İlmiyle amel eden Peygamber varisi Seyda Şehid Şeyh Zeki Atak

1990 yıllarında Cizre Pkk için kurtarılmış bölge konumundaydı. Cizre'ye devletten çok kendileri hâkimdi. Pkk şehrin giriş çıkışlarını kontrol ederdi. Seyda ve arkadaşlarının üzerinde de baskıları vardı.

DOĞRUHABER

Şehid Şeyh Muhammed Zeki 1957 yılında Şırnak'a bağlı Güneyçam (Navyan) köyünde dünyaya gelir. Köy ahalisinin ekserisi tarikat ehlidir. Şeyh Zeki'nin ailesi de tasavvufa sıkı sıkıya bağlı bir ailedir. Özellikle Şeyh Zeki'nin dedesi olan Şeyh Ahmet, Şırnak çevresinde takvası, hilmi ve ilmi ile tanınan saygın bir şahsiyettir. Aile efratlarına takvayı, edebi ve ilmi tavsiye eder ve bu konularda hassas davranırdı. Şeyh Zeki, dedesinin edep ve terbiyesinden geçmiştir.

ŞEHİT, ÜSTÜN BİR ZEKÂYA SAHİPTİ

Küçüklüğünden itibaren aldığı bu terbiyenin etkisiyle özellikle haramdan uzak durmada hassasiyet sahibi idi. Arkadaşları tarafından harama sürüklenmeye çalışıldığı halde o hiçbir zaman onlara uymamış, sürekli olarak günahlardan uzak durmuştur. Şeyh Zeki, küçük yaştan itibaren medrese ilimlerini tahsile başlamış, köyünde ilkokulu okuduktan sonra ilim eğitimi için bölgenin çeşitli yerlerinde medreselerde kalmış, zamanın ilim sahiplerinden ders almıştır. Şeyh üstün bir zekâya sahipti. Özellikle Arapça ilimlerinin tedrisatında küçük yaşına rağmen bu zekâsı sayesinde çok başarılı olmuştur. Kısa zamanda medrese tedrisatını tamamlayıp ortaokul ve lise derslerini dışarıdan vererek İmam Hatip Lisesi diplomasını almıştır. O zamanın köy şartlarında sadece ilkokulu okumasına rağmen okul derslerinde lise mezunlarından çok daha ileri seviyede idi.

KENDİSİNE YAPILAN İLK SUİKAST GİRİMİŞİ

Seyda'nın çalışmaları bazıları tarafından hazmedilmedi. Sol örgütten defalarca tehditler aldı. Bir gece vakti şehir merkezinden uzakta olan evine doğru giderken, iki kişi tarafından takip edildiğini fark eder. Karanlıkta bir müstakim yere girdikten sonra belindeki silahı çıkararak kendisini takip edenlere seslenir. Bu iki kişi Seyda'nın üzerine varmaktan korkar ve “senin günün gelecek” şeklinde tehdit ederler. Onların bu tehditlerine karşılık: “İşte o gün bu gündür, erkekseniz gelin. Ben bir kişiyim siz iki kişi”  diyerek bir Müslüman âlimin cesaretini ve gözü pekliğini göstermiş olur. Bu olay şehid olmadan sekiz sene önce meydana gelmişti.

“KUR'AN'IN MANASIYLA ÖĞRENİN VE HAYATINIZA TATBİK EDİN”

Seyda, her vesileyle halk ile bir araya gelmeye çalışırdı. Kur'an öğrenip eğitimini bitiren öğrencilerin mevlid vermelerini isterdi. Öğrenci ailesi, evinde verdiği mevlide komşu, akraba ve fakileri çağırırdı. Seyda, toplanan bu insanlara sohbet yapar, vaaz ve nasihatlerde bulunurdu. İnsanların Kur'an'ın manasını öğrenmelerini gerektiğini söyleyerek; “Size yabancı bir ülkeden bir mektup gelse, keçinizi satar mektupta yazılanları öğrenmek istersiniz. Kur'an size gelmiş öğrenip anlayın ve hayatınıza tatbik edin.” şeklinde konuşurdu. İlmiyle amel etmeyen şeyh ve âlimlerin üzerine varır, onları görev ve sorumluluklarını yapmalarını isterdi. Onlara bu şeyleri söylemeye hakkı vardı zira kendisinin hayatı, söylediklerini tasdik ediyordu.

GAYRİ İSLAMİ ADETLERE TAVİZ VERMEZDİ

Seyda, davul zurnalı düğünlere gitmezdi. Böyle düğünlerin nikâhını kıydırmazdı. Nikâhını kıyacağı damadın da, Fatiha Suresi ezberlemeden nikâhlarını kıydırmaz, ertesi güne kadar ezberlemesini ister ve ona yardımcı olması için talebelerinden birini görevlendirirdi.

ELİNDE AVUCUNDA NE VARSA HİZMETE ADARDI

Seyda, 1988-89 yıllarında İslam davasına hizmet için Kale Kitapevini açtı. Arapça ve Türkçe kitaplarla beraber kırtasiye malzemeleri de satardı. Kitapevi insanların uğrak yeri oldu. Zahidane bir yaşantısı olan Seyda elinde avucunda ne varsa hizmete adardı. Onu tanıyanlardan biri kendisi hakkında şöyle bir hatıra anlatır: “İbrahim Hoca Nusaybin'de şehid edilmişti. Onun taziyesine giden Seyda, eve dönüş parası yoktu. Otostop yaparak evine gitmeye çalışan Seyda arkadaşlarından biriyle karşılaştı. Arkadaşı kendi arabasıyla onu Cizre'ye götürdü. Yolda Seyda, cebinde dönüş parasının olmadığını, iyi ki sizlerle karşılaştım diye söylemişti”

ASRİ KİTAPLARI OKURDU

Seyda, taziyelere ve halkın toplandığı yerlere sürekli gider, vaaz ve irşadda bulunurdu. Kendisinin bulunduğu bir mecliste konuşma hakkı onundu. Belagati çok iyi olan Seyda'nın konuşması halkı etkilerdi. Onu dinleyen sohbetinden doymazdı. Onun bir yerde olduğunu duyan insanlar hemen oraya birikirdi. Kendisi de bunu bildiğinden her gece bir yere gider ve içindeki İslam aşkını tatlı diliyle anlatırdı. İslam için yanıp tutuşan Seyda, asri eserleri de okurdu. Onun akranları olan alimler sadece Arapça eserlerle yetinirken kendisi; Bediüzzaman, Seyyid Kutup, Mevdudi, Ali Şeriati, Hasan el-Benna, İmam Humeyni ve Mutahhari gibi asrın büyük alimlerinin eserlerini de okurdu. Bu kitapları okumayı herkese tavsiye ederdi. Televizyonu yoktu, radyosu vardı. Arap radyolarını takip eder ve böylece dünyadaki gelişmelerden haberdar olurdu.

AMBARGO YILLARI

1990 yıllarında Cizre Pkk için kurtarılmış bölge konumundaydı. Cizre'ye devletten çok kendileri hâkimdi. Pkk şehrin giriş çıkışlarını kontrol ederdi. Seyda ve arkadaşlarının üzerinde de baskıları vardı. Onlara taviz vermedikleri için defalarca ölümle tehdid edildiler. Her fırsatta suikast yapmaya çalıştılar. Seyda ve arkadaşları bütün zorluklara rağmen Cizre'de kalmaya devam ettiler. Tıpkı Peygamaber Efendimiz (sav) ve ashabı gibi ambargoya tabi tutuldular. Kendileriyle alışverişler yasaklandı, kimse onlara mal satmıyordu. Bulundukları mahalle abluka altındaydı. Mahalleden çıkamıyorlardı. Giren çıkan insanları durdurup taciz ediyorlardı. Hatta Seyyid Hasan ve Hüseyin kardeşler onlara gıda yardımı götürürken durduruldular ve kaçırılıp şehid edildiler.

ŞEHADETİ

Seyda cami imamıydı. Her ay maaşını müftülükten alıyordu. Son bir yıla yakın mahalle dışına çıkamadığı için maaşını almaya akrabaları veya arkadaşları giderdi. Şubat ayı maaşını alması için Cizre Müftüsü kendisinin bizzat gelmesini istedi. Ailesinden bazıları maaşını almaya gitmiş fakat Seyda'nın gelmesinde ısrar etmişti. Rivayete göre Müftü bazı baskılardan dolayı bu kararı almıştı. Seyda ve iki arkadaşı şehir merkezine gittiler. Aylar boyunca kendilerini göremeyen Cizre halkı hayretler içinde kalmışlardı. Seyda hakkında o kadar çok iftira atmışlardı ki insanlar gözlerine inanamamışlardı. Zira Seyda için; Pkk tarafından kaçırılmış, sakalı kestirilmiş, onlara boyun eğmiş ... Şeklinde söylentiler yayılmıştı. Seyda, Cizre halkına bir bakıma kendisini göstermeye çalışmak istemişti, yapılan iftiraların yersiz olduğunu zulme ve zalime boyun eğmediğini göstermek istemişti. Seyda'nın şehir merkezine gittiğini haber alan Pkk militanları Seyda'nın muhtemel üç geliş yolunda pusu kurdular. Bir grup tarafından çapraz ateşe tutulan Seyda, orada ruhunu Rahmana teslim etti. Şehadetiyle beraber Cizre'nin dört bir tarafında duyulan silah sesleriyle zaferlerini kutladılar. Seyda'nın cenazesini hastahaneye götürecek araba bulunamadı. İnsanlar onun cenazesini arabasına bindirmekten korkuyordu. Ertesi gün çok az sayıda arkadaşı yağmurlu bir havada kendisini defnettiler.

ŞEHİD MOLLA ZEKİ

Uzat elin tut elimi,

n'olur biraz ver teselli

Şehid düştün de düşeli,

gülmez gözler Molla Zeki

Evet şehadet müjdedir,

vallah şehadet güzeldir

Ayrılığın acı geldi bizlere,

Şeyh Molla Zeki

 

Ey Seydamız ey Canımız

Nurlu yüzün bir ay gibi,

aydınlatır gönülleri,

Her bir sözün Molla Zeki

 

İlminle amildin Seyda,

gören gördü senden fayda

Daha taze gül baharda,

koparıldın Molla Zeki

Kerametin ilmin idi,

verdiğin pak canın idi

Cizre Botan'ın Bülbülü

sen ey şehid Molla Zeki

 

Ey Seydamız ey Canımız

Nurlu yüzün bir ay gibi,

aydınlatır gönülleri,

Her bir sözün Molla Zeki

 

Bugün artık yarın bize,

kavuşmak yakındır size

Her bir can yola koyulmuş,

şehadete Molla Zeki

Buluşmak yakındır senle,

yanındaki şehitlerle

Özlem büyüktür sizlere,

şehadetle ey Şeyh Zeki

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.