Kürtlerle ilgili bazı mülahazalar

Abdurrahim AMEDÎ

Cumhuriyetin ilanıyla beraber Kürtlerin asimilasyonunu da hedefleyen milliyetçilik ve ulusalcılık projeleri başarıya ulaşmış görünüyor. Zira Kürt çocuklarının durumu gözler önündedir. Kürt çocukları, kendi dillerini konuşma bilincini yitirmiş, kendilerini Türkçe diliyle daha iyi ifade eder duruma gelmişlerdir. Bu bir tespit değil, gerçeğin ta kendisidir. Bu realiteyi dile getirmek belki Kürtleri dillerine sahip çıkmaya teşvik edeceği düşüncesiyle faydalı görüyoruz. Elbette her şeye rağmen teslim olmamışız ve teslim olmayı da düşünmüyoruz. Ama acı gerçek budur. Asimileyi insanlık suçu olarak görenlere Kürtlerin şu durumunu gösteriyoruz.  Bugün  üç yaşındaki bir çocuk evdeki aile bireyleriyle  Türkçe konuşuyor, tek bir Kürtçe kelimeyle dahi olsa karşısındakine Kürtçe  cevap vermiyor, veremiyor. Belki karşısındakinin Kürtçe konuşmalarını  anlıyor ama Kürtçe cevap veremiyor. Çünkü çocuk Türkçeyle yatıyor, Türkçeyle kalkıyor. Okulda , tv de , basın yayında , çarşı pazarda , resmi dairede , camide Türkçe  konuşulunca çocuğun beyni ister istemez en çok konuşulan dile kayıyor , sözcük dağarcığını Türkçe kelimelerle dolduruyor.  Çocuk kendi diliyle konuşmanın önemini nerden bilsin ki konuştuğu zaman kendi anadiliyle konuşmaya çalışsın.

Büyüklerin hali çocukların halinden farklı değildir elbette. Bugün Diyarbakır gibi bir yerde gençler sadece Türkçe konuşuyor. Kürtçe konuşan sadece benim babamın yaşında olan 1950’lerden kalma büyüklerdir.

Kürt gençlerin Kürt sorunuyla ilgili söylemlerinin çok ta sahici olduğunu düşünmüyorum, bir Kürt olarak. Hem bazı problemlerden şikayetçidirler,  hem de problemin çözümüne ilişkin kendi ellerinden gelebilecek bir gayreti göstermiyorlar.  Örneğin gerek kendi çocuklarıyla olan konuşmalarında gerek arkadaşlarıyla olan konuşmalarında anadillerini rahatlıkla kullanabilirler. Devlet erkinin buna bir şey diyeceği yoktur. Bu sadece Kürtçe dilinin geleceğe taşınması bazında öncelikli olarak yapılabilecek bir çaredir. Devletten anadilimizde eğitimle ilgili taleplerimiz elbette her zaman olacak ve bunu hep en doğal hakkımız olarak savunacağız. Ama biz yapabileceğimizi yapmıyoruz. Asimile olmamak, asimileye kendi imkanlarımızla karşı koyabilmek iradesinden mahrumuz.

Medeniyetler kurmuş devletlerin edebiyatları, dilleri, sanatları, kültürleri, kendilerine özgü bir yaşama tarzları vardır. Kürtlerin de kendilerini var kılan bir dil ve kültürleri vardır. Bir ırkı tarih sahnesinde var kılacak olan dinamiklerden biri de anadilleridir. Anadillerini konuşamayan bir nesil, dillerini konuştuğu ırkın etkisi altına çoktan girmiştir sayılır. Artık kendilerini ecdatlarının ırkıyla özdeştirmeye çalışmaları bir anlam ifade etmeyecektir. Bazı İslami hassasiyeti olan Kürtlerin bunu kaale almadığı bilinmektedir. Onlar için bir dilin hayatiyetini sürdürmesi pek te önemli görülmeyebilir. Ama şurası da bir gerçektir ki anadilini konuşabilmek dik duruşun, ayakta kalabilmenin, direnmenin, zulmü protesto etmenin ifadelerinden biridir. Elbette hepimiz için öncelikli olan husus, imanımız ve imanımıza göre bir hayat yaşamaktır. Acaba imanımız bize dilimizle konuşmanın önemli olmadığını, onun korunması için yapılacak olan çabaların boş olduğunu öğütlüyor mu? Bilakis kuran ve hadisler farklı dillerin Allahın bir takdiri olduğunu, Allahın her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdiğini, herkesin kendi anadillerinde konuşmanın Allahın insana bahşettiği nimetlerden bir tanesi olduğunu vurgulamaktadır.

Esefle karşılanacak bir durum da Kürtlerin anadilleriyle ilgili haklarını savunmaları Kürt milliyetçiliğinin tezahürü  diye isminin konulmuş olması ve bunu diline dolayanların hemen suçlu olarak görülebilmesidir. Mazlum Kürt halkı üzerinde siyaset yapanların Kürtlerle ilgili bazı hak arayışında olduklarını düşündüğümüzde, Kürtler için bir şey talep etmenin masumluğunun ne kadar zor olduğu ortaya çıkacaktır. İslami duyarlılığı olan Kürt kesiminin içinde bulundukları çıkmaz da budur. Kendilerini hem Müslüman hem de Kürt kimliğiyle ifade edebilmenin çok zor olduklarını düşünüyorlar. Halbuki İslami bir kimlikle öncelikli olarak içinde bulundukları halkın sorunlarının üstesinden gelebilmek için bir uğraşıları olsa kendi halklarını, kendilerini yanlış mecralara götürecek kişilerden kurtaracakları gibi  kendi halkının kendileri arkasında gitmelerini de sağlamış olurlar.

Müslüman Kürt kesimin Kürt sorununa duyarsız kalması düşünülemez. Kendi halkının derdiyle dertlenmek İslami öğretilerden biridir. Kürt halkının haklarından mahrum olduğu sağırlar dahi anlamış bulunmaktadır. Kürt alimler arasında Kürt sorunu tartışıldığı zaman kulağın tıkatılıp duymazlıktan gelinmesi yüce islamı temsil etmekle bağdaştırılamaz. Bu siyasi bir konudur deyip te geçiştirilemez. Biz Müslüman Kürtleri kimlere teslim ettiğimizin farkındaysak hala yapılacak şeylerin olabileceğini düşünmeliyiz. Müslüman Kürtlerin, kendi tarihlerini islamdan uzak ideoloji ve izmler üzerine inşa etmek isteyen bir kesimin arkasında değil de Rabbani ve Peygamberi misyonu üstlenen gerçek alimlerin arkasında gidecekleri görülecektir.

Geçenlerde  bir Kürt arkadaşla yaptığım çetleşme beni derinden yaraladı. Bahsini ettiğim Kürt arkadaş Kürt sorunundan kastın ne olduğunu daha da vahimi Kürtlerin dillerinin ölü diller zümresine dahil edilmesiyle ne kaybedeceklerini  umursamaz bir tavırla  soruyordu. Dünyanın globalleştiği  iletişim ağının her yere uzandığı, insanca yaşam ve insan haklarının herkes için kabul edildiği söylenen bir asırda her şeyden öte bir insan olarak içinde yaşadığı toplumun sorunlarını ve soruna ilişkin çözüm önerilerinin üretilmemesi tutulan yolun gerçekleriyle de kesinkes örtüşmez. Halihazırdaki durum bu olunca Kürtlere yol gösterenlere karşı çıkmakta problemi daha da muğlak hale getirmektedir. Yıllarca okuduğumuz ilim, dünya hayatının problemlerini çözmede etkili olmuyorsa buna ilim demek sanırım yanlış olacaktır. Ben kuran öğretilerinin iyi anlaşılması durumunda çözülmeyecek problemlerin kalmayacağına inananlardanım. Yeter ki ilim, samimiyet, ihlas ve cesaret birbirlerinden ayrılmasın.

Devamı gelecek...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.