Hangi tartışma kazanılabilir?

Ahmet MÜNİR

Hiçbir tartışma kazanılmaz” diye meşhur bir söz vardır. Acaba gerçekten hiçbir tartışma kazanılmaz mı? Ya da kazanılacaksa ne tür tartışmalar kazanılır?

İnsanın tartışmaya olan düşkünlüğü ayeti kerimede ifade edilmiş ve insan, özellikle bilmediği konularda tartışması sebebiyle kınanmıştır:

“And olsun biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.” (Kehf 54)

“İşte siz böyle kimselerseniz diyelim ki bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir siz bilmezsiniz.” (Al-i İmran 66)

İşin ilginç tarafı da insanların genelde bilmedikleri konularda tartışmaya girmeleridir. İnsan bilmediği konunun serbest bir alan olduğunu ve orada rahatça manevra yapabileceğini düşünür. “Bilgisizliğimizin başladığı noktada ve daha ilerisini göremediğimiz anda, biz de söze karışırız,” der bir düşünür.

Çoğu zaman tartışmalarda asıl amacın üstün gelmek, muhatabı alt etmek olması da ayrı bir sorundur. Her ne kadar Babanzade Ahmet Naim gibi “Amacımız hasmı ilzam değil hakkı izhardır”, diyen alimler varsa da maalesef çoğunlukla tartışmada amaç hakkı izhar değil, hasmı ilzam olmaktadır. Bu sebepten olsa gerek hadis-i şerifte tartışmadan kaçınanlara cennette bir köşk vaad edilmiştir.

Bir ara beraber kaldığımız bazı arkadaşlarla uygun fırsat oluştukça “sen isabet ettin, ben yanıldım” demeyi adet edinmiştik. Bunu sık sık telaffuz ediyorduk ki enaniyet ve kibir gibi duyguların kabardığı tartışma ortamlarında da muhatabımızın haklı olduğunu anladığımızda bunu rahatlıkla söyleyebilelim. Çünkü tüm deliller insanın aleyhinde olduğu halde bazen şeytan ve nefis, insanın mağlubiyeti kabullenmesine müsaade etmeyebiliyor. Oysa bu durum mağlubiyet değil bilakis kazanımdır. Çünkü tartışmada mağlup olmakla insan kazanansa yeni bir şey öğrenmemiştir.

Başlıktaki soruya gelelim: Hangi tartışma kazanılabilir? Ya da hangi durumlarda tartışmanın faydası olur?

Faydalı bir tartışmanın olabilmesi ve haklı tarafın münakaşadan galip çıkabilmesinin en önemli şartı belirlenmiş tartışma ilkelerine göre münazaranın yürütülmesidir. Bu ilke ve usuller belli olursa ve her iki taraf ilkelere riayet ederse hem tartışanlar hem de dinleyenler için bu tartışmanın faydalı sonuçları olacaktır. Burada tartışmacıların o esnada ortaya koyacakları ilkelerden bahsetmiyoruz. Bilakis somut bir olaydan bağımsız olarak hazırlanmış ilkelerdir söz konusu ettiğimiz, hatta bu ilkeleri barındıran müstakil kitaplar hazırlanmıştır. Eskiden ve belki bugün de – tartışma adaplarını ve ilkelerini barındıran “Münazarat” adlı eserler medreselerde okutulmaktaydı. Haliyle bu eserlerden ve barındırdıkları ilkelerden haberdar olan tarafların yaptıkları ilmi tartışmalar faydalı ve verimli oluyordu.

Her iki tarafın da riayet edecekleri kurallar belli olmadan yapılacak bir tartışma ise asla kazanılamaz. Hangi durumda taraflar delil getirmelidir, getirilecek delillerin kabul gibi soruların cevaplarında ve diğer tartışma usul ve kaidelerinde bir ittifak sağlanmadan bir tartışma nasıl kazanılabilir ki?

Bugün çevremizde bu ilkelerden haberdar olan tartışmada bu ilkelere riayet eden insanlar yok denecek kadar azdır. Bu sebeple de tartışmalar çoğu zaman tarafların birbirlerini dinlemeden ha bire konuştukları bir monoloğa dönüşmektedir. Çok konuşan sesini fazla yükselten, muhatabını konuşturmayan kişi çoğu zaman tartışmadan galip çıkar. En azından öyle gözükür. Dolayısıyla ne kadar haklı da olsanız böyle kişilerle yapacağınız tartışmayı kazanamazsınız.

Bu yüzden olsa gerek İmam Şafii, “Alimlerle yaptığım tüm tartışmaları kazandım ancak cahillerle yaptığım tüm tartışmalarda mağlup oldum” demiştir.

Sonuç olarak, özellikle insanların tartışma kültüründen uzak olduğu zamanımızda bir tartışmada kolay kolay hakkın ortaya çıkmayacağı rahatlıkla söylenebilir. Zaten dini kaynaklarımızda da genelde tartışmadan kaçınma yönünde tavsiyeler bulunmaktadır. Hem nefsi duyguların kabardığı tartışma ortamlarının şeytan için verimli bir atmosfer oluşturduğu da düşünülünce, elden geldiğince tartışmadan kaçınmak en doğrusu gibi gözüküyor.

Karşılıklı görüş alışverişi şeklindeki müzakereler ise konumuz dışındadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.