Kufe sokaklarında yapayalnız ve tedirgin bir adam

Mehmet GÖKTAŞ
Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmeden Kûfe sokaklarında tedirgin bir halde yürüyen, her dakika ölüme biraz daha yaklaşan bir adam…

Hâlbuki birkaç gün öncesine kadar bu şehirde on sekiz bin kişiden bizzat teker teker bey’at almıştı, bu kadar insan kendisine bağlılık sözü vermişlerdi.

Müslim bin Âkil’den söz ediyorum.

Kerbela denilince, Hazreti Hüseyin denilince nedense benim aklıma önce Müslim bin Âkil gelir, verdiği yiğitçe mücadele gelir.

Ve fotoğrafın en son kareleri olan Kûfe sokaklarında tek başına terk edilişi gelir.

Hicretin altmış birinci yılında Yezid’in yönetimini istemeyen Kûfeliler Medine’de bulunan Hazreti Hüseyin’e sayısız mektup ve elçi gönderirler; “Biz asla Yezid’in yönetimini istemiyoruz, başımızda Halife olarak seni görmek istiyoruz, Çabuk gel ve bizim başımıza geç, bizi bir bayrak altında toparla… En az yüz bin kişi senin yolunu bekliyoruz… Biz şimdi burada ne Cumalara çıkıyoruz, ne bayram namazlarına… Acele seni bekliyoruz… Durma gel, çabuk gel…”

Bu şekilde en azından elli mektup gelmişti Hazreti Hüseyin’e, her mektubun altında şehrin ileri gelenlerinin imzası vardı.
Fakat yakın dostlarından hiç birisi onun Kûfe’ye gitmesini istemiyorlardı, onlara asla güvenmemesi gerektiğini, babasının orada şehid edildiğini, kardeşinin orada yaralandığını söylüyorlardı, gitmemesi için adeta yalvarıyorlardı.
Bu arada davet mektuplarının ardı arkası da kesilmiyordu.

Bunun için Hazreti Hüseyin kendisinden önce elçi olarak amcası Âkil’in oğlu Müslim’i gönderdi ki meselenin iç yüzünü öğrensin, kendisi için bey’at alsın ve Kûfe’yi kendisine hazırlasın ve bu şekilde işini sağlama alsın.

Müslim bin Akil, Kûfe’ye uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra gelir ve gerçekten de çok güzel ve yiğitçe bir çalışma yapar. Gaddar ve acımasız vali İbn Ziyad’a rağmen yürüttüğü gizli ev çalışmalarıyla en az on sekiz bin kişiden Hazreti Hüseyin adına bey’at alır.

Bu arada vali İbn Ziyat casusları vasıtasıyla Müslim bin Akil’in çemberini gittikçe daraltır, etrafındaki insanların büyük bir kısmını tehditle ve bir kısmını da parayla dağıtmaya başlar.

Müslim bin Akil’in faaliyetleri esnasında evini merkez olarak kullandığı Hâni isimli zat, vali tarafından tespit edilir ve yakalanır, Müslim bin Akil’i teslim etmesi için işkence yapılır.

Müslim bin Akil verdiği bir emirle binlerce taraftarıyla valilik binasını kuşatır.

Vali İbn Ziyad korkudan iyice kapanır ve sıkı koruma tedbirleri alır.

Kuşatma uzadıkça benim size anlatmaya çalıştığım o fotoğraf yavaş yavaş belirmeye başlar. Müslim bin Akil’in etrafındaki kalabalık gittikçe azalır. Nihayet akşama doğru etrafında hiç kimse kalmaz. Tanımadığı bu şehirde yapayalnız kalır.
Nereye gideceğini bilememektedir. Nihayet ihtiyar bir kadının kapısını çalar, kendisini tanıtır ve sonunda kadın onu içeri alır ve ona bir oda verir. Kadının sefih ve karaktersiz bir oğlu vardır, durumu fark edince gidip valinin adamlarına haber verir, ev kuşatılır. Müslim bin Akil ciddi bir direniş gösterse de sonunda yaralanmış bir halde yakalanır ve valiliğe, İbn Ziyad’a götürülür.

İşin acı tarafı, bütün bu olup bitenlerden haberi olmayan Hazreti Hüseyin çoktan yola koyulmuştur ve Kûfe’ye doğru gelmektedir. Biraz sonra boynunun vurulacağını bilen Müslim bin Akil’i kahreden de budur. Öldürülmeden önce vasiyet eder ve bütün bunlar bir kişi tarafından Hazreti Hüseyin’e ulaştırılır.

Evet, Müslüm bin Akil’in ve onu evinde barındıran Hâni’nin başları kopartılır ve Hazreti Hüseyin’in başından önce Şam’da bulunan Yezid’e gönderilir.

Biz yeniden Kûfe sokaklarından tek başına nereye gideceğini bilmeden tedirgin bir şekilde dolaşan o fotoğrafa dönelim.
Ne ilginç bir durum! Siz hem birisini durmadan çağıracaksınız, etrafında toplanacaksınız ve ona biat edeceksiniz ve sonra da onu insafsızca ölüme terk edeceksiniz.

Kûfe insanının mantığı ciddi anlamda tahlil edilmelidir. Çünkü güce tapınmanın, bile bile ihanet ederek fazilet cephesini terk etmenin, zalimden yana olmanın en ince detaylarını orada görebiliyoruz.
 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.