Habibullah’a hakaret!

Edip AKAR

İftiralarla ve aşağılamalarla dolu film, dünyanın birçok yerinden hala izlettiriliyor. ABD üzerinden yayılan bu virüs, Müslümanların tepkilerine ve bu tepkilerin kimi zaman şiddetinin artmış olmasına rağmen durdurulacak gibi görünmüyor.

İslam düşmanları, Müslümanların giyim kuşamlarına, dini vecibelerine yasak getirirken; kimi zaman cami ve minarelerine bile engel koyarken, peygambere hakarete engel olmuyor.

Öncelikle biz Müslümanlar, kendi şahsımız, anamız veya babamız bir iftira veya hakarete maruz kaldığında nasıl rahatsız oluyorsak; tüm bunları feda ettiğimiz Resulullah’a yapılan hakaretten de en az o kadar rahatsız olmalıyız.

Bu filmden rahatsız olmayanlar ve tepki vermemekle birlikte tepki verenleri de hor görenler, kalplerini kontrol etmelidirler.

Kendilerini medeniyetin zirvelerinde gören bu entellerin, kendi şahıslarına bir iftira ve hakarete karşı nasıl parladığına; gözlerinin nasıl kıpkırmızı kesildiğine; ağızlarından nasıl öfke köpürdüklerine şahit olmuşsunuzdur.

Yazar-çizerler bir yana, ileri gelen siyasetçilerin aleyhlerinde çıkan en ufak bir olumsuz habere nasıl tepki verdiklerini defalarca gördük. “İspatlamazsan namertsin”lerden, “alçakça iftira” diyerek mahkemelere koşturmalarını da… Ancak konu İslam Mukaddesatı olunca her biri “ağır abi” kesildi.

Kimileri grup halinde, kimileri de bu gruplardan cesaret alarak tek başına, İslam dünyasındaki tepkileri eleştirdikçe eleştirdiler. Öldürülen Amerikalılara neredeyse mersiyeler dizdiler. Oysa kabahatin evveli ve büyüğü hala gözlerimizin önündedir.

Doğrusu Resululah sallalahu aleyhi ve sellem bizzat dünyada iken de bu tür saldırılara uğradı.

Yaşadığı dönemde kendisini gören dost-düşman herkesi kendine hayran bıraktıran Güzel İnsan, tüm güzellik ve olgunluğuna rağmen hakaretlerden kurtulamadı. Zira düşmanları ona kendi kirli pencerelerinden bakıyordu.

Amcası Ebu Leheb’ten başlayarak günümüze, münafıklardan Yahudilere kadar Onu çekemeyen her taraf, kalplerindeki kini dilleriyle açığa vurdular. Bunun yanında Daru-n Nedve’de ileri gelen müşriklerin toplanıp “Muhammed’e hangi yaftayı yapıştıralım” çalıştayı düzenlediklerini biliyoruz. Yapıştıracakları bir yafta bulamamışlardı da, baş şeytanları mecburen “sihirbaz diyelim” demişti. Çünkü Muhammed tertemizdi, kusursuzdu. Bu zamanda olsaydı; baş şeytan, “terörist” derdi herhalde.

Resulullah, bunlardan kimisine sabretmiş; kimisine de gerekli cevabı vermiştir. Şiirleri ile Resulullah’ı aşırı rencide eden Yahudi şairlerin akıbetlerini biliyoruz. Bu kişiler bizzat Resulullah’ın istek ve izni dairesinde ortadan kaldırılmıştır.

Tabi referansını Kur’an ve Peygamber’den almayanlar, bunu görmez; görmeleri de bir fayda vermez. Onlar, cici demokratlıklarıyla Batılı dostlarına hoş görünme derdindeler. “Hoş gör-hoş görün” politikası.

Bir de, İslam düşmanlığı ve karşıtlığı apaçık ortada olduğu halde, Müslümanların tavırlarıyla ilgili çokbilmiş yorumlar yapan; kendince topluma akıl veren kimseler var. İslam’dan irtidat ederek Sosyalizme, oradan da irtidat ederek sağ kaymaklı sol karışımı bir ortalığa geçenler, Müslümanlara akıl verme yetkisinde değildir.

Şiddet değerlendirmesi yapmak istiyorlarsa, Ebu Gureyb’i hatırlasınlar. Dahası Afganistan’da ölülere bile saygısızlık edenlere baksınlar. Hatta mümkünse; yeryüzünde Guantanamo diye bir işkence kampı varken, kimse insan haklarından falan bahsetmesin. Çok sırıtıyor çünkü.

İnsanlar hidayet bulsun diye “neredeyse kendini kahredecek” olan yüce insan! Muhammed! Biz sana meftunuz. Senin tertemiz şahsiyetini tanıma imkânı veren Allah’tan, şahsını da görmeyi nasip etmesini diliyoruz. Biliyoruz ki; ahirette herkes sevdiğiyle beraber olacaktır.

Vesselam

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.