Recep İvedik

Ahmet DEMİR

Geçen hafta Esğar Ferhadi'nin Satıcı filmini bu köşeye taşımıştık. Ufak bir eleştiri aldık; toplam izleyicisi 20 bini bulmayan bir film yerine, sadece hafta sonu gişe rakamları 2 milyonu bulan Recep İvedik filminden neden bahsetmiyoruz diye...

Serinin 5. filmi, üstelik her film başarı üstüne başarı yakalıyor. Rekor kırmak bu seri için artık sıradanlaştı. Filmin fragmanı bile tıklanma sayısı 20 milyonu buldu. Ben de ilk filmi izleyen bahtsızlardanım. İzledim derken izlemeye çalışmıştım. Her ne kadar diğer dördünü izlemesem de sağda solda dolaşan fragman ve komik sahnelere bakarak izlemiş gibi oldum desem çok abartmış olmayacağım.

Her türlü estetik ve zarafetten yoksun, sinema sanatının bütün inceliklerine sırt çevirmiş, senaryosu yerlerde dolaşan, oyunculukları en alt seviyede ve prodüksiyon olarak çok zayıf olan bir film böyle muazzam bir başarıyı nasıl yakalıyor?

Ezel Akay, “biz buna müstahakız” diyor!

Türk sinemasının çok başarılı olmadığı çok aşikar. Sinema sanatı genel olarak kendi toplumunun sanatsal öğelerini harmanlayıp zati olarak sahip olduğu avantajları kullanarak toplumda iyi bir yer edinebilir. Türk sineması toplum değerlerine düşman bir portre çizdi hep. Batıyı çok kötü taklit etti. Batıdaki normalleri empoze etmeye çalıştı. Bize yabancı hikâyeler sundu. Oysa hikâyeyi batıya doğu öğretmişti. Sinemayı her ne kadar batı yaptıysa da temeli hikâyeye dayandığı için doğu motifi taşımalıydı. Türk sineması bunu yapmak yerine üstlendiği yozlaştırma vazifesini icra adına ayağına kurşun sıktı.

Elitlerin hayatından yola çıkarak genelin bütün hayallerine hakaret etti. Normal standarttaki bireyin sahip olabileceği bir kazanımı o kadar aşağıladı ki, insanlar düşlerinden, hayallerinden utanır oldu.

Türk sineması ve dizi sektörü insanlara ülkenin en çirkini bile olsan en güzelini elde edebilmeyi, en fakiriyken en tepedeki holdingin CEO su olabilmeyi aşıladı. Gerçekçi değildi tabi ki. Zehirli hayaller ve kuruntulardı anlattıkları; tıpkı şeytan gibi fısıldıyordu. Yetinemeyen ve bunun için mubah olmayanı da mubah yapan bir nesil oluşturmak istiyordu. Büyük oranda başarılı oldular aslında. Özverili çalışan bir gurup fedakâr insan olmasa şimdiye bu memleketin başına taş yağardı herhalde…

Başımıza yönetici, okulumuza eğitmen, yargımıza hâkim, ekonomimizde patron olan bu anlayışın sinemadaki tezahürü buydu. Kaç nesil bu hülyalarla kandırıldı. İlk nesil çoktan yaşlandı, ikincisi çöktü, üçüncüsü hayal kırıklığına uğradı. Şimdikiler artık onlara inanmıyor. İnanmıyor; ama alternatif bir çıkış yolu da bulamıyor. Onların yalanlarıyla ve aşılamayı başardıkları kültürle büyüdüler. Ne batıya yarayan, ne de kendi olabilen bir nesil var ortada. Belki de onların istediği tam da buydu, bilemiyorum. Ama içlerindeki öfkeye bakılırsa bir şeylerin rast gitmediği ortada.

Elitlerin ve batıcıların bu topluma dayattığı ucube kültüre karşı toplumun duyduğu öfkeyi analiz etmek için cilt cilt kitap yazmak ve yüzlerce tez hazırlamak lazım. Ama sanırım Recep İvedik bunu çok güzel ortaya koyuyor. Halka sinema salonlarında topluca elitlere küfretme seansı düzenleniyor. Bu bir intikam filmidir, komedi filmi değil. Sinema salonlarında yükselen kahkahalar intikam almış olmanın verdiği hazzın ta kendisidir. Evet, ben kaba saba biriyim, fakirim, ağzım küfürlü, hafif şekilde düzenbaz da sayılabilirim. Egoistlikle suçluyorsan o da kabulümdür. Ama sen, sen var ya! Neyse biz de ağzımızı bozmayalım şimdi…

Eee ne duruyorsun, neden filme koşmuyorsun öyleyse, diyebilirsiniz. Sakın ha, gitmeyin. Bir insanın bu kadar boşa harcanacak bir vakti olamamalı. Bu kadar zevksiz, espri kalitesi bu kadar düşük, içi bu denli boş bir filme para harcamamalı. Ha düşsün internete öyle izlerim de demeyin. Biz buna müstahak değiliz.

Kimse Recep İvedik filmini izlemeye muhtaç olmamalı. Gülecek daha seviyeli filmlere, düzeni sorgulayan daha sanatsal ve derin hikâyelere sahip olabilmeliyiz. Ama biz bu yapımları bu denli izledikçe, yapımcılar çıtayı hiç yükseltmeyecek. Doğrudur, dalga geçtiği kültür aşağılık bir kültürdür. Ama toplumda bu kadar gelişimini tamamlayamamış bir tipleme de yoktur. İnsanları bu denli aşağılamaya gerek yok! Bir insanın en çirkin anını milyonların gözüne sokmak terbiye sınırlarını zorlamak demektir.

Yıllar önce Şaban Ve Ramazan karakterleriyle bu isimleri nasıl aramızdan söküp attıysalar, Fadime fıkraları ile Fatma ismini yok ettiyseler Recep ismi de bu filme kurban olmuştur artık, sizlere ömür. Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmek çok safdillik olur sanırım. Bu da eleştirdiğim son nokta olsun, vesselam…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.