Mutluluk İçin Mutsuz Düşüncelere Yer Açın

İnsanın var olma gerçeği zıddıyla yüzleşmesi ile başlar. İnsan yoklukla yüzleşmediği müddetçe varlığı anlamlandıramaz.

İnsanın var olma gerçeği zıddıyla yüzleşmesi ile başlar. İnsan yoklukla yüzleşmediği müddetçe varlığı anlamlandıramaz.

İnsanın doğruyu bulması için yapması gereken şey herhangi bir inanca sıkı bir şekilde bağlanmaktan sakınmasıdır. Sıkı bağlılık fanatizmin cehaletini doğurur. Semavi dinlerde insana inancın kapısından girmenin ön koşulu bağnazlıktan uzak durması olduğu hatırlatılır. Her bağnazlık ataların hurafe dinini kutsamaktır. Hepimizin inançları vardır. Bunlara ne kadar sıkı bağlanırsak tavır ve davranışlarımız o kadar katı hale gelir. Her katı inanç bilgisizliği doğurur. Haklı olduğuna inandığı biriyle bir tartışmaya girmişsek bu çabanın boş olduğunu biliyoruz; böyle birinin kendi bakış açısından başka bir bakış açısını asla kabul etmeyeceğini biliriz. Böyle kişileri katı, esnek davranmayan, dar görüşlü, at gözlüğü takmış kişiler olarak tanımlarız.

Kendi deneyimlerimize de baktığımızda bilgiye ulaştıkça kendi deneyimlerimizin de inançlarımızın da zamanla değişime uğrayarak olumlu yönde değişim olduğunu gözlemleriz. Bir zamanlar sıkı sıkıya bağlı olduğumuz tutum ve davranışlarımız şimdi gülünç geliyor olabilir.

Bir inancın, düşüncenin bize daha zengin, daha dolu ve daha anlamlı bir hayat kurmada faydası oluyorsa bundan faydalanmamız gerekiyor. Bu, düşünce yapımızı önemsemeliyiz. Bize rehber olmasına ve bizi motive etmesine izin verelim. Aynı zamanda bunun sadece bir hikaye, insan düşünce dilinin bir parçası olduğunu da unutmayalım. Bu düşüncelerden faydalanalım ama bilgiden yoksun olarak çok sıkı sıkı da bağlanmayalım. Her bilgisizce bağlılık bağnazlığı bağnazlık da fanatizmi doğurur.

Kabul ve kararlılığın ana ilkelerinden birisi aklımızdan geçenlere otomatik olarak inanmak yerine aslında ne olup bittiğine dikkat kesilmeliyiz.

Örnek: “kimlik hırsızı sendromu” belki işitmişizdir. Bu durum  işini iyi yapabilen bir kimsenin kendisini bir sahtekar olarak görmesi, aslına ne yaptığını bilemediğine inanması durumudur. Kimlik hırsızı kendisini her durumda kandırmaca yoluyla sıyrılan ve her an gerçek yüzünün ortaya çıkması riski ile yaşayan bir sahtekar ve şarlatan olarak görür. Kimlik hırsızı sendromu olan kişiler birinci elden deneyimlerine işlerini iyi yapıp yapmadıklarına dair gözlemlenebilir gerçeklere bakmazlar. “Ne yaptığını biliyor musun. İşleri berbat ediyorsun. Eninde sonunda insanlar ne olduğunu anlayacak çünkü sen bir sahtekarsın!” diyen aşırı eleştirel zihinlerinin dediğine kulak verirler.

Esasen (zihnimizin süregelen anlatıları yerine) hayata dair doğrudan tecrübe ettiklerimize ne kadar odaklanırsak; hayatımızın akışını istediğimiz doğrultuda değiştirmede o kadar yetkin oluruz. Sonraki bölümlerde bu becerimizi nasıl geliştireceğimizi öğreniriz.

Bu yüzden zihnimiz hikaye anlatmayı hiç bırakmaz; biz uykudayken bile sürekli olarak kıyaslar, yargılar, değerlendirir, eleştirir, plan yapar, ahkam keser, hayaller kurar. Anlattığı hikayelerin çoğu dikkat çekicidir. Bu hikayeler içinde tekrar tekrar kayboluruz. Bu sürece verdiğimiz pek çok fail isim vardır. “Düşünüp taşınmak” bir düşünce ile cebelleşmek, bir düşünceye kendini kaptırmak, bir şeye kendini inandırmak, düşünmekten kendini almamak, bir düşünce ile kendinden geçmek gibi pek çok isim koyabiliriz. Mutsuzluğumuzu ortaya çıkarıp mutlu olmak için…

Gerçek şu ki kafamızdaki düşüncelerin çoğu bizim seçimimiz değildir. Bunların küçük bir kısmı bizim bilinçli tercihlerimiz; bir plan yaparken, zihnimizde bir olayın provasını yaparken veya yeni bir şey geliştirme süreci içindeyken bu böyledir. Ama aklımıza gelen düşüncelerin çoğu kendiliğinden geliyor. Her gün binlerce işe yaramaz ve bize faydası olmayan şey düşünüyoruz. Bunlar ne kadar acımasız, kırıcı, aptalca, kindar, eleştirel, korkutucu veya büsbütün acayip düşünceler de olsa aklımıza gelmelerini engelleyemiyoruz. Bir şekilde ortaya çıkıyor olmaları, bunları ciddiye almamız gerektiği anlamına gelmiyor.

Bazen Mutsuzluğu Ortaya Çıkaran Zihne Teşekkür Edelim.    

Zihnimiz temcit pilavı gibi aynı hikayeleri anlatmaya başladığında ona basitçe teşekkür edelim. Kendimize sessizce şunları söyleyelim; “Teşekkürler zihnimiz. Çok aydınlatıcı oldu.” veya kısaca teşekkür ederken bunu alaycı ve saldırgan bir şekilde yapmayalım. bunu samimi ve esprili bir şekilde zihnimizi sonu gelmez bir düşünce seli üretimindeki şaşırtıcı yeteneğini takdir ederek yapalım. (bu yöntemi hikayemize isim verme yöntemi ile bir arada kullanabiliriz.) Hayatımızın geri kalanını zihnimize teşekkür ederek ya da düşüncelerimizi maniler eşliğinde ve komik seslerden dinleyerek geçirmemiz gerekeceğini de zannetmeyiz. Bu yöntemler yalnızca bizim için sıçrama tahtasıdır. Zaman içinde bu tip zorlama yöntemlere ihtiyaç duymadan düşüncelerimizden anında ayrışabileceğiz.

Ayrışma alıştırmaları yaparken aşağıdaki hususları akılda tutmak önemlidir.

a: Ayrışmanın amacı can sıkıcı düşüncelerden kurtulmak değil bunları gerçekte oldukları şekli ile sadece kelimeler olarak görmek ve bunlarla mücadele etmeyi bırakmaktır. Düşünceler bazen bizi rahat bırakacak bazen de bırakmayacaktır. Ortadan kaybolsunlar beklentisi içine girersek bizi hayal kırıklığı ve hüsran bekliyor olacak.

b: Bu yöntemlerin kendimizi iyi hissedeceğimiz beklentisine girmeyelim. Çoğunlukla can sıkıcı bir düşünceden ayrıştığımızda kendimizi daha iyi hissedeceğiz ama bu sadece faydalı bir yan etkisidir, ana hedefimiz değildir. Ayrışmanın esas hedefi bizim zihnimizin tahakkümünden kurtularak dikkatimizi daha önemli şeylere verebilmemizi sağlamaktır. ayrışma ile kendimizi daha iyi hissettiğimizde tabii ki onun keyfini çıkarmalıyız ama bizi her zaman daha iyi hissedeceğimizin beklentisine girmemeliyiz. Ayrışmayı duygularımızı kontrol etmek amaçlı kullanmaya kalkışmayalım; aksi halde takdirde mutluluk tuzağına yeniden düşeriz.

c: İnsan olduğumuzu ve birçok kez bu yeni becerilerimizi kullanmayı unutacağımızın zamanları olabileceğini unutmayalım. Bunun bir sakıncası yok çünkü bize bir faydası olmayan düşüncelere kendimizi kaptığımızı fark ettiğimizde hemen bu yöntemlerden birini kullanıp kendimizi kurtarabiliriz.

d: Hiçbir yöntemin kusursuz olmadığını aklımızdan çıkarmayalım. Bunları deneyip düşüncelerimizden ayrışmadığımız anlar da olabilir. Böyle durumlarda sadece düşüncelerimizle birleşmenin nasıl bir şey olduğunu gözlemleyelim. Birleşme ve ayrışma arasındaki farkı tespit edilebilmek de bizim için faydalı olacaktır.

Ayrışmada tüm beceriler gibi daha çok pratikle daha iyi hale gelecektir. “Zihnimize teşekkür etme ve komik sesler” yöntemlerini repertuvarımıza katalım. Bunları günde beş ila on kere kullanmayı hedefleyelim.

Bu aşamada hayatımızda köklü değişiklikler beklemeyelim. Şimdilik yalnızca bu yöntemleri günlük hayatımıza dahil ettikçe ne olduğuna dikkat edelim. Şüphelerimiz ve kaygılarımız olursa bunları not edelim. Bir sonraki günde insanların ayrışma yöntemleri ile ilgili yaşadığı problemleri ele alalım ve daha önemlisi bu problemlerinin üstesinden gelmenin yollarını kendi hikayemize isim vererek, mutsuzluğumuzun hikayesini isimlendirerek, onunla mücadele etmek yerine onu kabullenerek mutluluğumuzun hikayesini belirlemiş oluruz.

Selam ve dua ile.

Mehmet Akif İkbal

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Sağlık Haberleri

Tatlı krizine neden olan durumlara dikkat!
Ani hava değişimleri kalp krizi arttırır mi?
Göz yorgunluğu neden olur?
Uzman Doktor Canpolat: Şiddetli sıtma tedavi edilmezse ölüm yaşanabilir
Uzmanlar: Göz sağlığı için güneş gözlüğünü optik mağazalarından alın