baştan şunu söyleyeyim ki, Dünya Kupası denilen organizasyonun bir tek maçını dahi seyretmedim. Fakat kupayı kazanan ülkenin, oyuncularının genelinin siyahi olduğu Fransa olduğunu biliyorum. O kadar da değil yani. Neticede bu çağda yaşıyoruz.

Avrupa yaşadığı tecrübelerinin de etkisiyle, coğrafyalarında sonucu savaş ve çatışma olacak davranışlardan kaçınıyor. Çatışma gerekiyorsa bunu kendi ülkelerinde değil de Asya veya Afrika ülkelerinde çıkarıyorlar.

Bilindiği üzere; Dünya üzerindeki çatışmanın esas nedeni, enerji kaynakları üzerindeki tasarruf hakkının kime ait olacağı meselesidir. Zaten çatışma alanlarının, enerji kaynaklarını barındıran ülkelerde olması bu nedenledir.

Enerjiye sahip olmazlarsa, belki bizler Irak veya Suriye gibi devletlerin isimlerini zikretmeyecektik dahi. Ama Avrupalıların akşam sefası için içtikleri zıkkımın içinde masum insan kanının olması elzemdir.

Neyse, Dünya Kupası maçları sona erdi. İnsanlar milyarlarca dolar harcayıp Rusya'ya geldiler. Maçlar izlendi. Tezahüratlar yapıldı. İçkiler içildi. Kupa nedeniyle etkinlikler düzenlendi. Televizyonlar canlı yayınlar gerçekleştirdi. Futbol yorumcuları günlerce maç kritiği yaptılar.

Bütün bunların olması için Suriyeliler öldüler. Yemenliler katledildi. Filistinlilerin durumu artık bağışıklık kazandı. Haberlerde geçen öldürülme görüntüleri kanıksanır hale geldi. Bizim kanımız ucuz ya. Petrol kadar değeri yok.

Geçmişte iki kez Almanya'ya gitme fırsatım oldu. Şehirlerini dolaştım. Hemen hemen uğradığımız her şehirde, kendilerinin “Fest” dedikleri festivaller vardı.

Hiç unutmam bir yerde “Traktör Festivaline” denk gelmiştik. 1800'lü yıllardan kalma traktörler, odun ateşi ile hala çalışır durumdaydılar. Devasa traktörler olduğu gibi mini minnacık traktörler de vardı. Belki başka başka isimleri vardır ama ben bilmiyorum.

İnsanlar mutlu ve yarına güzel bakmanın güveni ile kültürel etkinlikler yapıyorlardı. Şehirlerde çevre sorunu diye bir şey yok. Her şey muntazam ve rayında gidiyor.

Ancak önemli bir eksiklikleri var. Kadınlar kendi hayatlarını yaşamak için pek çocuk doğurmak istemiyorlar. İnsanlar ellerindeki köpeklerle idare ediyorlar artık. Çocuk yerine köpek bakıcılığı yapıyorlar.

Bu nedenle ihtiyaç duydukları insan kaynağını, bizim gibi ülkelerden karşılıyorlar. Öyle ya kendileri için çalışacak genç nüfusa ihtiyaçları var. İşte Fransa Milli Takımı'nın siyahi futbolcuları da, bu insan kaynağını karşılamak üzere, oralara göç eden ailelerin çocuklarıdır.

Kas ve güç gerektiren her alanda bu insanlar çalıştırılır. Futbol da böyle bir uğraşı olduğu için siyahiler öne çıkmış. Yol yapım çalışmalarında, kanalizasyon işlerinde, inşaatlarda, madenlerde kafalarına kask giyenlerin çoğu yabancı. Ellerindeki tasmalı köpeklerle caddelerde dolaşanlar ise yerli.

Dünya ülkelerinden bir kaçının mutluluğu için geri kalanının mutsuz olması gerekiyormuş. Biz bunu iyice belledik. Aslında kanıksar hale geldik. Çünkü yavaş yavaş onlara benzemeye başlıyoruz.

Ne demiş Aliya İzzetbegoviç: “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.” Aslında Resulullah (sav) bizleri çok önceden bu hususta uyarmış: “Kim kime benzemeye çalışırsa ondandır.”

El-hak doğrudur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.